Çağan gözlerini dikmiş bir şekilde Deniz'i izlemeye devam ediyordu. Ancak genç çocuk ona bakmamaya niyetli gibiydi. En sonunda yanaklarını şişirerek kahverengi gözleriyle ona baktı.
''Bana bu şekilde psikolojik baskı yapabileceğini düşünüyorsan. Haklısın. Birazdan kafayı yiyeceğim baba.'' diye söylendi. Ona hitap şeklini duyan genç adamın kaşları havalandığı an Deniz yaptığı hatanın farkına varmıştı. Oturduğu koltukta dikleşerek başını hızla öne eğdi.
''Derslerin nasıl?'' diye soran adama şaşkınlıkla baktı.
''Bilmem.'' dedi aniden boş bulunarak. Hızla sırıtarak ayağa kalktığında, o çaresizce çırpınırken Çağan geriye yaslanmış keyifle izliyordu.
''Şimdilik bu konuyu erteleyebilirim sanırım.''
Salonun diğer köşesinde onları ilgiyle izleyen kadından habersizdi. Tuana yaptığı teklifine olumlu yanıt alınca sessizce o anı beklemeye başlamıştı. Birbirinden bağımsız üçlüden nihayet ilk sesi çıkan Deniz olmuştu.
''Saat geç oldu, artık uyusak mı?''
Genç adam kolundaki saate ufak bir bakış atıp tam çaprazında oturan Tuana'ya döndü. Bedeninin birçok yerini ezbere bilse de halen yüzü hakkında en ufak bir fikri yoktu. Gerçekten de Efe yardım etmeseydi onu bulamazdı. Acaba söylediklerinde haklı mıydı? Çocuk doğar doğmaz çekip gider miydi hayatından?
''Ne düşünüyorsun?'' diye soran kadına cevap vermeden ayaklandı.
''Benim odam nerede?''
Deniz düşünceli gözlerle etrafını süzdü. Bu evde her yer oda doluydu.
''İstersen, benim odamın yanındaki oda boş. Hem oradaki yatak yeterince büyük, rahat edersin.'' dediği an Çağan, öldürücü bir sakinlikle ellerini beline yerleştirip ceketinin geriye itelenmesine sebep oldu. Ela bakışlar tehlikeli parıltılarla genç kadının görünen bedenine kaydığında Tuana derin bir iç çekti. Bu adamla birlikte olduğu o geceler neden böylesine açıkça gözlerinin önünden ışık hızıyla geçmişti! Çağan onun bu sessizliğinden aynı şeyi düşündüklerini anlamış olacak ki keyifle gülümsedi.
''Sen yat ben başımın çaresine bakarım.'' Deniz onaylayarak kafasını salladığında Çağan kendisine yol göstermesi için eliyle hareket yaptı. Genç kadın geride kalınca sessizce ikisinin oradan ayrılmasını izlemişti. Bu gece ne yapıp edip Çağan ile konuşması gerekiyordu. Hazır fırsatını yakalamışken onun vazgeçmesine izin veremezdi.
Saatler gece yarısını gösterirken yatağında huzursuzca dönüp duran Tuana en sonunda dayanamayıp doğruldu. Çağan tam karşısındaki odada nasıl bu kadar rahat uyumayı başarıyordu? Yoksa o mu kafayı yemişti? Aniden açılan kapısıyla çığlığına engel olamadı. O çığlık saniyeler sonra koca bir el tarafından bastırılınca anımsadığı tanıdık kokuyla kim olduğunu anlamıştı. Derin derin nefes alıp verirken genç adam fısıltı eşliğinde konuştu.
''Tek değişen ben değilmişim, eskiden susmak bilmezdin.''
Elini yavaşça dudaklarından çekip olabildiğince yaklaştı. Genç kadın başını öne eğmiş yüzüne bakmamak için elinden geleni yapıyordu o sırada. Çağan'ın bu yakınlığı istemediği duygularını uyandırıyordu.''Konuşacak bir şey yok. Bana söz verdin, anılarına erişmeme izin vereceksin.''
''Aksini iddia etmedim. Neden bu kadar korkuyorsun?''
Genç kadının göğsünün hızla inip kalktığını fark etmişti. İri avucu Tuana'nın omzundan koluna doğru kayarken her ikisi de nefesini tutmuştu.''Korkmuyorum.'' diye itiraz etti. Sesinin çıkmış olmasına bile şaşırmıştı.
''O halde seni öpebilirim.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Varis
Teen Fiction"Kimsin sen? Neden kendimi hep senin yanına sürüklenirken buluyorum?" NOT: Bu kurgu Demren kitabının Çağtu'ya uyarlanmış halidir.