xxxɪx

150 15 59
                                    

Kapı açıldığında selam verdi ve kapıyı açan ev sahibesinin kendisini selamlayışını izledi. Ev sahibesi gözlerini hafif kısarak gülümsemişti.

"Hoş geldin, Fyodor."

Atsushi ve Akutagawa sonunda ormandan kurtulmuş ve şehire varabilmişti. Yolda giderken şehire yaklaştıkça çatışmanın daha da büyüğüdünü farketmişlerdi ve şimdi çatışmanın tam ortasındalardı.

Atsushi Akutagawa'ya dönüp, "Ne yapacağız?" diye sordu. Akutagawa, "Ben malikaneye gidip Dazai-san'ı kontrol edeceğim." dedi. Atsushi kafasını salladı. "Chuuya-san'ı bulsam iyi olur ben de. Dikkat et Akutagawa!"

"Sen de dikkat et. Canlı bir şekilde buluşacağımız konusunda söz ver bana."

"Söz veriyorum." Şu an belki romantikliğin sırası değildi ama Akutagawa yine gider ayak yapmıştı yapacağını. Atsushi'nin alnından öptü nazikçe. Korkuyordu, onu son öpüşü olmasından. "Bu öpücükle sözümüz mühürlenmiş oldu."

İkili ayrılarak ters yönlere hareket etti. Akutagawa Dazai'ye bir şey olmamasını ümit ederek giderken, Atsushi Chuuya'nın hala yaşadığına emindi. Chuuya kolay kolay ölmezdi, ölemezdi.

Akutagawa malikâneye vardığında kapıyı çaldı hızlı bir şekilde, kapı açılınca içeri girdi ve Dazai'yi görmesiyle rahat bir nefes aldı.

Dazai ayaklanıp onun neden burda olduğunu sorguladı. "Akutagawa, neden burdasın?"

"Böyle bir durumda gitmem mantıklı mı sence?" Aslında biraz haklı sayılırdı. Çünkü kaçmak sadece korkakların yapacağı bir şeydi ve Akutagawa korkak lafını üstüne alamayacak kadar cesur biriydi.

Kafasını diğer koltukta oturup çay içen adama çevirdi siyahlı. Bu da kimdi böyle? Geldiğinde Dazai bu adamla konuşuyordu. Akutagawa onu daha önce tanışmamıştı onunla ama sanki görmüş gibi hissediyordu.

"Dazai-san, bu adam kim?" Akutagawa'nın sözü üzerine Dazai arkasını dönüp çay içen kişiye bakmıştı. "Ah o mu, misafir."

"Savaşın ortasında ne misafiri?" Akutagawa tek kaşını kaldırıp bunu sorguluyordu. Bu işte bir iş vardı, bir şeyler ters gidiyordu.

"Sen de gel, Akutagawa." Dazai kendinden küçük olan genci çekiştirerek koltuğa, kendi yanına oturttu ve şimdi Akutagawa o adamın yüzünü daha net görebiliyordu.

"Tekrar karşılaşmamız ne güzel, Akutagawa Ryuunosuke." Adam porselen çay bardağını ağzından çekip konuşmuştu.

"Adımı nerden biliyorsun? Kimsin sen?"

Dazai şu anlık onlara karışmayıp konuşmalarını izlemeye karar vermişti. Bir planı vardı kafasında, belliydi.

"O gün, hedefim o beyaz saçlı oğlandı." Gülümsüyordu adam. Akutagawa hangi günden bahsettiğini anlamaya çalıştı.

"Ne diyorsun? Biraz daha açık olsana!"

"Yetimhane katliamından bahsediyorum tabiki. Sen, Avcılar Birliği'nin hapishanesinden o çocuk sayesinde kaçtın değil mi? Bir insanın vampire yardım etmesi... İlginç."

"Benim hapishanede olduğumu nerden biliyorsun?"

"Çünkü seni oraya ben gönderdim."

"Ne?" Bu sefer ses Dazai'den çıkmıştı. "Sen ciddi misin?"

"Seni yola getirmek için kullanacaktım Dazai ama gerek kalmadı."

Akutagawa derin bir nefes verdi. "Sigma'yı beni ele versin diye gönderen sendin demek."

Akutagawa'nın sinirlenmeye başlamıştı ve karşısındakinin üstüne atlayıp boğazlamamak için kendini zor tutuyordu. "Beni vampire çeviren sen miydin?"

"Hayır, ama emri veren bendim. Ben olmasaydım yaşayamazdın."

"Şu an sence yaşıyor muyum?"

Akutagawa ters davranmasına rağmen adam hala sakinliğini koruyordu. Ve bu Akutagawa'yı daha da deli ediyordu.

"Fyodor," dedi Dazai. "Üstüne çok gidiyorsun. Akutagawa birazdan sinirlenip üstüne atlarsa onu tutamam."

Fyodor?

Fyodor Dostoyevski.

Bütün bu savaşı başlatıp sorumlusu olan kişi.
Aynı zamanda yetimhane katliamını yapan kişi de oydu.

Akutagawa bu adamı öldürmeyip de ne yapacaktı?

Yumruğunu sıktı ve ayağa kalkıp Fyodor'u yakasından yakaladı. "SENİ BURDA GEBERTMEYEYİM DE NE YAPAYIM HA?!"

"Akutagawa." Fyodor kötülük dolu gülümsemesini Akutagawa'ya sunarken Dazai konuşmuştu. "Akutagawa, Fyodor'u bırak ve yerine geç."

"Dazai-sa-"

"Akutagawa."

Akutagawa sinirle Rus şapkalı olanı bıraktı ve tekrar Dazai'nin yanına oturdu. Ardından söz Dazai'ye geçmişti.

"Fyodor vampirlerin lehine olabilecek bir savaş başlattı. Malikanedeki herkes olarak bu konuyu konuştuk, Akutagawa. Fyodor'a katılıyoruz."

Akutagawa duyduklarının şokuyla Dazai'ye döndü. "Dazai-san... Sen ne-"

"Akutagawa." Dazai yönünü Akutagawa'ya çevirip gözlerinin içine baktı. "Sen bir vampirsin. Biz birer vampiriz. Biz insan değiliz. Kendine gel. Bu savaşı kaybedemeyiz."

Akutagawa baştan beri bu savaşın adil olmadığını düşünüyordu. Hatta insan olmak istiyordu, tekrar. Vampir olmayı sevmiyordu ama Dazai'nin vampirliğe bu kadar bağlı olabileceğini düşünmemişti.

"Dazai-san... Bu savaşın adil olmadığını görmüyor mus-"

"İnsanlar umrumda değil. Vampirler olarak kazansak yeter."

Akutagawa bakışlarını Dazai'nin gözlerinden kaçırıp ayağa kalktı. O böyle bir haksızlığa dayanamazdı, hayır.

"Ben vampir olmak istemiyorum!"

İşte bağırmıştı Akutagawa, Dazai'ye. İlk kez sesini yükseltmişti.

"Ne demek vampir olmak istemiyorum?"

Buraya gelirken Akutagawa hiç böyle hayal etmemişti.

"Bunca zamandan beri hep bir tarafım tekrar insan olmak istiyordu, Dazai-san. Ben kendimi vampir gibi hissetmiyorum. Senden de böyle bir şeyi beklememiştim açıkçası." Akutagawa sinirden dişlerini birbirine bastırıyordu. Dazai'ye karşı gelmek onun için oldukça zordu ama söz ağızdan bir kere çıkar.

"Vampirliğin gücünü görmekten acizsin, Akutagawa. Ben bu güç için çok sevdiğim sevgilimi terk ettim. Ama asla pişman değilim."

"Değilsin, öyle mi?"

"Değilim."

"Tamam o zaman. Bildiğin yoldan yürümeye devam et. Bedenim vampir bedeni de olsa, ruhum hala insan. Bu savaşı kazanıp tamamen insan olacağım."

Dazai gülümsedi. "Kararlılığın gözlerimi yaşatıyor. Kim yetiştirdi seni?"

"Sen yetiştirdin. Fakat artık, öğrencin senden ayrılıyor." Akutagawa derin bir nefes verdi ve sesini hafifçe yükselterek konuştu.

"Bundan sonra benim düşmanımsınız, Dazai-san."

"Emin misin? O kapıdan çıktığın an bu kesinleşir."

"Öyleyse çıkacağım."

Akutagawa malikanenin kapısını açtı ve son kez Dazai'ye baktı.

"Elveda, Dazai-san."

Kapıyı arkasından kapatıp çıkmıştı.





ᴀᴠᴄɪ || shin soukokuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin