Genç adam sert bakışlarını adı Leya olan kadına çevirdiğinde oturduğu yerden hızla kalkmayı eksik etmemişti. Onun ayağa fırlamasıyla kadın korkuyla bir adım geri atarak üzerine doğru yürüyen adama baktı. Kahretsin! Neden bu kadar korkutucu görünüyordu? Ancak Çağan'ın asıl üzerine yürüdüğü Leya değil onun hemen arkasında duran görünmeyen bedendi. Kaçmak için yeltendiği sırada odada yankılanan sert ve öfkeli ses her iki kadını da iliklerine kadar ürpertmişti.
''Olduğun yerden sakın kıpırdama!''
Kapıya doğru attığı son adımla durmak zorunda kalan kadın korkuyla arkasını döndü. Bu nasıl olurdu? Mümkün müydü? Hayır, kesinlikle mümkün değildi! Onu nasıl görebilirdi? Yetmiyormuş gibi sesini bile duyabiliyor muydu? O yaşadığı şaşkınlıkla boğuşurken Leya tüm cesaretini toplayıp daha fazla ezilmemek adına zorlukla da olsa konuşmaya çalıştı.
''Bakın Çağan Bey! Saçmalıklarınızı daha fazla dinlemeyeceğim. Kafanızda babamla ilgili kendi kendinize ne kuruyorsunuz bilmiyorum. Tek bildiğim tüm yaptıklarınızın...'' demişti ki sözleri genç adamın cümlesi yüzünden yarım kaldı.
''Sana gidemezsin dedim!''
Leya adamın baktığı yöne çevirdi gözlerini. Lakin koca bir boşluktan fazlasını görememişti. Çağan denen bu adam kesinlikle kafayı yemişti. Gittikçe tuhaflaşan davranışları yüzünden korksa da bunu belli etmemek adına dik duruşundan ödün vermedi. Leya olup biteni tartarken ortadan bir an önce kaybolmayı hedefleyen ruh amacına ulaşamamıştı. Genç adamın onu kolay kolay bırakacağı yoktu.
''Leya Hanım babanızla aramdaki mesele sizin sözlerinizle silinecek bir şey değil. Ben silsem bile geçmişte hayatlarını mahvettiği insanlar silemez. Bu yüzden...'' dedi ve ciddi bakışlarını genç kadına çevirerek altını çizercesine konuşmaya devam etti.
''Gidip söyleyin ona.''
''Ne... Ne söyleyeyim?'' diyen genç kadın biraz sonra duyacaklarını uzun süre sindiremeyeceğini bilse belki de asla duymak istemezdi.
''Çağan kazılacak bir sonraki mezara seni sokmaya kararlıymış deyin.''
Leya olduğu yerde resmen sendelemişti. Bu adam... Kahretsin! Bu adam çok ciddiydi!
''Asla! Duydun mu beni? Babamı öldürmene asla izin vermem!'' dedi kalan son cesaretiyle.
''Aslına bakarsan seni bana göndermesi iyi oldu. Başka yollardan seninle iletişime geçmek epey yorucu olabilirdi. Sanırım zeki babanda seni tanıdığımı hesaba katmadı. Neyse. Konumuz bu değil.'' dedi ve cebinden hızla çıkarttığı telefonuyla tek bir numarayı çevirip kulağına götürdü. Biraz sonra karşı taraftan duyulan kalın ve tok sesin sahibinin Leya'nın geleceğini ne denli değiştireceğinden haberdardı.
''Efendim.'' diye yanıtladı Yağız Kılınç.
''Tahmin et yanımda kim var eski dostum. Ya da dur daha fazla vakit kaybetmeden iyi haberi ben vereyim sana. Leya Hanım cehennemine kendi ayaklarıyla gelirken fark edememiş kapıda kendisini bekleyenin sen olduğunu. Sanırım bu yüzden ilk bana geldi.'' dediği sırada sesindeki alay tınısı insanı yerin dibine sokacak cinstendi. Çağan'ın sarf ettiği sözleri büyük bir sessizlikle dinleyen telefonun öbür ucundaki genç adam
''Bu iyiliğini unutmayacağım.'' diye cevap verdi tehlikeli bir ses tonuyla.
Yağız'ın gönderdiği adamlar Leya'yı oradan götürürken genç adam düşünceli gözlerle tüm olaylara şahit olan ruha dikmişti bakışlarını. Odanın bir köşesinde öylece ses çıkarmadan duruyordu. Çağan onun korkusunu anlamış olacak ki gülümseyerek oturduğu koltukta iyice geriye yaslandı ve bir ayağını diğer dizine yaslayarak iyice gerindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Varis
Teen Fiction"Kimsin sen? Neden kendimi hep senin yanına sürüklenirken buluyorum?" NOT: Bu kurgu Demren kitabının Çağtu'ya uyarlanmış halidir.