Leya hâlâ Defne'nin getirdiği kahvaltılık tepsisine bakıyordu. Kaç gün geçmişti tam olarak emin değildi. Babasının çoktan yerini belirlemiş olacağını düşünse de öyle olmadığı açıktı. Kahretsin! Nerede olduğunu dahi bilmiyordu. Defne giderken kapıyı yine kitlediğinde o kilit sesini duymuştu. Gücünü toplamak üzere ayaklanmaya çalıştığı sırada kapının açıldığı duydu. Defne'nin gittiğini biliyordu öyleyse bu kişi? Kocaman açılmış gözleri biraz sonra gördüğü kişiyle korkuyla parıldayacaktı. Bayılmadan hemen önce gördüğü son yüz şimdi tüm ürkütücülüğüyle karşısındaydı.
''Buraya çabuk alışmış gibisin, sesin hiç çıkmıyor.'' dedi Yağız alaylı ve bir o kadar da aşağılayıcı bir ses tonuyla. Leya korkuyla geri adım atmıştı. Neden bilmiyordu ama bu ses tonu dahi titremeye kafi gelmişti. Daha önce kimsenin karşısında böylesine aciz hissettiğini hatırlamıyordu.
''Baban bu halini görse kim bilir nasıl şaşırırdı?''
''Benden ne istiyorsun?''
''Kafanda ne kurdun bilmiyorum. Babana olan hıncımı senden alacağımı düşünüyor da olabilirsin ama bilmeni isterim ki.'' dedi ve genç kızın dibine girerek tepeden bir bakış attı. Leya nefesini tutmuş öylece ona bakıyordu. (tamam simdi opusun)
''Benim derdim seninle.''
''Ne? Dalga mı geçiyorsun? Ben seni tanımıyorum bile! Hayatımda ilk defa gördüğüm birinin benimle ne derdi olabilir?'' diye sordu içinde yeşeren kızgınlığıyla. Çağan'ın tek derdinin babası olduğunu biliyordu. Biliyordu bilmesine ama Yağız denen bu adam bizzat ona kin güdüyordu. Tüm bunların kötü bir kabus olmasını diledi. Keşke babasına o teklifi hiç yapmamış olsaydı. Keşke o şirkete hiç gitmemiş olsaydı!
''Aynaya bak.''
Aniden değişen ses tonu yüzünden genç kız düşüp bayılmamak için direniyordu. Gözlerinin içine bakan bu adam onu yerle bir edecekti. Bunu anlamıştı. Yağız, Leya'nın sessizliğinden sıkılmış olacak ki genç kızın omuzlarından tutarak hemen yanında duran boydan aynaya doğru çevirdi. Şimdi ikisi de birbirini aynadan seyrediyordu.
''Ne görüyorsun?'' diye fısıldadı genç adam.
''Aklını kaçırmış bir manyak görüyorum!'' dedi cevap olarak. Yağız bu çıkışa sinirlenmediği gibi gülmüştü. Biraz sonra dudaklarındaki gülümseme yerini ifadesizliğe bırakırken Leya'nın tüm hayatını değiştirecek cümleleri sıralamaya başlamıştı.
''Ben ne görüyorum biliyor musun? Karnındaki bebeği doğurmamak için öldüren birini görüyorum. Sözde çok sevdiği aşkını, babası için tek kalemde silip atan birini görüyorum.'' dediği an Leya duyduklarının şokuyla titriyordu. Tüm bunlar gerçek olamazdı değil mi? Hatırlamadığı o geçmişinde bu adam var olmuş olamazdı değil mi? Sakince başlayan konuşma tonu giderek ritmini arttırıyordu. Biraz sonra evi inletecek sesi Leya'yı olduğu yere adeta çivileyecekti.
''Bak! Bak dedim sana! İyi bak! Senin yüzünden kaybettim! Hayatımda sahip olmaya değer her şeyi senin yüzünden kaybettim! Yedi yıl! Tam tamına yedi yıl sürdürdüm bu öfkeyi. Bitmiyor! Duyuyor musun bitmiyor! Madem ben bitiremiyorum o halde sen...'' Yağız'ın gür sesi odada yankılanırken Leya korkuyla kendini geri çekti.
''Sen bitireceksin.''
''Seni tanımıyorum!'' diye bağıran kadına alaylı bir şekilde gülümsedi.
''Sadece hatırlamıyorsun.''
Yağız, geri çekilerek ona korku dolu gözlerle bakan kadına döndü. Gördükleri karşısında keyfi yerine gelmeye başlamıştı. Her şey daha yeni başlıyor dedi içinden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Varis
Teen Fiction"Kimsin sen? Neden kendimi hep senin yanına sürüklenirken buluyorum?" NOT: Bu kurgu Demren kitabının Çağtu'ya uyarlanmış halidir.