Yatağın hemen yanında kurulu olan yer yatağından kıpırdanarak doğruldu Deniz. "Ya ne batıyor benim götüme?!" Diye yakındı Süheyla'ya. Süheyla umursamadığını gösteren bir tavırla homurdandı. Biraz konumunu değiştirip tekrar yattı. Yine de kurtulamadı bu rahatsızlıktan. "Hay yapazağuniz işun de... sizun de..." Diyerek ayağa kalktı. Önce yattığı yerdeki pikeyi yokladı. Ardından da kalçasını...
"Ula!" Cebindeki sertliği farkettiğinde aklına düştü bazı şeyler. Kutay'ın telefonunu almıştı ama geri vermemişti! Hadi kendisi almıştı, Kutay neden geri istememişti? O da mı kendisi gibi unutmuştu yoksa? Hiç mi arayıp soranı yoktu bu adamın? Belki de telaştan aklına gelmemişti. Olabilirdi. Apar topar odaları değiştirince aklına gelmemiş, gelince de bu odaya gelmeye çekindiğinden bir şey yapmamış olabilirdi. "Gidip versem mi acaba?" Diye geçirdi içinden. Vermeli miydi? Aslında sabah da verebilirdi. "Ya ailesine felan ulaşması gerekirse?" Diye düşündü bu sefer de. En iyisi gidip versindi.
Odadan çıkmak için doğrulduğunda Sedef'le Meryem'in odada olmadığını gördü. Merakla çatıldı kaşları. Nereye gitmişlerdi ki bu saatte? Bir düşündü. Aklına gelen şeyle hafif gülümsedi. Doğru muydu tahmini? Bakmadan bilemezdi.
Süheyla'yı uyandırmamaya gayret ederek çıktı odadan. Yine aynı hassasiyetle çekti kapıyı. Sakince merdivenlerden aşağı iniyor, bir yandan da başını eğerek biri var mı diye kontrol ediyordu. Etrafta kimsenin olmadığını görünce içine bir merak düştü. Neredeydi bu kızlar?
"Neyse" dedi. Şu telefonu teslim ettikten sonra ilgilenecekti onlarla. Kutay'ların kapısının önünde bir müddet bekledi. Ne diyecekti? Nasıl giriş yapacaktı? Acaba direkt kapıya tıklasa olur muydu? Ya da direkt kapıya bırakıp kaçsa? "Saçmalama!" Dedi kendine. Ya Taha kapıyı açarsa? O zaman ne yapacaktı?
Derin bir nefes alıp verdi. Korkanın çocuğu olmazdı!
"Tık,tık!"
İki defa tıklattı kapıyı. Bir süre nefesini tutup bekledi. Neden bu kadar heyecanlanmıştı? Sanki gizli bir iş yapıyor gibi hissetmişti kendini.
"Hı?" Hırıltılı bir sesle açıldı kapı. Gecenin karanlığında pek görünmüyordu kapıyı çalan kişi. Oysaki Deniz salonun oradan gelen ışık ile Kutay'ı çok net görüyordu. Hızla arkasını döndü. Tüm bedeni gerilmiş, solukları duyulacak diye kedini kasmaktan nefes alamaz hale gelmişti. Kutay başta anlayamadı ne olduğunu ya da kim olduğunu. Arkasını dönen kişiye baktı bir süre. Yüzünü çıkarmaya çalıştı. Hafif başını salondan yana doğru dönünce tanıdı kızı.
Deniz gelmişti.
Gelmişti ama neden gelmişti bu saatte? E madem gelmişti neden dönmüştü arkasını? Bir süre öylece bekledi. Durumun garipliğini farkedince konuşmaya karar verdi. "Buyur Deniz. Bir şey mi oldu?" Deniz oldukça tok ve boğuk çıkan Kutay'ın sesiyle derin bir nefes daha aldı. Ne yapacaktı şimdi? Direkt dönüp verse garip mi kaçardı? İyi de madem bakacaktı, neden arkasını dönmüştü ki ilk başta?! Sinirle kendine kızdı içinden.
"Neden dönmüyorsun bu tarafa? Sorun değil." Sorun değil miydi? Neyi kastediyordu sorun değil derken? Üzerinde tişörtü yoktu! Görmesi sorun değil miydi yani? "Ahh" diye yakındı. Kendi fazla mı abartmıştı yoksa?
"Üzerin..." dedi bir fısıltı halinde. Kutay'ın o an tüm hücreleri zerresine kadar uyandı. Başını eğip vücuduna baktı. "A-ah! Özür dilerim. Hemen geliyorum bir dakika!" Telaşla kapıyı aralık bırakıp içeri girdi. "Hayır, sorun yok. Çok durmayacağım." Dese de Deniz artık çok geçti. Kutay bir koşu üzerine tişört geçirmişti bile. Uyanıklığın vermiş olduğu heyecanla saçlarını düzeltti. Çok çirkin miydi? "Keşke ayna olsaydı" diye geçirdi içinden.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ER BAHTI ~yarı texting~ (DÜZENLENİYOR)
Azione053*: heeerrr erinnn bahtııınaaa 053*: bir güzel düüüşeeeerrrr 053*: ben de senin bahtına düşebilir miyim? ____________________ Kartal Timi'nin bahtına düşen düşüyor. Bakalım başta Taha olmak üzere bahtlarında ne varmış bu uşaklarun? Kap Doğus çayin...