Chuuya ani bir hareketle ayağa kalktı. Üstünü başını çırptı. Sonra da, "Avcılar birliğine resmen Hoş geldin Atsushi. Artık o vampir senin peşini bırakmaz. Sen ölünceye kadar senin kanının peşinde koşacak."
Atsushi bacaklarının titrediğini hissetti. Şakaklarından aşağıya doğru inen soğuk ter, onun gerginliğini açıkça belli etmişti. "Benim... Peşimde mi?" Bu Atsushi'ye çok korkutucu gelmişti. Kanına takıntılı bir vampirin sürekli gelip onu rahatsız etmesi fikri hiç hoş değildi.
"Korktun mu çömez?" diye sordu Chuuya. Bir kahkaha patlattı. "Avcılar birliğine girerken bunu göz önünde bulundurman gerekiyordu."
Atsushi korktuğunun belli olmasını istemiyordu. Korkmaması gerekiyordu. Chuuya haklıydı. Birliğe girerken bu ihtimali de göze alması gerekiyordu.
"Korkmadım. Birliğe katıldıysam, böyle şeylere hazırlıklıyım demektir!" Ama hiç hazır değildi. Böyle bir şey aklının ucundan geçmemişti hiç. Bir vampirin kanına takıntılı olması durumu.
Zaten kanının tadının da güzel olacağını düşünmemişti. Yıllarca hep bir halta yaramayan kişi olarak görürdü herkes onu. "Kanım da bir halta yaramaz." diyordu kendi kendine.
Aslında gururunu okşamıştı kanına edilen iltifatlar. Tabi onlar kendisine edilse daha iyi olurdu ama kanı da onuj bir parçasıydı sonuçta değil mi? Atsushi kendini değerli hissetmişti kanı övülünce. Geçmişinde hep ezilen çocuk olduğu için, böyle iltifatlar zayıf noktası diyebiliriz. Hemen etkileniyordu en küçük iltifattan.
"Hadi gidelim Atsushi. Daha üst birimlere bildireceğiz durumu." diyerek ıssız sokak arasından aydınlık sokak lambalarının olduğu sokağa çıktı Chuuya. Atsushi hızlı adımlarla onun peşinden yürüdü. "Şimdi mi bildireceğiz?" diye sordu. Yürürken bir yandan da etrafına bakıyordu.
"Bu işin beklemesi olmaz. Her an her şey olabilir. O yüzden acele etmeliyiz." diyerek adımlarını biraz daha hızlandırdı Chuuya. Atsushi ona yetişmeye çalışırken nefes nefese kalmıştı. "Tamam Chuuya-san."
Avcılar Birliğinin binasına vardıklarında, Atsushi nefes almak için durdu. Ellerini dizlerine koyarak eğilmiş ve nefes alışverişlerini düzenlemeye çalışıyordu. Chuuya ona döndü, "Çömez! Kaybedecek vakit yok!" diye bağırarak içeri girdi. Atsushi, "Tamam, geliyorum!" dedi. Hızlıca Chuuya'nın peşinden içeri girdi.
Uzun bir merdiven çıkışının ardından başkanın olduğu odaya gelmişlerdi. Chuuya yakasını, üstüni başını düzeltti. Boğazını temizledi. Sonra da kapıyı tıklattı birkaç kez. İçeriden gel komutunu aldığı zaman, kapıyı açtı ve içeri girdi. Selam vermek amacıyla başkanın önünde eğildiğinde Atsushi etrafını inceliyordu, bu yüzden Chuuya ona korkunç bir bakış attı. Atsushi o bakışla irkilerek onun yaptığı gibi öne doğru eğildi.
Chuuya eğilmiş durumdayken, "Gelişmeleri bildirmeye geldik efendim!" dedi. Beyaz saçlı başkan, 40'lı yaşlarını geçmişti. Oturduğu koltukta hareket etmeden, "Anlatın bakalım." dedi. Chuuya doğruldu. "Vampir Dazai'ye rastladık."
"Yakalayabildiniz mi?"
"Hayır efendim, kaçtı. Bu kez yanında yardımcısını da getirmiş."
"Yardımcısı?" Başkan elini masanın üstüne koydu. Atsushi lafın arasına girdi, "Akutagawa Ryunosuke." dedi.
Chuuya ona bakıp göz devirdi. Atsushi ise buna karşılık hafif bir gülümseme sundu ona. Başkan masasının üstündeki kağıtları karıştırdı. Bir şeyler arıyor gibiydi. Bunu yaparken, "Vaziyetleri nedir şuan?" diye sordu.
"Savaştık fakat yakalayamadık. Akutagawa denilen vampir bundan sonra Atsushi'nin peşinden ayrılmayacak gibi duruyor."
Başkan beyaz saçlı oğlana çevirdi gözlerini. Ona gülümsedi. "Sen yeni gelen üyesin değil mi?"
"E-evet efendim! Size en iyi şekilde hizmet etmek için burdayım! Elimden geleni yapacağım! Emin olabilirsiniz!" diyerek öne eğildi, selam verdi. Chuuya ona bakıp sırıttı. "Öğreniyor bu çocuk işleri hemen." diye geçirdi içinden.
"Çıkabilirsiniz." dedi başkan. İki oğlan dışarı çıktılar. Çıktıklarında Atsushi tuttuğunu nefesini verdi. Gerginlikten tutmuştu nefesini.
"Daha öğreneceğin çok şey var çömez." dedi Chuuya. Ellerini ceplerine koyarak merdivenlere yöneldi. Atsushi onun arkasından merdivenlere gitti.
Yolda yürürken, Atsushi'nin sormaya çekindiği ve merak ettiği bir sorusu vardı Chuuya'ya. Ama bunu sorarsa Chuuya'nın kızacağından korkuyordu. Derin bir nefes alıp verdi. Dudaklarını araladı. Soracaktı. O sözcükler ağzından dökülecekti. "Chuuya-san."
Chuuya ona bakmadan konuştu. "Hm?"
Atsushi hala tereddüt ediyordu. Elini saçlarına götürerek saçlarını düzeltti. "D-Dazai denen o vampir... Tanışıyor musunuz onunla?"
"Evet. Savaştım onunla birçok kez."
"Savaşırken mi tanıştınız?"
Chuuya durdu. Atsushi'ye baktı. Yüzünde endişeli bir ifade vardı şimdi. "Başka ne olsun ki?"
Atsushi bunu daha fazla üstelemenin iyi olmayacağını düşündü, "Peki Chuuya-san. Beni aydınlattığınız için teşekkür ederim." dedi nazikçe.
Chuuya bir şey söylemedi. Bir süre daha sessiz yürüdüler. Bu sessizlik gerçekten de ortamı geriyordu. Atsushi'nin evinin sokağına geldiklerinde, Atsushi Chuuya'dan ayrıldı ve yalnız başına yürümeye başladı.
Yürürken düşündüğü şey o vampirin sözleriydi. "Özel birisi değilim." dedi kendi kendine. Gökyüzüne baktı. Ay ışığı her yeri aydınlatıyordu. "Sadece özel kişilerin kanı güzel olmaz mı? Öyleyse benimki neden böyle? Özel değilim ki ben." Yerdeki taşı aldı, uzağa doğru fırlatıp çıkan sesi dinledi. Saat geç olmuştu, bu nedenle sokak bomboştu. Ses çok net duyuluyordu.
Dazai'nin sorusu ile içtiği kahveyi püskürttü Akutagawa. Ayağa kalkıp peçete ile masayı silerken, "N-neler diyorsunuz Dazai-san?" dedi. Kızaran yüzünü gizlemeye çalışıyordu, bunun için başını öne doğru inmişti.
"Sorduğum soru basitti. O veletin kanını içmişsin. Tadı hoşuna gitti değil mi diye sormuştum." Elindeki fincanı dudağına götürerek kahveyi yudumladı Dazai.
Akutagawa bu soru karşısında çok utanmıştı. Bir başkası sorsa utanmaz, söylerdi. Ama bunu soran Dazai olunca iş biraz farklılaşıyordu.
Akutagawa kahveyi sildiği kirli peçeteyi çöpe attıktan sonra arıtıcıdan bir bardak su doldurdu ve bir dikişte bitirdi onu. Dazai, "Niye bu kadar tepki verdin Akutagawa?" diye sordu.
Akutagawa başını öne eğerek, "U-utandım biraz Dazai-san..." dedi. "Eğer sürekli utanacaksan işimiz var seninle." Bunu söyleyen Dazai ayağa kalktı, Akutagawa'ya doğru yürüdü. "Söylesene Akutagawa, nasıldı kanın tadı?"
Akutagawa yutkundu. Bunu nasıl anlatabilirdi ki? "Daha önce içtiğim kanlardan çok farklı. Sıradan avcıların kanları gibi değildi."
"Peki, o kanı istiyor musun Akutagawa?"
Bu soru siyah saçlı vampirin beyninde yankılandı. İstiyor muydu? O kanı sonunda kadar içip dilinde tadını almayı istiyor muydu?
Evet istiyordu. Hem de çok.
O kanın kaynağını alıp sonsuza dek kendisine saklamak ve istediği zaman içebilmek istiyordu. Başka vampirlerle paylaşmak istemiyordu. "İstiyorum Dazai-san." dedi. Gözleri kırmızıya dönmüştü Akutagawa'nın kan diyince.
"O zaman al o kanı Akutagawa." diyerek sırıttı Dazai. Akutagawa Dazai'nin sözlerinden etkilenmişti, "Alacağım. Benim olacak." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴀᴠᴄɪ || shin soukoku
VampiroChuuya Nakahara ve Atsushi Nakajima vampir avcısıydı. • • • • 🥇 #atsushinakajima -14.11.2023 🥇 #akutagawaryuunosuke -18.01.2024 🥉 #bungoustraydogs -28.05.2024 Başlama tarihi: 08.06.2023 Shin Soukoku- B×B