Özgürlük

219 27 20
                                    

Ağırdı... Göz kapaklarının üzerinde sanki onlarca yük vardı. Derin bir nefes vererek doğrulduğu yatakta çalan telefonunun rahatsız edici sesiyle zor da olsa kendine gelebilmişti. Ekrandaki yanıp sönen isimsiz numaraya öylece bakıp telefonu yatağın bir köşesine fırlattı. Başı çatlıyordu, dün gece Yağız ile olan buluşmasının ardından eve sarhoş geldiğini hatırlıyordu. Neyse ki kolay kolay iradesini kaybeden bir adam değildi. İçki bile onun karşısında yenilgiye uğruyordu.

Ensesini ovalayarak kalktığı yataktan direkt banyoya ilerledi, şu an onu ayıltacak tek şeyin soğuk bir duş olduğunun farkındaydı. Soğukluk tenine yavaş yavaş yayılmaya başladığında kafasının içindeki susmak bilmeyen gerçekler, unutması mümkünmüş gibi o anları bir bir önüne sermeye başladı...

''Dur!'' Düşüncelerini susturmak adına sesli bir şekilde bağırması yetmemiş sert yumruğunu fayansa geçirmişti bile. Kısa bir süre sonra beline sardığı havluyla tekrar odasına döndü. Telefonu her zamanki gibi ısrarla çalıyordu. Elini saçlarına daldırarak kurutmaya çoktan başlamış, diğer yandan da telefonu umursamadan dolabın önüne geçip üzerine birkaç şey geçirmişti. Daha sonra gözü pencereye takıldı. Dışarıdaki hava mevsim normallerine dönecek gibi görünmüyordu. Bir gün sıcakken ertesi gün inadına çok daha soğuk oluyordu. Belirsizlikten her zaman nefret ederdi. Sis tüm şehri sarıp sarmalarken, ela gözlerindeki yorgunluk kendini ele veriyordu. O kıza durumu nasıl anlatacağını düşünüyordu günlerdir. Kelimelerini özenle seçmeli ve anlayabileceği bir dilde konuşmalıydı. Söylediklerini ilk duyduğunda kendini sıkı bir tokada hazırlamıştı aslında. Şimdi odasında uyuyor olmalıydı, dün gece bir isim yüzünden nasıl mutlu olduğunu anımsadı. Dudaklarındaki gülümsemeye engel olamazken kafasını hızla sallayarak toparlandı. Tüm resim apaçık ortadaydı. Bu kız görünür bir şekilde etrafta rahatça dolaşabiliyordu. Tek sorun yüzü başka biri tarafından görüldüğünde kalan hayatını görünmez olarak yaşayacaktı. Anne ve babası öldüklerinde tüm güçlerini Leyass'a geri vermek yerine, bir şekilde çocuklarının bedenine girmesine sebep olmuştu. Eğer tahminlerinde yanılmıyorsa bedeni haddinden fazla gücü kaldıramadığı için insan ruhunu her geçen gün öldürüyordu.

Odanın kapısının büyük bir gürültüyle açılmasının ardından kafasını çevirip gelene baktı. İçeriye pervasızca giren kişiyi gördüğünde merakla gözleri kısılmıştı. Sırtını dikleştirerek doğruldu. Boynundan yukarısı her zaman ki gibi sonsuzluğa hapsedilmişti. Doğrusu gün geçtikçe nasıl bir yüzü olduğunu merak ediyordu. Genç kız ise Çağan'ın yanına ulaştığında hızla konuşmaya başladı.

''Bugün burada uyanmadım! Yani odanda! Acaba bu tuhaf şey son buluyor olabilir mi? Uyandığımda çok şaşırdım... Kendimi yine şu koltukta bulacağımı sandım ama hâlâ yatağımda uyuyordum!'' dedi gizleyemediği heyecanıyla. Çağan bakışlarını genç kızın bedeninden çekerek etrafta dolaştırdı. Karanlıkta uyurken onu odasına taşıdığını söylemezse boşuna hayal alemine kapılacağı kesindi.

''Seni odana ben götürdüm. Odamda her sabah bir başkasıyla uyanmak iyice sinir bozucu olmaya başladı.'' dedi alayla. Duyduklarına karşı tek kelime etmeyen kızın yine üzüldüğünü anlamıştı. İstemeden ağzından çıkan sözler fazla can acıtıcıydı. Hayatı boyunca kimin ne düşüneceğini hesaba katarak konuşmamıştı ki hiç. Kahretsin!

''Bak...''

''Anladım.'' diye karşılık verdi genç kız soğuk bir sesle. Yerden başını kaldırdı ve karşısında tüm heybetiyle dikilen adama baktı. Olduğu yerde öylece dururken, adam ona doğru yaklaşmaya başlamıştı. İrkildiği için bir adım geri atarak çenesini kaldırdı. Çağan'ın karşısında çocuk gibi görünmek istemiyordu, inatçı çenesi meydan okurcasına havaya kalktığında genç adam dikkatle tam önünde durdu. Çağan'ın tam şu an yüzünü görmesini ne çok isterdi. Bu adama olan bakışları ne yazık ki hiçbir şeyi değiştirmeyecekti.

''Ne anladın?''

''Senin ne kadar ruhsuz bir adam olduğunu anladım!'' diye çıkıştı.

''En azından bir bedene sahibim.'' dedi karşılık olarak. Bu kız nasıl yapıyordu bilmiyordu ama tüm sakin tavrı saniyesinde yerle bir oluyordu. O konuştukça söylememesi gereken kelimeler ağzından dökülüyordu. Arkadaşları arasında sakinliğiyle tanınmasına rağmen hayatını değiştirmeyi kafasına koymuş olan kız, oldukça doğru bir yolda ilerliyordu. Zira şu an hiç olmadığı kadar sinirlenmişti.

''Neden yalnız olduğuna şaşmamalı! Tüm her şeyin sorumlusu benim değil mi?  Bu hayat benim tercihimdi! Her gün senin yanına bilerek geliyorum!'' diye bağırdığında kendini kaybetmişti. Ağlamamak için zor duruyordu. Yumruk yaptığı elleri yüzünden tırnakları avucuna daha çok batarken hissettiği tek acı maneviydi. Tüm hisleri bu acımasız adamın ellerinde paramparça oluyordu.

''Söylemek istediğim...''

''Söylemek istediğin tam olarak buydu. Benden gizlediğin şey her neyse bulacağım. Aptal değilim, beni sakın hafife alma! Dünyada o kadar insan varken senin yanına sürükleniyor olmamın bir sebebi olmalı!''

Çağan derin bir nefes bıraktığında elini saçlarına daldırarak başını hafifçe kaşıdı. İşin ucunda söyleyip kurtulmak da vardı, bekleyip zamanı geldiğinde... Kimi kandırıyordu ki? Zaman geçtikçe bu kızla olan ilişkisi daha beter bir hâl alıyordu. En iyisi teklifini yapıp vicdanını rahatlatmaktı.

''Bundan nasıl kurtulacağını biliyorum. Seni böyle yaşamaktan kurtarabilirim.'' dedi ciddiyetle. Tuana'nın tüm öfkesi anında çekilirken Çağan'ın dalga geçip geçmediğini tartıyordu. Bu adamla geçirdiği süre içerisinde öğrendiği en iyi şey sevmediği kimseye şaka yapmıyor oluşuydu. O halde biraz önce söylediklerinde fazlasıyla ciddiydi. Böyle yaşamaktan kurtulabilirdi.

''Nasıl... Bunu nasıl yapacaksın?'' diye sordu şaşkınlıkla. Çağan yüzünü göremese dahi sesindeki heyecanı ve mutluluğu fark etmişti. Soğukkanlılığını koruyarak devam etti.

''Hakkımda bilmen gerekenleri söylemeliyim sanırım ilk önce. Ben kurula mensup ailelerden birindenim. Bu yüzden seninle ilgili birçok bilgiyi kolaylıkla edindim. Seni sadece ben görebiliyorum bildiğim kadarıyla.

O an nedense Deniz'i katmak istememişti. Genç kızın dikkatini çekerse eşeleyeceği geçmiş herkesin paçasına sıçrayacaktı.

''Kurula benim burada olduğumu söyledin mi?'' Tuana'nın kuşku ve öfke dolu sesi Çağan'ın bir anlık duraksamasına sebep olmuştu.

''Seni bulduğumdan kimsenin haberi yok endişelenme ama böyle yaşamaya devam edemezsin.''

''Onlardan neden gizlendiğimi de biliyor musun? Gerçi... Ailen kurula mensup ise hakkımda pek çok şey duymuş olman kaçınılmaz.''

''İçindeki varis enerjisini çıkarmamız gerekiyor, asıl önemli olan bu.'' dedi ve aklına gelenlerle öfkeyle gözlerini yumarak tekrar açtı.

''Nasıl? Nasıl çıkaracağız dışarı?'' diye sordu masumca. Çağan artık geri dönüşün olmadığını bildiği için kimseden beklenmedik bir cesaretle konuştu.

''Sen değil.'' dedi tok ve kendinden emin bir ses.

''Benim kanımdan doğuracağın çocuk çıkaracak. Enerjini ancak onunla yok edebilirsin.''

&

Selamlar! Sizleri yine bölümsüz bırakamadım hahahahaha. Lütfen okuyan herkes oy vermeyi unutmasın, saniyenizi bile almıyor.

Nasılsınız? Bölüm nasıldı? Sizce Tuana ne tepki verecek?

Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın. Yıldızlar kadar öpücük!

VarisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin