65

1.3K 120 109
                                    

"Kaburgalarında üç tane kırık var"

Elini biraz daha havaya kaldırdı genç kız.

"Elini bir daha kendi isteğiyle hareket ettiremeyecek"

Gözlerinden akan sıcak yaşa engel bile olmaya çalışmadı.

"Bir çocuk sahibi olması çok zor"

Öfkeyle yumruk yaptığı elini çaresizce sızlayan kalbinin üzerine koydu.

"Her şey için çok geç olabilirdi"

Derin bir nefes almaya çalıştı hıçkırıklarının arasında. Beceriksizce çekti içine havayı. Bir saat önce duyduğu bu sözler adeta mıhlanmıştı aklına. Ne başka bir şey düşünebiliyordu ne de başka bir şey düşünmek istiyordu. Tekrar avuçlarını yukarı doğru çevirerek ellerini açtı. Dakikalardır aynı duayı yapıyordu.

"Allah'ım n'olur onu bize bağışla..."

"N'olur..." diyerek bir fısıltı döküldü dudaklarından. Kendisine dönük olan avuçları yüzüyle buluştu. Sanki utancından kendini gizlemeye çalışıyordu. Yine de yüzünü kapatarak gizlenemezdi ya.

Parmaklarının uçlarıyla kirpiklerinde kalan damlaları yanağına doğru akıttı. Ardından hep yaptığı gibi çantasına uzandı. Bir kağıt bir de kalem çıkardı içerisinden. Hep duayla dökerdi içini. Şimdiye kadar ne yaşamışsa hepsini Rabb'ine anlatmıştı. Başkasına kızdıysa Rabb'ine anlatmıştı, çaresiz kaldıysa Rabb'ine danışmıştı, mutluysa Rabb'ine teşekkür etmişti, ihtiyacı varsa Rabb'inden istemişti.

Bir dost istemişti ve Rabb'i de ona binlerce kağıt, binlerce kalem nasip etmişti.

Titreten ellerinin durması için kısa bir anlığına donakalmayı denedi. Hala elinin titrediğini görünce umursamadan kalemi kağıda bastırdı.

"Gönül, ne zaman kadar hızlı ne de payidar"
"Seneler bekledim, ne diye ettin terk-i diyar?"
"Tek yandım sanıp, er bahtını kabullendin de,"
"Zaten unuttu, beni de beklemez mi dedin yâr?

Sitemliydi ama kızmıyordu ona. O da el kadar çocuktu o zamanlar. Belki imkanı olmamıştı. Belki başka sebepleri vardı. Yine de insan sevdiğini özlerdi.

Biliyordu çünkü Leyla çok özlemişti.

Özlemişti de seneler sonra varmıştı yanına. "Ya beni görmek istemezse?" diye diye ertelemişti. Ertelemişti de ne geçmişti eline? Sevdiği adam canıyla cebelleşiyordu birkaç kat yukarıda. Bu geçmişti eline işte. Yeniden bir sızı girdi sol tarafına. Onu kaybetme korkusuyla arttı şiddeti.

"Ağh! Buradaymışsın! Gittin sandım da çok üzülmüştüm." Sağından gelen tıkırtılarla başını gelen kişiye çevirdi. Meryem hızlı adımlarla ayakkabılarını çıkararak halıya bastı. Ayakkabısını yerleştirirken konuşmaya devam etti. "Feyza teyze mesciddedir o dedi. Hakikaten buradaymışsın." Sıcak bir gülümsemeyle kızın yanına oturuverdi. "Tanıtmadım kendimi değil mi?" Başını iki yana salladı Leyla.

"Meryem ben." Diyerek uzattı elini. "Meryem Kurtuluş."

Bir gariplik vardı sanki soyadında. Eroğlu olması gereken konular vardı da... zamanı değildi şimdi.

"Leyla." Diyerek sıktı Meryem'in elini. "Leyla Çevik."

Meryem'in yüzündeki gülümseme Leyla'ya da bulaşmıştı. Hafifçe tebessüm etti. Meryem'in samimiyetine dayanarak "siz Aram'ın ameliyatına giren doktorlardan birisiniz değil mi?" Meryem başını hafif sağa doğru yatırdı. "Evet ama hemşireyim ben. Asıl doktor Asaf Bey ve o ilk çıkan kişiydi. " Bildiğini ifade ederek başını salladı Leyla. "Çok zor olmuştur Asaf için..." diyerek mırıldandı.

ER BAHTI ~yarı texting~ (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin