xɪx

1K 105 332
                                    

Hızlıca arşive çıktı. Dosyaların yerlerini göz ucu ile kontrol etti. Sonra bir rafa yaklaştı. Bu rafın oynandığı çok belliydi. Oynayan kişi düzeltmeye çalışmış ama aceleden bunu yapamamış olmalıydı.

Ve Chuuya orda olması gereken bir dosyanın olmadığını farketti.

Kendi ailesinin katledildiği geceyi rapor eden dosya.

Ertesi gün Atsushi Avcılar Birliği'ne gelmedi.

Chuuya Atsushi'nin gelmediğini fark etmişti. Doğru ya. En son Akutagawa'nın kucağındaydı ve Akutagawa onu neresi olduğu belirsiz bir yere götürmüştü. Hala gelmeyince iyice endişelenmeye başlamıştı. Başkanın yanına çıkıp olanları anlatmak ve o vampirleri bulmak için kendisine bir birlik atamasını istemeyi düşündü. Başkanın odasına çıktı. Titreyen eli ile kapıyı çaldı. İçeri girmeden önce derin nefes alıp yüzündeki ifadeyi ciddileştirdi.

Başkanın önünde eğilerek selam verdi, sonra da Atsushi'nin gelmediğini söyledi ona. Başkan, "Ne demek yok?!" diye gürledi adeta. "Nerden bu çaylak?! Daha Birliğe katılalı çok olmuyor ve şimdiden işi mi asıyor?"

"Efendim... Evine gidip bakabilirim." Chuuya saygısından bu şekilde cevaplar veriyordu. Yoksa sinirden başkanın üstüne atlayıp onu boğabilirdi. Atsushi hakkında böyle konuşması hoş değildi çünkü.

"Çabuk ol! Git ve onu bul, gelince de odama gelsin."

"Emredersiniz!" Hemen odadan çıktı. Atsushi'nin evine doğru gitti hızlı adımlarla. Bu adımlar yavaş yavaş koşmaya dönüşmüştü. Eğer Atsushi hala eve gelmediyse ne yapacaktı? Onu tek başına nerde bulurdu? Koşarken endişesi daha da artmıştı.

Eve varınca kapıya alacaklı gibi vurmaya başladı. O kadar kuvvetli vuruyordu ki kapı neredeyse yerinden sökülecekti. Arkadaşı için çok endişeliydi, o yüzden bu yaptığını kimse yadırgamaz. Ama nerden bilsin arkadaşının ona ihanet ettiğini?

Şu an içindeki duygular, kafasındaki düşünceler bir kördüğüm gibiydi. Bir yerden başlasa diğer yerden çıkarmıyordu, tıkanıp kalıyordu. İpin ucunu bulsa bile hala sonuna ulaşamamıştı, düğümü çözmek için çok çaba sarf etmesi gerekiyordu ve bunu düşünecek zaman bulamamıştı. Atsushi'nin hala neden Akutagawa'nın kucağında baygın bir şekilde olduğuna anlam veremiyordu. En önemlisi de, o saatte arşivde ne işleri vardı? Akutagawa arşivden bir şey çalmak için gelmişti de Atsushi onu durdurmaya mı çalışıyordu? Ama o zaman Akutagawa içeriye nasıl girmişti? Gizli kapıyı sadece üyeler bilirdi ve üyelerin parmak izini isteyen bir sistemi vardı. Ön kapı ise görevliler tarafından korunuyordu. Görevlileri öldürseydi şayet, bu kesinlikle belli olurdu ama dün gece hiçbir cinayet işlenmemişti.

Artık kapıyı çalmaktan nefes nefese kalmıştı. "Atsushi! Kapıyı aç!" diye bağırdı. Ama sesi sanki duyulmamıştı, onca kapıya vurması bir işe yaramamıştı. Kapının önüne çöktü. "Lanet olsun..." Bulunduğu duruma lanet okudu. Sinirden birkaç çığlık atıp küfürler savururken kapı yavaşça açıldı, yorgun bir Atsushi tarafından.

Atsushi'nin ardından sırtını duvara yaslanmış, adeta gölgeyi üstüne giymiş olan Akutagawa göründü.

Chuuya hemen ayağa kalktı, Atsushi'ye sarıldı. Kayıp kardeşini uzun arayışlar sonunda bulmuş bir abi gibi hissediyordu. "Atsushi, neden kapıyı açmadın?!" dedi ona kızarcasına.

Atsushi bu sarılmaya şaşırmıştı çünkü Chuuya ona daha önce hiç sarılmamıştı. Yumuşak tavırlarla Chuuya'nın sarılışına karşılık verdi. "Kusura bakma Chuuya-san..."

Chuuya bu sarılmayı daha fazla sürdürmeyerek Atsushi'den ayrıldı, içerideki Akutagawa'ya baktı. "Onun burda ne işi var?"

"Ehm-" Atsushi ne cevap vereceğini bilememişti. Aslında Akutagawa'yı saklamayı planlıyordu fakat Akutagawa, onu dinlememiş ve saklanmayı reddetmişti. Sanki artık namının duyulmasını ister gibiydi.

ᴀᴠᴄɪ || shin soukokuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin