Acı

288 28 12
                                    

Genç adam arabasıyla gelmeye alışık olmadığı evin bahçesine giriş yaptığında tüm korumalar duruşlarını değiştirmek zorunda kalmıştı. Açılan kapısından dışarı adım attıktan sonra saygıyla önünde duran Alperen'e kısa bir bakış attı. 

''Deniz evde mi?'' esmer teniyle bütünleşmiş kahve gözleri olan genç adam hiç düşünmeden başını salladı.

''Burada.''

Çağan aldığı yanıttan memnun kalmış olacak ki adımlarını eve yöneltti. Peşinden kendisini takip eden Alperen'e aldırmamıştı. Elini havaya kaldırıp kapıyı çalmaya yeltendi ancak çok kısa bir süre öylece kalakaldı. Deniz için aldığı bu evde genç kadını bulacağı aklına gelmezdi. Efe'ye gerçekten de büyük bir teşekkür borcu vardı... Kapı çıldırtıcı bir sakinlikle çalındığında içeride her şeyden habersiz kapıyı açan genç çocuk gördüğü kişiyle nefesini tuttu.

''Ba... Baba?'' diyebildi zorlukla. Çağan duyduğu hitapla gözlerini anlık yumarak tekrar açmıştı.

''Bana böyle seslenmekten vazgeçmeyecek misin?'' Neredeyse yanında büyüyen çocuk onu babasının yerine koymuştu. Hissettiği suçluluk yüzünden aralarına mesafe koymaya çalışsa da Deniz onu babası gibi görmekten bir an olsun vazgeçmiyordu.

Genç çocuk şaşkınlığını atlattıktan sonra aklına gelen kişiyle kapının tamamen önüne geçti. İçeri girmemesi gerekiyordu! Çağan, çocuğun yüzündeki endişeyi fark ederek tehlikeli ses tonunu gizleme gereksinimi duymadan konuştu.

''Önümden çekilecek misin? Buraya kimin için geldiğimi biliyorsun.'' dedi duygusuzca. Deniz için bir kez daha onun tarafından önemsiz olduğunu duymak epey can acıtıcı olmuştu. Neden baba yerine koyduğu bu adama öfke dahi duyamıyordu?

''Senin için ne kadar önemsiz olduğumu biliyorum. Bunu aklımdan çıkarmama hiç izin vermedin ki zaten. Geç...'' dedi kenara çekilerek. Çağan karşısındaki çocuğun sözlerinin altında ezilirken, tek yaptığı ifadesiz maskesini takarak onu izlemekti.

İçeriye doğru adım atacağı sırada Deniz'den duyacağı söz hatalarının bedelini ağır ödeyeceğinin adeta habercisi gibiydi. 

''Ama sakın unutma. O benim gibi değil... Canını yakarsan, canını yakar.''

Bir an duraksayarak son kez genç çocuğu süzdü. Sonra hızlı adımlarla içeriye girip etrafa göz gezdirdi. Neredeydi bu kadın! Tek katlı olan ev olabildiğince geniş koridorlara sahipti. Evin ortasından sağına ve soluna iki uzun koridor uzanıyordu. Her koridorda en az dört beş oda vardı. Açık olan bir kapı dikkatini çektiği için hızla sağına dönerek oraya ilerlemeye başladı. Kapının önüne geldiğinde bedenine çarpan küçük bedene nasıl sarıldığını bilmiyordu. Tuana şaşkınlıkla debelenirken Çağan özlem dolu sesini zorlukla gizleyerek konuştu.

''Hareket etme. Yüzünü görmemi istemiyorsan eğer?'' dediği sırada genç kadının başını kendi göğsüne bastırıyordu. Tuana duyduğu sesle iliklerine kadar ürpermişti. Bu adam... Bu adam nasıl bulabilmişti onu! Tekrar geri çekilmek için hamle yaptı fakat çelik gibi kollar buna yine izin vermemişti.

''Bırak beni.'' diye fısıldadı öfkeyle.

Çağan o an bu sarılmadan aldığı hazdan güçlükle de olsa vazgeçti. Kollarının arasındaki kadını yavaşça geri bıraktığında ela gözlerini kapatmıştı. Tuana hızla geri çekilip karşısındaki adama baktığında gözlerinin kapalı olduğunu fark etti. Sadece sarıldığında bile binbir farklı duyguyu peşinden sürüklemişti. Kalbi neden bu kadar hızlı atıyordu? Kahretsin! Yoksa bu adamı özlemiş miydi? Hayır... Buna izin veremezdi. Hiçbir şey yaşanmamış gibi karşısına dikilen bu adamı affedemezdi.

''Beni nasıl buldun?''

''Önemli olan bu mu sence?'' dedi sakince. Genç kadın, onun sakinliği karşısında yüzüne yumruğunu geçirmemek için zor duruyordu. Aylardır ne yaşadığından haberi var mıydı acaba? Ne hale geldiğinden? Buraya haklı çıktığını gözüne sokmak için mi gelmişti? Yine onu aşağılamak için mi? Buna ikinci kez izin veremezdi. Görünmezliğine geri döndüğünde yine boynundan yukarısı samanyolunu andırıyordu. 

''Gözlerini açabilirsin.'' dedi ve ekledi.

''Bana gitmemi söyleyen sendin. Şimdi neden hesap soruyorsun! Gidip boş hayallerimin peşinden koşmamı söyledin. Senin için bu kadar değersizdim çünkü ben. Bu kadar önemsizdim! Neden geldin buraya? Ne halde olduğumu görüp dalga geçmek için mi? Haklı çıktığını görmek için mi?'' diye haykırdı öfkeyle. O evi terk ettiği günden beri ölü gibi yaşıyordu. Hafızasına kavuşamadığı gibi iradesi dışında gerçekleşen olayların sonuçlarına katlanmak zorundaydı.  Genç adam gözlerini yavaşça açmış ve yüzünü tek bir an bile göremediği halde onu bu hale getiren kadına üzgünce bakmıştı.

''Bunun için gelmedim.'' dedi Çağan tok ve bir o kadar da ciddi sesle. Genç kadına doğru adım atmaya yeltendi ama daha sonra duraksayarak konuşmasına devam etti.

''Burada konuşmayalım, eve gidelim.''

Adeta çırpınıyordu, onun ne tepki vereceğini az çok tahmin ediyordu ama yine de kendisiyle gelmesi için yapmayacağı şey yoktu. Tuana duyduklarından emin olamadı. Bu adam aylar sonra çıkıp gelip sanki tüm hakaretleri eden kendisi değilmiş gibi nasıl rahatça davranabiliyordu?

''Sen bugün o eve tek başına gideceksin Demren.'' dedi kalan gururuyla. Genç kadının dudaklarından dökülen ismi resmen bir ok gibi kalbine saplamıştı. Adının böylesine acı vereceğini tahmin edemezdi.

''Bana öyle seslenme.'' diyebildi. Her ne kadar duruşundan ödün vermek istemiyor gibi görünse de Tuana'nın inatçılığı karşısında savunmasını bir hayli indirmişti.

''Eskiden olsa bağırıp çağırırdın. İlginç... Değiştin mi yoksa? Artık konuşurken karşımdakinin de bir kalbi var diye düşünebiliyor musun? Ya da dur! Sen taşıdığın o kalpte bir duygu barındırmıyordun.'' diye söylendi aşağılayıcı bir tavırla. Çağan derince iç çekip sahte bir gülüş atarak ona baktı. Kısılmış grimsi gözlerinden ne düşündüğü pek anlaşılmıyordu. İfadesiz suratı her zamanki gibi onun en güçlü silahıydı.

''Duygusuz olmam seni neden bu kadar kızdırıyor? Seni sevmediğim için mi? Değersiz gördüğüm için mi?''

Sarf ettiği sözler yüzünden pişmanlık duyuyor gibi görünmüyordu. Tuana ise zorlukla yutkunarak geri adım atmıştı. (knksakayaptikhemenaliniyosunsende) Canını nasıl acıtabileceğini o kadar iyi biliyordu ki! Çağan onun geri adım attığını görünce üzerine yürümeye başladı.

''Bak ne diyeceğim. Ben en azından sahip olmadığım o şeylere rağmen yaşayabiliyorum. Peki ya sen? Benim sahip olmadığım o duygularla ne kadar mutlusun? Rahat uyuyabiliyor musun? Her anın tadını çıkarabiliyor musun?'' dedi bağırarak. 

''Yanımda olsaydın eğer o duygular hissedilmeye değer olacaktı.'' diye yanıtladı genç kadın içinden. Bu cevabını Çağan'a söyleyememek ne kadar da acı vericiydi. Ona bu kadar kısa sürede aşık olduğunu bilse kim bilir nasıl dalga geçerdi! Şimdi yaptığı da farklı değildi. Karşısında tüm yenilmezliğiyle tepeden bakıyordu. Daha fazla bu eziyete dayanamayan Tuana sinirle soludu.

''Mutluyum! O kadar mutluyum ki mutluluktan öleceğim. Her günüm seninle geçmiyor bir kere! Beni sürekli azarlayan, küçük düşüren ve yaptıklarımı onaylamayan biri yok hayatımda.'' Söylediklerinin genç adamın canını ne denli yaktığını bilse belki de o an pişman olurdu ama olmadı. Kendi çektiği acı, tüm acılardan daha üstün geldi.

&

MERHABAA!! DUYDUM Kİ VARİSE BOLUM İSTEYENLER VARMIS! 

SİZİ COK COK COK COK COK OZLEDİM BALLARİMM, NASILSINIZ??

Bolumu yarida kestim cunku biraz daha merak edin HHAHAAHHAHHA

Bolumu nasil buldunuzz?

Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın. Yıldızlar kadar öpücük!

VarisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin