Geçmiş

1.1K 60 49
                                    

Geçmiş
19 Ocak 2001

Gökyüzünü kaplayan kara bulutlar her bir yıldızın üstünü ince bir örtü gibi sarmışken, ay ışığı belli belirsiz görünüyordu. Sokaklar bomboştu. Akşamüzeri bastıran yağmur hiç durmadan devam ediyor, sanki tüm yeryüzünü yakıyordu. İki katlı mütevazi evin penceresine çarpan her damla, çıkardığı ses ile ürkütücü bir ürperti yayıyordu. Gökhan Bey, saatlerdir kapalı olduğu odanın içinde düşünceli bir ifadeyle karşısında oturan adama baktı. Masanın başında, ellerini birbirine kenetleyerek gerginliğini azaltmaya çalışıyordu.

Mustafa Bey ise ne kadar konuşursa konuşsun ikna edemeyeceğini artık anlamıştı. Fakat yine de son kalan umudunu elden bırakmak istemiyordu. Buradan sağ çıkamayacağının farkındaydı ama önceliği ailesiydi. Ne pahasına olursa olsun onlar yaşamalıydı.

Artık bir karar vermesi gerekiyordu.

Düşünecek ne zamanı ne de bir seçeneği vardı. Sıkıntılı bir ifadeyle arkasını döndüğünde ona çaresizce bakan Mustafa Bey, konuşmaya bir daha yeltenmemişti. Saatlerdir süren tartışmanın nihayet kesilmesi odanın dışında bekleyenlerin de dikkatinden kaçmamıştı.

"Bunu yapamam." Diye fısıldadı. Mustafa, aldığı yanıtla dengesini kaybedip biraz önce oturduğu sandalyenin kenarına tutunduğunda yolun sonuna geldiklerini biliyordu.

O gece, oturma odasındaki koltukta oturan çocuk bıkkınca etraftaki yabancıları süzdü. Evlerine gelen bu misafirlerden ne annesi ne babası hoşnut değil gibiydi. Babası gelen adamla çalışma odasına kapandığında annesi ve diğer kadın da çoktan onların peşinden gitmişti. Koca salonda kendi yaşlarındaki bir kız çocuğu ve koltukta uyuklayan bebekten başka kimse yoktu.

Gerginliği hissedebiliyordu, gelenlerin kim olduğunu bilmediği için merakı giderek artmıştı. Çok geçmeden salona giren annesini gördüğünde oturduğu yerden kalkarak ona doğru ilerledi.

"Anne, babam neden odasından çıkmıyor? Ne konuşuyorlar o adamla?" Dedi çatılmış kaşlarıyla.

"Konuşacak önemli işleri vardır Çağan, onları halledince yanımıza gelecekler." Şefkatle oğlunun başını okşayıp öptüğünde onları izleyen kız çocuğuyla göz göze geldi. O bakışlarda çok şey görmüştü, içini yakıp kavuran acıyı henüz yeni tanıyordu.

"Senin de çocukların var. Bunu neden istediğimizi hâlâ bilmiyor musun gerçekten?" Diye soran Gökçe Hanım, üzerindeki bakışları umursamadan konuşurken, Yeliz Hanım sessizlik yemini etmiş gibi kadının sorusunu cevapsız bırakarak arkasını döndü, boş koltuklardan birine oturdu. Olduğu yerde düşünceli gözlerle onu izleyen genç kadına baktı Çağan. Sanki bir şey isteyecekti de bunu nasıl yapacağını bilemiyormuş gibi bakıyordu.

İlerleyen saatlerle birlikte Çağan'ın sabırsızlığı da artmış olacak ki bakışları koltuğun üzerinde uyuyan bebeğe ve onun hemen yanında oturan küçük kız çocuğuna kaydı. Kız, kendisine bakıldığını hissetmiş gibi önünde birleştirdiği ellerinden bakışlarını çekip kafasını kaldırdı. O an gözlerine odaklanan o gözler nedense Çağan'ı huzursuz etmişti. Öte yandan annesi yüzündeki huzursuzluğu gizlemeye çalışırcasına sürekli gülümsemeye çalışıyordu. Ancak ne kadar çabalarsa çabalasın bakışlarını kocasının çalışma odasının kapısından alamıyordu. Kaç saat olmuştu, neden hâlâ çıkmıyorlardı?

VarisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin