55

2.1K 150 515
                                    

"Şaka maka siz nasıl tanıştınız komutanım?"

Taha ağzına atmış olduğu lokmayı yutamadan öksürmeye başladı. Sanki bir anda tüm yaşananlar boğazına kaçmıştı. Meryem gülümseyerek vurdu Taha'nın sırtına.

Öksürmekte haklıydı. Pek mantıklı bir tanışma değildi. Taha lokmasını anca yutup bir yudum su içti.

"Gül verdi yengen bana."

Aram şaşkınlıkla kaldırdı kaşlarını. "Hadi canım?!" Bir yudum daha aldı sudan. Bir yandan da başını sallıyordu. "Ciddiyim he. Bir operasyonda yetim kalan iki çocuk vardı."

Aram merakla sözünü kesti.

"Yetim kalan derken ağabey? Babaları şehit mi oldu?"

Başını iki yana salladı Taha. Ardından cıkladı.

"I ıh, babaları farklıydı. İkisinin de babası terör örgütüne bağlı 'başkan' dedikleri kişilerdi. Operasyon sırasında etkisiz hale getirmek zorunda kaldık. Çocukları da sonradan farkettik zaten. Operasyon bilgisinde böyle bir şey yoktu. Böyle adamlar normalde çocuk taşımaz yanında. Bulamadık neden orada olduklarını. Çocuklar öksüz oldukları için bakımlarını komutanımız üstlendi. Kız olan evlatlık edinildi komutanlardan biri tarafından herhalde de erkek olan askeriyede."

Ortam bir tık karamsar hal almıştı. Bir çocuğun askeriyede büyümedi ne kadar mantıklıydı?

Taha keyifleri kaçmasın diye asıl konuya devam etti.

"İşte komutan da 'keyifleri yerine gelsin. Dışarı çıkartın çocukları' demişti." Başıyla Akif'i işaret etti. "Aha bu hıyarla tüm gün şekilden şekile girdik! Çocukları eğlendireceğiz de gönülleri olacak diye..." Hatırladığı anılarla yüzünde bir tebessüm oluştu. "Sonra da yengenin dükkanına uğradık işte. İşimizi hallettik, giderken baktım birden gül tutuşturmaya çalışıyor elime."

Meryem hatırladığı anıyla elini alnına götürdü. Bu nasıl bir anlatım şekliydi? Böyle söyleyince absürt duruyordu tabi!

"Gören de sanacak gül satıyorum! 'Abe abim alasın bir gül' demedim ya! Gayet mantıklı bir açıklamam vardı. Ayrıca gayet klas bir hareketti!"

Taha kabullenerek tek elini havaya kaldırdı.

"Orası öyleydi. Etkilenmiştim."

Meryem şaşkınlıkla tek hamlede Taha'ya döndü. "Etkilendin?" Taha başıyla onayladı. "Allah Allah! Daha çok başından savmaya çalışıyormuşsun gibiydi." Taha hayretle baktı Meryem'e. "Güzelim görev başında nasıl davranmam gerekiyordu? Ayrıca ben senin gözleri gördüm, dedim aha bu benim! Çocuk hayali bile kurdum haberin yok!"

Meryem şaşkınlıkla bir kahkaha savurdu. "Şaka?" Taha başını iki yana salladı. Bir yandan da sırıtıyordu. "Yani öyle düşündüğün gibi değil tabii de. Melek'e bakıyordum, benim de şöyle bir kardeşim ya da kızım olsaydı felan diye geçirdim o ara içimden. Seninle değildi yani."

Meryem gözlerini kısarak baktı Taha'ya. Zaten mantıklı olan oydu. Yine de azıcık uğraşmaktan zarar gelmezdi.

"He yani benden çocuğun olsun istemiyor musun?" Taha kaşlarını çattı. Ne alakaydı şimdi? Öyle bir şey dememişti ki. Nasıl çevirmişti lafı?

"Güzelim öyle değil. Yabancısın ya hani bana! Nasıl seni düşünebilirim yani? Öyle bi içimden geçirdim!"

Meryem çatalını masaya sertçe bıraktı.

"Yani ben cazibeli bir kadın da değilim..."

Taha elini alnına vurdu. Cazibeliydi de olmasa iyiydi! Sadece kendi görsündü o cazibeyi!

ER BAHTI ~yarı texting~ (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin