GEÇMİŞ
24 ŞUBAT 1997Sağanak yağmura rağmen olabildiğince ağır adımlarla yürüyordu, kırklı yaşlarının ortalarında hafif göbekli ama bir hayli uzun boylu olan adam. Hemen yanında ona şemsiye tutan koruması karanlık ve yağmur yüzünden dikkatlice onu takip ederken, adam kısa bir anlığına duraksayarak önünde duran eski yıkık dökük eve baktı. Artık geri dönüş yoktu her ne olacaksa bu gece olacaktı. Tüm insanlığın iyiliği için bunu başarmaktan başka çareleri yoktu. Eve yaklaşmasıyla kendilerine çeki düzen veren korumalardan biri hızla yanına koşmaya başlamıştı.
"Efendim, herkes içeride. Sizi bekliyorlar. Ancak bilmeniz gereken başka bir şey var." dedi ve endişeyle devam etti.
"Karınız ve çocuklarınızın yerini bulmuş olabilirler. Sizden istediğim, ben onların yerini değiştirene kadar içeride zaman kazanmanız. Yoksa-"
"Anladım. Dediğini yapacağım ve sen de ne pahasına olursa olsun onları koruyacaksın Mehmet. Başka şansımız yok." Yaşının vermiş olduğu bir tecrübeyle içindeki endişeyi hızla yok edip aldığı emir karşısında başını salladı.
"Peki efendim."
Kenara çekildiği sırada patronunun içeriye girişini izledi. Böylesine iyi yürekli bir adama hizmet ettiği için gurur duyuyordu. Ona olan sadakati, yanında çalıştırdığı insanlara verdiği değerden besleniyordu. Dediğini yapacaktı. Ne pahasına olursa olsun bu adamı ve ailesini koruyacaktı!
Timur Bey, evin içine girdiği an önünde biten bir başka adamla ciddiyetini korudu. Karşısındaki adamın tekin birisi olmadığını çok iyi biliyordu.
"Duyduğuma göre varislere yardım ediyormuşsun. Ölmek için bu kadar istekli olman şaşırtıcı." dedi pis bir ağızla.
"İşine bak." Bu adamın karısına ve çocuklarına yapacaklarını o gün bilseydi belki de ilk onu öldürürdü.
Adamın omzuna çarpıp içeriye doğru ilerlemeye devam etti. Biraz sonra salonun ortasından yerin altına inen merdivenlere ulaştığında son kez etrafına baktı. Ailesi için hayatta kalmalıydı. Aklına yeni doğmuş oğlu ve küçük kızı gelmişti. Bu anıyla güç bulup merdivenlerden indiğinde kendisini geniş bir oda karşılamıştı. Uzun ve geniş olan tahta masanın ardında yirmiyi aşkın adam oturuyordu. Kurul nerede nasıl bir araya geleceğini iyi biliyordu.
"Hoş geldin Timur Bey. Geç otur şöyle." dedi masanın en başında oturan yaşlı adam. Diğerleri huzursuzca yerinde kıpırdanırken Timur Bey, gösterilen yete doğru yürüyerek kendinden emin bir şekilde hızlıca oturdu. Tüm bakışlar şimdi ona dönmüştü.
"Aldığımız duyumların gerçek olmadığını senden duymak isteriz. Sonuçta bize hiç ihanet etmedin, çoğu kişi tarafından da sevilen bir adamsın."
"Varisler ne hata yaptı? En başında yapılan anlaşmayı ihlal eden sizlersiniz! O iki küçük çocuk tüm enerjiyi içine çekmemiş olsaydı-"
Sözleri sert bir şekilde kesildi."Evet o iki çocuk enerjiyi içine çekmemiş olsaydı bugün Leyass var olmaya devam etmeyecekti. Biz bunu biliyoruz ancak senin bilmediğin başka bir şey var." diye çıkıştı yaşlı adam. Masada oturan diğerleri ses çıkarmadan sadece ikisini dinliyordu.
"Nedir?"
"O enerjiyi sadece iki çocuk almadı. Onlardan önce varislerin kendi kızı büyük bir bölümünü içine hapsetti. Kalan son parçasını ise Berat ve Aysima isimli o çocukların bedeni paylaştı. Ancak bizim merak ettiğimiz şey başka." dediği an kıstığı gözlerini şüpheyle Timur Bey'e odaklanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Varis
Teen Fiction"Kimsin sen? Neden kendimi hep senin yanına sürüklenirken buluyorum?" NOT: Bu kurgu Demren kitabının Çağtu'ya uyarlanmış halidir.