Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayınn! İyi okumalar!
&
''Nedir durum?'' diye sordu öfkeyle. Karşısında korkudan titreyen adam vereceği olumsuz cevap yüzünden şimdiden morarmaya başlamıştı. Aylardır aradığı kadını bulamadığını söyleyecek cesarete sahip değildi. Sanki bir insan yerine hayaleti arıyorlardı ki aslında durum böyle sayılırdı. Genç kadını evden kovduğu günden beri onun yanında uyanmamıştı. Bu da hamile olabileceği ihtimalini aklına getiriyor, bir bedene sahip olduysa da adamlarının onu bulabilme olasılığına sığınıyordu. Ancak hiçbir iz olmadığı gibi işlerinde en başarılı insanlar bile onu bulamamıştı. Ne bir kimlik ne de bir yüz. Çağan Bey kendilerinden resmen imkansızı istiyordu.
''Efendim...''
Bakışlarını yerden kaldırıp adama yönelttiğinde ela gözler alev alev parıldamıştı. Öfkesi hissedilmeyecek gibi değildi, hemen karşısında duran adam zorlukla yutkunarak bir adım geri attı. Çağan onu yine bulamadıklarını anlamış olacak ki elini masaya vurarak ayaklandı. Çıkan gürültü diğer adamı adeta yerinden zıplatmıştı.
''Bu kadar adam bir kadını bulamıyor mu yani? Anlaşıldı... Sizin bir halt yapacağınız yok, çık dışarı!''
Odada saniyeler içinde yalnız kaldıktan sonra cebindeki telefonu çıkarıp ekrana boş gözlerle baktı. Böyle olmayacaktı en iyisi bizzat gitmekti. Telefonunu tekrar cebine koyup ofisinden çıktığında sekreterinin ayağa kalkmasına aldırmadan çıkıp gitti. Tuana'nın gitmesine izin vermekle büyük bir aptallık yapmıştı. Şimdide cezasını çekiyordu. Sıktığı dişlerinin ardından umutsuzca mırıldandı.
''Tek şansım bu.''
O gün birkaç saat süren araba yolculuğundan sonra önüne yaklaştığı dev binanın hemen kapısında bekleyen biri dikkatinden kaçmamıştı. Arabayı durdurup hızlı bir şekilde indi ve kendisini bekleyen kişiye doğru sabırsız adımlarla yürüdü. Doğrusu onu burada gördüğüne şaşırmıştı.
''Geleceğini biliyordum.'' dedi üzüntüyle. Yüzü ne kadar gülümsüyor olsa da Çağan o yeşil gözlerin ardındaki acıyı fark etmişti.
''Seni özledim küçük dostum.''
Efe kollarını açarak kendisini kucağına alması için işaret etti. Daha sonra beklenmedik bir şekilde Çağan'ın yanağını öptü. Bu çıkışa şaşıran genç adam da yerine gelen keyfiyle küçük çocuğu kucaklarken yanağına şefkat dolu öpücüğünü kondurmayı eksik etmemişti.
''Ben de seni özledim! Beni çoğu zaman köşeye sıkıştırsan da aralarında en çok seninle olan arkadaşlığımı seviyorum.'' dedi içtenlikle. Çağan gülerek ona baktığında bir kaşı istemsizce havalanmıştı.
''Emin misin?''
''Evet! Babamın gözü annemden başkasını görmüyor. Ege amcam desen teyzemle barıştıktan sonra sürekli gülümsüyor. Geçenlerde sıkıcı bir ödev yapıyorduk birlikte ona bile gülümseyerek bakıyordu. Mete dayım da bir tuhaf. Çağan amca aşk insanı aptallaştırıyor mu?'' diye sordu masumca. Genç adam duyduğu soruya kolay kolay cevap veremeyecek gibiydi. Yine de sessizliğinden şüphelenmemesi için konuştu.
''Aptallaştırıyor mu bilmiyorum ama seni olduğun gibi bırakmadığı kesin.'' Efe dudaklarını bükerek başını salladı. Tıpkı babasına benzeyen gözlerini ela gözlerle buluşturduğunda herkesten gizlediği o yüzü ortaya çıkarmıştı.
Efe henüz yedi yaşında olsa da sıradan bir çocuk değildi. Genç adamın özellikle buraya gelme sebebi onun sahip olduğu güçten yararlanmaktı. Tıpkı anne ve babası gibi özel bir güç barındırıyordu. Berat, iyileştirme gücü sayesinde acısını aldığı kişiden iki kat daha fazla acı çekiyordu. Aysima ise istediği kişinin yalnızca kendisiyle ilgili anılarını silebilecek güce sahipti. Fakat Efe... Geleceği gördüğü yalanını söyleyerek, geleceğe direkt yolculuk yapabiliyordu. Bunu bile tek kişi ise Çağan'dan başkası değildi. Genç adamın yanına neden geldiğini bilerek o sormadan istediği cevabı verdi.
''Sana o kadının yerini söyleyeceğim ama bir şartla!'' Çağan aniden dikkat kesilerek beynindeki tüm düşüncelerini def etti. Efe'nin ciddi yüzünden anlaşıldığı üzere küçük çocuk onun gerçekten de nerede olduğunu biliyordu.
''Efe! Lütfen. Lütfen nerede olduğunu söyle!''
''Söyleyeceğim ama onunla görüştüğünde senden her ne isterse yapacaksın. Söz mü? Eğer yapmazsan bir daha asla yardım etmeyeceğim sana.'' Genç adam kucağındaki çocuğun tam olarak neyden bahsettiğini anlamamıştı. Tuana ondan ne isteyebilirdi ki? Yine de kaybedecek vakti yoktu. Zaman gitgide daralıyordu. Tüm hafızası yerine gelmeden onu bulmalıydı.
''Tamam.'' dedi aceleyle.
''Benden ne isterse yapacağım. Söz veriyorum.''
Dakikalar sonra arabasıyla oradan uzaklaşan adama bakan küçük çocuk bakışlarını gökyüzüne çevirdi. Sanki onu izleyen biri varmışçasına mırıldandı.
''Bende sözümü tuttum. Ona senin yerine sarıldığımı ve öptüğümü gördün değil mi?''
&
Selamm! Çerezlik bir bölüm oldu ama eğer yetiştirebilirsem uzun bir bölüm atacağım.
Nasılsınız?
Bölüm hakkındaki düşüncelerinizz?
Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın. Yıldızlar kadar öpücük!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Varis
Teen Fiction"Kimsin sen? Neden kendimi hep senin yanına sürüklenirken buluyorum?" NOT: Bu kurgu Demren kitabının Çağtu'ya uyarlanmış halidir.