ɪᴠ

1.1K 137 178
                                    

"O zaman al o kanı Akutagawa." diyerek sırıttı Dazai. Akutagawa Dazai'nin sözlerinden etkilenmişti, "Alacağım. Benim olacak." dedi.

Atsushi evinin kapısını anahtar ile açıp içeri girdi, ardından kapıyı tekrar kilitledi. Çok yorgundu, kendini bir an önce koltuğa atıp yeşil çayını içmek istiyordu. Üstündeki kıyafetleri çıkardı, ardından sıcak suyu açıp banyoya geçti.

Duş alırken aklına yine o vampirin söylediği sözler geliyordu. Vampirin kanının kokusunu tekrar burnunda hissetmişti. O koku burnunun direklerine işlemiş, burnunu mahvetmişti, öyle ağır bir kokuydu ki! Sağ elini burnuna götürüp üstünü ovuşturdu Atsushi. Sızlıyordu burnu. Boynuna değen köpükler, boynundaki çizikleri yakmıştı. Elini oraya doğru kaydırdı gümüş saçlı. Fazla derin bir kesikti. İç çekti.

Bir süre öylece durdu, sıcak sayın vücudundan akıp gidişini hissetti. Rahatladığını hissediyordu. Gülümsedi. Gözleri kapanıyordu uykusuzluktan. "Akutagawa Ryuunosuke..." Bir kez daha tekrar etti o vampirin ismini unutmamak adına. Banyoda bir süre daha kaldıktan sonra suyu kapattı, bornozunu giyerek çıktı.

Aynanın karşısına geçip boynundaki yaraya baktı. Yara biraz kabuk bağlamıştı. Ama geçmesi uzun sürecekti, belliydi. Üzerini giyindi. Mutfağa geçti ve yeşil çayını hazırladı. Çayı bir kupaya doldurdu, salona giderek kendini koltuğa bıraktı.

Koltuğa oturduğunda bacaklarına bir rahatlama gelmişti. Gerçekten çok yorulduğunu şimdi farkediyordu. İçinden, "Acaba o vampir kanımı direk içseydi ne olurdu?" diye geçirdi. Yutkundu. Boynuna sivri dişlerin geçip damarlarını delmesi fikri pek hoş görünmüyordu. Ayrıca o an çekeceği acı da, fazlası ile korkutuyordu onu.

Bu düşünce midesini bulandırmıştı. Yüzünü ekşitti Atsushi. İçtiği yeşil çayın tadını da alamıyordu. Ayağa kalktı, bardağı mutfağa koydu. Sonra aniden gelen kusma isteği ile tuvalete koştu.

"Böyle bir şeyde hemen kusarsam nasıl savaşacağım vampirlerle?" diye sordu kendine. Elini yüzünü yıkadı, aynada kendisine baktı. "Kendine gel Atsushi. Böyle bir şeyden etkilenmemen gerekiyor."

Tuvaletten çıkıp kendini yatağa bıraktı. Üstüne battaniyesini çekti, ışığını kapattı. "Bu gece uyuyabilecek miyim?"

Uyumalıydı. İşleri her gün daha fazla artacaktı çünkü. Gözlerini kapattı ve uyumaya çalıştı.

•••

Yan komşunun horozlarının sesiyle uyandı Atsushi. Gözlerini ovuşturdu. Güneş yeni doğuyordu. Yüzünü yıkadıktan sonra mutfağa geçti. Kahvaltı hazırladı kendine. Kahvaltısını yaparken kapı çalmıştı, hızlıca ayağa kalktı ve kapıyı açtı.

Chuuya karşısındaydı. "Günaydın." dedi Atsushi ona. Chuuya da ona selam verdi, "Bugün farklı bir toplantı binasına gidiyoruz. Sen orayı bilmediğin için seni almaya geldim." dedi.

"Kahvaltı ediyordum. Acil mi?"

"Yok. Daha vaktimiz var."

"Kapıda kaldınız, içeri geçin Chuuya-san." diyerek kapıdan çekildi Atsushi. Chuuya içeri girdi, evi incelemeye başladı gözleriyle. Mutfağa gitti Atsushi, Chuuya da peşinden geldi. "Kahvaltı yaptınız mı Chuuya-san? Bir şey ister misiniz?"

"Çay alabilirim. Teşekkürler."

Atsushi Chuuya'ya da çay koydu ve bardağı onun önüne yerleştirdi.

Çatalını bir zeytine batırmış, onu ağzına atıyordu Atsushi. Ama birden elleri hareket edemedi, zeytini ağzına atamadan çatalı elinden masanın üstüne düştü. Beyninin içinde bir ses yankılandı. Kalbi sıkılmaya başlamış, nefesi kesilmişti. Ses ona yalvarıyordu.

Atsushi, vazgeçme benden! Lütfen!

Atsushi sesin kime ait olduğunu anlayamamıştı. Bundan önce de, bu sesi neden duyuyordu? Chuuya onun bu halini farketmiş olacak ki elindeki çay bardağını hızla masaya bıraktı, ayağa kalkıp onun yanına dolandı. "Atsushi! İyi misin?!"

Atsushi tekrar nefes alabilmem başladığında, bedenini hareket ettirebildi. Chuuya ona bir bardak su uzattı, Atsushi suyu alıp hızla içti. İçerken elleri titriyordu.

"Atsushi, iyi misin? Ne oldu sana?"

Atsushi bardağı masaya bırakıp olayın şokunu üstünden atmaya başladı. Masadaki düşmüş çatalına bakarken, "Birden nefesim kesildi. Hareket edemedim." dedi Chuuya'ya.

"Kalp rahatsızlığın falan var mıydı?"

"Hayır yok. Ayrıca, bir ses duydum. Birisi bana yalvarıyordu... Ama kim olduğunu çıkaramadım."

Chuuya buna bir anlam verememişti. "Belki de sadece beyninin yarattığı bir halisülasyondur?"

"Olabilir."

Bunun üstüne daha fazla gitmemeye karar verdiler. Atsushi kahvaltısını bitirmişti, sofrayı topladı. Ardından odasına gidip hazırlanmaya başladı. O sırada Chuuya da evdeki eşyalara göz gezdiriyordu.

Oturma odasındaki sehpanın üstünde bir tane gaz lambası, yanında ise bir defter duruyordu. Gaz lambası dekor içindi herhalde. Chuuya meraklı birisi olduğundan, mavi ciltli defteri eline aldı. Defterin mavi kapağının üstü beyaz desenler ile işlenmişti. Defterin rastgele bir sayfasını açtı Chuuya. Köşede bir tarih, altında ise bir başlık. Sonrasındaysa paragraf başı yapılarak hafif eğik güzel bir el yazısı ile yazılmış bir metin vardı. Chuuya birkaç satır okuduktan sonra bunun Atsushi'nin günlüğü olduğunu farketti ve hemen kapattı defteri. "Bunu okumamalıyım." diyerek yerine geri yerleştirdi günlüğü.

Atsushi hazırlanmış ve oturma odasına gelmişti. "Ben hazırım Chuuya-san. Çıkacak mıyız?" diye sordu. Chuuya ona döndü, "Gidelim o halde." diyerek Atsushi'nin yanından geçti ve dış kapıya yöneldi.

Atsushi evden çıktıktan sonra kapıyı kilitleyip anahtarı cebine attı. Dışarısı güneşliydi. "Bugün güzel bir hava var." dedi Atsushi kendi kendine.

Toplantı binasına yürüyorlardı. Yolda kimse konuşmuyor, sadece birbirlerinin ayak seslerini duyuyorlardı. Atsushi'nin aklı Chuuya ve Dazai'nin ilişkisinde kalmıştı nedense. Dün akşam Chuuya'ya sorduğunda Chuuya'nın yüzünü endişeli bir ifade kaplamıştı. Nedendi ki? Bir şey mi saklıyordu yoksa?

Bunu öğrenmek istiyordu ama tekrar Chuuya'ya sormaya çekiniyordu. Ayrıca sorarsa da ters bir yanıt alabileceği den korktuğu için susmayı tercih etti. Chuuya kendisine doğru düzgün kızmamıştı ama, kızdığı kişileri görmüştü Atsushi. Chuuya öfkeli olduğunda gerçekten çok korkunç birisine dönüşüyordu.

Binanın önüne geldiklerinde kafasını kaldırıp binayı süzdü Atsushi. Çok yüksekti. "Kaç katlı burası?"

"Hatırlamıyorum." dedi Chuuya. İçeri girdiler. İçeri girdiklerinde onların avcı olduğunu gösteren kimlikleri istendi. Özel bir kimlikti bu, sadece avcılara verilirdi. Kimliği gösterdiler, ardından üst aranması da gerçekleştiğinde tam olarak girebilmişlerdi içeri. "Kaçıncı kat?"

"Çok yüksek Atsushi. Şimdi merdiven çıkmaya başla."

(Kitap biraz eski zamanda geçiyor arkadaşlar o yüzden asansör yok :D)

Uzun bir merdiven çıkışından sonra sonunda istedikleri kata ulaşmışlardı. Atsushi'nin dizlerinin bağı çözülmüş ve yere çökmüştü. Chuuya ona baktı ve panikle, "Hey! Kalk! Etraftakiler bize bakıyor!" dedi ona.

"Ama çok yoruldum Chuuya-san. Bacaklarım tutmuyor artık."

Chuuya onun kolundan tutup onu kaldırdı. Atsushi sızlanarak toplantı odasına doğru yürümeye başlamıştı. Odanın kapısının önüne geldiklerinde, "Ciddi ol ve yanlış bir harekette bulunma. Ben sana söylemedikçe de konuşma." dedi. Atsushi başı ile onayladı ve odadan içeri girip birer koltuğa yerleştiler.

ᴀᴠᴄɪ || shin soukokuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin