ᴠɪ

1.1K 132 169
                                    

Akutagawa yüzünü ekşitti. "Peki peki, sana iyi şanslar. Bundan sonra gücün yetecek mi acaba sivilleri korumaya?" Bunu söyledikten sonra pencereden çıkıp gitti.

O gider gitmez Atsushi'nin dizlerinin bağı çözülmüş, yere düşüvermişti. "Gerçekten başıma çok kötü bir iş aldım!" dedi hafif yüksek sesle. Artık evinde bile güvende değildi, Akutagawa her yerde karşısına çıkabilirdi.

O gece hiç uyuyamamıştı. Ertesi sabah hemen Chuuya'nın kapısına dayandı. Chuuya uykulu gözlerle kapıyı açtı, yeni uyandığı çok belli oluyordu.

"Sabah sabah bu ne Atsushi?"

"A-anlatacaklarım var." dedi Atsushi. Ağzından kelimeler zor çıkıyordu. Chuuya kenara geçerek ona yolu açtı, Atsushi eve girdi.

Salona geçebileceğini söyledi Chuuya beyaz saçlıya. Atsushi titreyen adımlarıyla salona girdi, koltuklardan birine oturdu. Ellerini dizlerinin üstünde birleştirmiş, bacağını yukarı aşağı sallıyordu.

"Atsushi? Çok gergin görünüyorsun." dedi Chuuya onun karşısındaki koltuğa otururken. Atsushi boğazınu temizledi, salladığı ayaklarını izleyerek, "Dün akşam Akutagawa evime geldi." dedi.

Chuuya, "Ne?!" diye tepkisini gösterdi şaşkınlıkla. "Ne dedi sana? Bir şey yaptı mı?"

"Hiçbir şey yapmadı. Sadece bana bir teklif sundu."

"Ne teklifi?"

"Haftada bir ona kanımı vermem karşılığında sivillere verdiği zararı azaltacağını söyledi."

"Kabul etmedin değil mi?!" Ayağa kalktı Chuuya, ellerini arkasında birleştirip odanın içinde volta atmaya başladı. "Kabul etmedim." diye yanıt verdi beyaz saçlı.

"İyi yapmışsın." Bunu söyledikten sonra Chuuya, kendi kendine söylenmeye başladı. "Bu kadar mı kafayı sıyırmış..."

Atsushi onun konuşmasını dinliyor, bir şey diyemiyordu. Chuuya, "Atsushi, şuan tehlikeli bir durumdasın. Biliyorsun değil mi?" dedi.

"Biliyorum. Evimde bile güvende değilim artık."

"Kanına bu kadar kafayı takmış, ileride çıkıp sana ilan-ı aşk ederse hiç şaşırmam."

"İ-ilan-ı aşk?!" Atsushi şaşkınlıktan kekeliyordu. Yüzü sararmıştı adeta. Chuuya'nın söylediği şeyler hep ona korkutucu geliyordu.

"Vampirler, kanından hoşlandığı birisine aşık olabiliyorlar."

"Ne yani, sadece kanım hoşuna gitti diye bana aşık olabilir mi?!"

"Bu sadece ihtimal. Olmayadabilir."

"Nasıl bu kadar bilgilisiniz Chuuya-san?"

"Ben-" Bir anlığına duraksadı Chuuya. Sonra derin bir nefes alıp verdi. "Çok gördüm. Böyle olanları. Yıllardır avcılar birliğindeyim sonuçta."

"Anlıyorum. Hepsi tecrübe yani."

"Evet. Tecrübe." Bunu söyledikten sonra, salonun kapısına yöneldi. "Sen otur, ben geliyorum." dedi ve odasına gitti.

Kapıyı kapattı, kapıya sırtını vererek oturdu. Gözlerinin sulanmasına izin verdi. Bu durumla ilgil bir şeyler yaşamıştı demek ki, aklına gelmişti, ağlıyordu.

•••

Vampirler geceleri uyanık olur, gündüzleri ise uyurlar. Çünkü güneş ışığına çıkamazlar, onlara zarar verir.

İşte bu durumdan dolayı Akutagawa da şuanda uyuyordu. Perdesini sonuna kadar çekerek kapatmış ve uyumuştu. Odası siyah gri renklerlerinde eşyalarla doluydu, iç karartıcı bir odaydı. Uyurkenki yüzüne bakılırsa, mutlu gibiydi. Gülümsüyordu. Belki de rüyasında güzel bir şey görüyordu. "Evet... Sonunda..." diye söylendi Akutagawa. Elini yatağın çarşafının üstünde oynatarak yüzünün önüne koydu. Üstündeki battaniyeyi göğsüne kadar çekmiş, kollarını battaniyeden dışarı çıkarmıştı. Sol kolunun üstüne, yan bir şekilde yatmıştı.

O sımsıkı kapattığı perdesi nasıl olduysa biraz açılmıştı, içeri güneş ışığı girmeye başlamıştı. Teninde hissettiği acı ile uyandı Akutagawa. Açık perdeyi gördü, sonra da üstüne gelen güneş ışığını. "Bu perde nasıl açıldı ya?!" diyerek ayağa kalktı, hızlıca perdeyi kapattı. Şimdi rahat bir nefes alabilmişti.

"Keşke vampirlerin de güneşe karşı bir koruması olsaydı." dedi kendi kendine. Tekrar yatağına uzandı. Gözlerini kapattı. Aklına gelen ilk şeyi söylerdi böyle yaparak. "Nakajima..." Bu isim döküldü dudaklarından. Gözlerini açtı. Onu mu düşünüyordu beyni? Akutagawa tekrar gözlerini kapattı. Gözünün önüne ister istemez gelen sahneleri izledi. Ama daha fazla dayanamadı, yatakta hızlıca doğrulup gözlerini açtı.

"Tanrım..." Elini ağzına götürdü. Yüzü kızarmıştı. Aklından çıkmıyordu bu düşünceler. Kim bilir neler görmüştü? Ayağa kalktı, mutfağa gitti. Su içerken, Dazai gelmiş ve ona selam vermişti.

"D-Dazai-san?! Uyumuyor muydunuz?!" Burası çok büyük bir malikaneydi, bu nedenle birkaç kişi birden yaşıyordu. Bunların yanında, kendileri gibi vampir olan hizmetçileri de bir hayli fazlaydı.

"Uyku tutmadı. Anlaşılan senin de aklını düşüncelerin bulandırıyor değil mi Akutagawa?" Dazai gülümsedi bunları söylerken.

Akutagawa, düşündüğü şeyler tekrar aklına gelince kızarmıştı. Dazai ona yaklaştı, elini onun omzuna koydu. "Neler geçiriyorsun sen aklından öyle? Kıpkırmızı kesildin."

"H-hiçbir şey! Sadece aklıma istemeden gelen düşünceler."

"Bu düşünceleri birisine anlatmak onları kafandan atmaya yardımcı olur derler. Denemek ister misin? Bana anlatabilirsin."

Akutagawa şaşkınca Dazai'ye baktı. Gördüğü şeyleri Dazai'ye anlatmak mı? Bu oldukça utanç verici bir şeydi. Ama bu şeyleri kafasından atmak da istiyordu.

"Böyle devam edersen günlerce uyuyamazsın Akutagawa."

Bu kulağa çok korkutucu geliyordu. "T-tamam. Anlatacağım."

Bunun üzerine Dazai, Akutagawa'nın kanepeye uzanmasını istedi. Akutagawa kanepeye uzandı, Dazai ise onun karşısındaki kanepeye oturdu. "Gözlerini kapat Akutagawa." Akutagawa gözlerini kapattı. "Şimdi o düşüncelerin tekrar aklına gelmesine izin ver Akutagawa."

Akutagawa yutkundu ve kendini serbest bıraktı. Dazai bir süre bekledi, sonra sordu. "Ne görüyorsun?"

"Nakajima'yı."

"Nakajima Atsushi?"

"Evet, evet o."

"Ne yapıyor Nakajima Atsushi?"

Akutagawa kaşlarını çattı. Bunu nasıl anlatabilirdi ki? "Nasıl anlatacağımı bilmiyorum."

"Ne görüyorsan onu söyle."

"Ah..." Akutagawa derin bir nefes alıp verdi. "Nakajima karşımda, bana bakıyor. Gülümsüyor sanırım? Kolunu iki yana açmış, nedenini bilmiyorum."

"Bu kadar mı?"

"Hayır, birkaç detay var. D-diş izleri var, boynunda..."

"Sen yapmış olabilir misin?"

"Bilmiyorum."

"Bence bu çok olası. Sonuçta onun kanına takıntılısın."

"Bu takıntı mı?"

"Bence takıntı." Dazai bunu söyledikten sonra, Akutagawa gözlerini açtı. Dazai, "Bitti mi düşüncelerin?" diye sordu.

"Hayır ama sanırım bu kadar yeterli. Teşekkür ederim Dazai-san." dedi ve ayağa kalktı, odasına yürüdü.

Perdesini iyice kapatıp yatağına tekrar uzandı. Gözlerini kapattı. Uyumalıydı. Yoksa gece kendisi için çok yorucu olurdu.

ᴀᴠᴄɪ || shin soukokuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin