36. Bölüm: "Benim Ahu'm"

1.9K 205 62
                                    


İnstagram hesabım: yusra.ergunn

Tiktok hesabım: yusraergunkitapları



Keyifli Okumalar 🤎

Geldiğimiz bu yüzyılda bir insanın kendi hayatı konusunda söz hakkı olamamasının aslında içimizdeki gericiliğin hala bitmediğinin bir göstergesiydi. Kadınlara duyulan saygı günümüzde hala yerine oturamamıştı maalesef. Bilim, teknoloji ileri gittikçe biz insanlar da sanki tam tersine kodlanmışız gibi zihniyet olarak geriye gitmekteyiz.

Çiçek'in yaşadıkları hala birçok kadının problemiydi. Hayatı zehir olan ve olmaya devam eden bir sürü kadın vardı. Kendini kurtarabilenin sayısı ise çok azdı.

Yaşanılanlardan iki gün sonra Demir her şeyi ayarlamış Çiçek'i ve Zühre'yi İstanbul'a göndermek için harekete geçmişti. Kalacağı yerle birlikte ona sahte bir kimlik dahi ayarlamıştı. Çiçek'in yeni hayatı hazır olduğu gibi o da yeni hayatına hazır ve heyecanlıydı. Ancak yeni hayatına gideceği yolda maalesef ki ilk hayal kırıklığını yaşamıştı.

Demir gizlice Çiçek'i sabahın ilk seherinde evden çıkarmış, onu götürecek arabanın yanına ulaşmadan aldığı bir haberle takip edildiğini öğrenmişti. Fikret'in her şeyden haberi olduğu gibi adamlarına ailenin tüm erkeklerini ve Zühre'yi gittikleri her yerde takip ettiriyordu.

İlk başlarda aramızda bir köstebek olduğunu düşünmüştük ancak işlerin öyle olmadığını öğrenmemiz uzun sürmemişti. Demir'in karakoldaki polis arkadaşının haber vermesi üzerine Fikret'in karakolda tanıdığı memurlardan telefonların dinlendiği, mesajların okunduğu anlaşılmıştı. Bir tek burada değil eli kolu İstanbul'a kadar uzanıyordu adamın. Üstelik Demir'in tüm bağlantılarını araştırmıştı. Çiçek nereye giderse gitsin onu çok geçmeden bulacağından hiçbirimizin şüphesi kalmamıştı. Demir gittiği yoldan eve geri dönünce başka bir yol bulmamız gerektiğini biliyorduk.

Fikret oğlunu da yanına alarak kimsenin bilmediği bir yere gitmiş olsa da gözünün, kulağının yanı sıra eli kolu da üzerimizdeydi ve biz kapana kısılmış gibi hareket edemiyorduk. Biz, onun çok farklı bir şekilde harekete geçeceğini düşünsek de Fikret bizi yanıltmıştı. Oldukça zeki ve planlı hareket ediyordu. Fiziksel olarak saldırmıyor, can yakmıyordu. Oyunu bu şekilde oynamayacağını kanıtlamıştı.

Bugün ise tam bir hafta olmuştu. Çiçek için hâlâ bir şey yapamamıştık. Bunun yanında adam benden de intikamını almaya başlamıştı. Fıstıkların toplanması hemen hemen bitmiş, fabrikada işlenmişti ancak satamıyorduk. Anlaşma yaptığımız şirketler ve kurumların önüne taş koyuyor, anlaşmalarımızı bozuyordu. Tüm toprak sahibi olan akrabalarımız bu duruma isyan ediyordu. Büyük bir yatırım yapılmıştı fakat karşılığı alınamıyordu. İsyanların hedefinde ise ben vardım. Fikret işlerimizi bozduğu yetmezmiş gibi toprak sahiplerini de kışkırtarak beni hedef göstermişti. Bu nedenle de insanlar benim şirkette çalışmamı istemiyorlardı. Dedem ve amcamın üzerindeki baskı giderek artıyordu.

Bu durum dedemin patlamaya hazır bir bomba gibi dolaşmasına neden oluyordu. Fikret'in nerede olduğunu bulamıyordu. Her bulduğunda adam kaldığı yerden başka yere kaçıp saklanıyordu. Kartları açık, hamleleri belliydi ama kendisi yoktu. Adam fazlasıyla kurnaz çıkmıştı.

Dedemin onu bulduğunda ne yapacağını bilmiyordum ama onun eskiden düşmanlarına karşı yaptığı şeylerden dolayı bir namı vardı. Demir'e sorsam da anlatmamış, beni geçiştirmişti.

Tüm bunlar olurken aynı zamanda herkes bizden konuşmaya başlamıştı. Karaçamların gelinine el koyduğumuzu konuşanların karşısında dedemi sevip sayan insanların ise o ailenin kızı zorladığını ve dedemin onu koruduğunu söyleyip onu savunanlar da vardı. Urfa ikiye ayrılmış gibiydi.

KariaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin