xxxᴠ

241 27 37
                                    

"Kaçmak..?" Bu her şeyi burda bırakıp gitmek anlamına geliyordu. "Kanun kaçağı mı olacağız..?"

"Akutagawa'nın yaşaması için, gerekirse evet. Kanun kaçağı olacaksınız."

Bu sözler hala kafasında yankılanıyordu Atsushi'nin. Kendini zar zor eve atabilmiş, kapıyı kapatmış ve yere oturup sırtını kapıya yaslamıştı.

Verilmesi zor bir karardı. Burayı, doğduğu şehri, hatta ülkeyi bırakıp gidecekti. Düşününce, bir ailesi yoktu belki ama burdaki arkadaşlarını bırakacaktı.

En önemlisi de Chuuya'yı.

Chuuya ne kadar çok onlara yardımcı olmasa da hala bir abi gibiydi Atsushi'nin gözünde. Belki burdan gittiğinde, onu bir daha göremeyecekti.

Hiç tanımadığı, bilmediği bir ülkeye gidiyordu. Cadıların ülkesine. Dazai'nin söylediğine göre, sorun çıkarmadıkları sürece cadılar diğer ırklardan kişileri kabul edermiş ve onların en iyi gidebilecekleri ülke bu yüzden orasıymış.

"Ben öldüğümde Akutagawa'ya ne olacak?" Bu düşünce hiçbir zaman aklından çıkmıyordu. Akutagawa bir vampirdi, daha uzun ömürlüydü. Atsushi yaşlandığında bile belki Akutagawa genç kalmaya devam edecekti. Ve en sonunda Atsushi, ölecekti. Çünkü insanların ömrü kısadır. Bundan sonra Akutagawa ne yapacaktı? Buraya geri mi dönecekti? Yabancı bir ülkede tek başına kalabilir miydi?

"Keşke Akutagawa'yı vampire çeviren vampiri bulabilsem." Alt dudağını ısırdı sıkıntıyla. Hafızasını yoklamaya çalıştı. O geceyi hatırlamaya çalıştı. Akutagawa'yı kaçıran vampirler... Dolabın içindeyken onları görmüştü.

"Bilmiyorum..." Bıkkınlıkla nefes verdi. O vampirin yüzünü bir daha hatırlayamayacaktı belki. "Eşyalarımı toplamalıyım." Ayaklandı. Odasına doğru ilerliyordu ki, kapı alacaklı gibi çalınmaya başlamıştı.

Torbalanmış ve kızarmış gözleriyle Atsushi adeta bir ucubeye benziyordu. Saçları çekiştirmekten karışmış, yüzü solgundu. Bunu umursamadan kapıyı açtı.

"Atsushi!" Atsushi'yi o şekilde gören kızın endişesi daha da büyüdü. "Perişan görünüyorsun."

Atsushi'nin tek kelime edecek hali yoktu. "Ne oldu Lucy?"

Lucy onu umursamadan ittirdi ve yüzüne sinirli ifadesini yerleştirdi. "Aptal mısın?! Şu haline bak! Kendine hiç dikkat etmiyorsun değil mi?!" İçeriye girdi ve kapıyı kapattı.

"Lu-"

"Üstünü değiştir ve salonda beni bekle." Bu bir emirdi. Atsushi yorgun gözleriyle Lucy'nin ne istediğini anlamaya çalışıyordu. Şu an çok işi olmasına rağmen ayakları onu odasına gönderdi ve Lucy'nin dediği şeyi yapmaya zorladı.

Lucy ise mutfakta bir şeylerle uğraşıyordu, belliydi. Atsushi tabak çanak seslerini duyabiliyordu. Üstündeki üniformasını çıkardı, yaralarının bazılarının sargıları yerinden çıkmıştı ve değişmesi gerekiyordu. "Ah! Lanet olsun..." Üniformanın üst kısmını tamamen çıkarabildikten sonra yatağına oturdu ve yaralarına baktı.

Derin bir nefes verdi. "Neden her şey bok yoluna gitmek zorunda sanki?!" Ellerini dizinin üstüne koydu ve parmaklarını pantolonun kumaşına geçirdi. "Ne zaman güzel bir şey olsa, arkasından kötü bir şey geliyor. Bıktım!" Yatağın üstünde duran, çıkardığı kemerini öfkeyle duvara fırlattı. Kemerin metal kısmı, çarpmanın etkisiyle oldukça yüksek bir ses çıkarmıştı.

Sesi duyunca Lucy, elindeki işi bırakıp odaya koşmuştu. Kapıyı tıklattı birkaç kez. Atsushi girmesine izin verdiğinde kapıyı hafifçe aralayıp ona baktı, daha sonra tamamen kapıyı açarak içeri girdi.

ᴀᴠᴄɪ || shin soukokuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin