Selam. Bir süredir bölüm atmıyorum, daha doğrusu atamıyorum çünkü vaktim yok. Hepinizden özür dilerim bölümleri geciktirdiğim için 🎀 Aslına bakarsanız bölüm atmadıkça okuyucum da oylar ve yorumlar da azalıyor, biraz da bu yüzden bölüm atma hevesim kırılıyor açıkçası. Yorumlarınız ve oylarınız benim için çok değerli. Lütfen eksik etmeyin<3
Keyifli okumalar!
&
''Hayatını bu kadar katlanılmaz kıldığımı bilmiyordum...'' diye fısıldadı. Sindiremediği sözlerin ağırlığıyla. Farkında olmadan yine yumruğunu sıkmıştı, tam karşısında duran ve hiçbir şekilde anlaşmaya varamadığı bu kadın kesinlikle ölüm sebebi olacaktı.
''Ben de senin hayatını katlanılmaz bir hale getiriyordum. Öyle söylüyordun, hatırlamıyor musun yoksa? Sürekli benden kurtulmanın planlarını kurmuyor muydun zaten? Ailemi bulabileceğime dair en ufak umudumun bile yeşermesine izin vermedin! O an... O an dünyadaki kimsenin yaşatamayacağı acıyı yaşattın bana! Sana böylesine güvenmişken... Acımadan sarf ettin her sözünü! Onların ölmüş olabileceğini düşüneceğimi mi zannettin? O kadar duygusuzsun ki! O kadar merhametsizsin ki! Elimde kalan son umuduma bile alayla baktın. Ona tutunmaya çalışmamı aşağılayıcı gözlerle izledin. Bu yüzden... Sırf bu yüzden seni asla affetmeyeceğim.''
''Benden nefret etmek için kafanda kurduğun tüm şey bu mu? Eğer buysa savunmaya geçmeyeceğim ama bil diye söylüyorum. Duymak istemediğin veya görmezden geldiğin her bir gerçek senden bunun acısını misliyle çıkartacak. Duygular da insanlar gibidir Tuana. Sen hayatından çıkardın zannedersin, o yüzsüz bir şekilde sana geri döner.''
''Yapma! Yalvarırım bunu bana yapma. Görmüyor musun ne hale geldiğimi? Görmüyor musun yaşadıklarımım beni nasıl mahvettiğini? Canım yanıyor, canım o kadar çok yanıyor ki yardım bile isteyemiyorum! Git buradan! Eğer gitmezsen... O zaman ikimizin de bir kurtarıcısı olmayacak.''
''Gidemem...'' diye mırıldandı acı dolu bir yüzle.
''Seni affetmeyeceğim, seni affetmek istemiyorum. Neden anlamıyorsun? Benden o kadar çok şey sakladın ki! Kim bilir öğrenmemem gereken daha ne sırların var! Yalvarırım Çağan... Seni hayatımdan çıkarmama izin ver. Eskisi gibi özgür olmama izin ver. Kaybolan hafızamda seninle ilgili bir şeyler varsa...'' Kısa bir duraksamanın ardından yutkunarak dolu gözlerini genç adama çevirdi.
''Tekrar unutacağım.''
''Emin misin? Hatırladığın o geçmişte benden intikam almanı isteyeceğin şeyler olabilir.''
''Yeter! Duymak istemiyorum daha fazla. Her ne yaşandıysa yaşandı. Seni sadece hayatımdan çıkıp gitme şartıyla affedebilirim. Bu yüzden git. Git ve ben olmadan önceki hayatına geri dön. Mümkünse hiç var olmamışım gibi yaşa. Çünkü ben, öyle yaşayacağım.'' diyerek arkasını döndü. Titreyen dudaklarını ıslatarak derin bir nefes aldı ve gözlerini yumarak acıyla tekrar açtı. Hemen arkasında tek kelime etmeden onu izleyen adamın perişan halini görmek istemiyordu.
''Benimle gelmeyi kabul etmiyor musun?'' Tuana genç adamın inanılmaz rahatlığı karşısında nefretle soludu.
''Asla! Duydun mu beni? Asla seninle o eve geri dönmeyeceğim.''
Çağan koyu lacivert gömleğinin kravatını gevşeterek ilk iki düğmesini yavaşça araladı. Düşünceli hali genç kadını ürkütmeye başlamıştı. Kim bilir yine neler planlıyordu. Bu sessizlik hiç hoşuna gitmemişti. Çağan cebinden çıkardığı telefonunu kulağına götürerek arkasını döndü. Onun gideceğini düşünen kadın kalbinde hissettiği boşluğa rağmen tek kelime edemeden öylece bakmakla yetindi. Gidiyordu işte... Tam da istediği gibi onu bırakıp gidiyordu! Evin geniş salonuna geldiğinde onu izleyen Deniz'e döndü.
''Okula gidiyor musun?'' diye sordu. Genç çocuk beklemediği bu soru karşısında afallasa da hızla cevap verdi.
''Uyanabildiğimde gidiyorum.'' Onun dışarıdaki karakterinin aksine Çağan'ın karşısında büründüğü hali görenleri oldukça şaşırtıyordu. Henüz yirmi yaşına dahi girmemişti ama görünüşü ve uzun boyu yaşıtlarından çok daha olgun gözükmesine sebep oluyordu.
''Demek uyanabildiğinde gidiyorsun. Güzel... Bugünden itibaren her gün gideceksin. Seni bizzat ben bırakacağım.''
''Ne?'' dedi şaşkınlıkla. Yüzünü gördüğü her an içi geçmişin yarasıyla kanayan bu adam onu her gün görmeye mi karar vermişti? Sonra aklına gelen kişiyle içindeki mutluluk hızla yok oldu.
''Tuana'yı görmek için beni mi bahane edeceksin baba?''
Kırgın sesi genç adamı derinden etkilemişti. Nitekim Deniz böyle düşünmekte haklıydı ama onun amacı bu değildi. Geçmişte yaptığı hataları telafi etmek istiyordu. Kendisinden uzaklaştırdığı insanlara daha fazla acı çektirmek istemiyordu. Evet, o yalnızlığı iyi bilen bir adamdı ama henüz ne Deniz ne de Tuana bununla yaşayacak iradeye sahipti. Tuana ise Deniz'in bu adamı nereden tanıdığını ve ona neden baba dediğini anlamadan şaşkınca onlara bakıyordu.
''Ona neden baba dedin? Ne haltlar karıştırıyorsun sen?'' dedi Tuana Çağan'a dönerek.
''Bunları sana sonra açıklayacağım.'' dedi ne cevap vermesi gerektiğini bilmeyerek. Tuana susmak istemeyerek yine ağzını açacaktı ki Çağan konuyu dağıtmak için araya girdi.
''Söz konusu istediğim bir şey olduğunda...'' dedi ve arkasını dönerek Tuana'yı bıraktığı yere kısa bir bakış atarak devam etti.
''Ne pahasına olursa olsun elde ederim. Biliyorsun.''
''Öyleyse?''
''Hayatımda ikinizi de istiyorum. Senden kaçmamın ne kendime faydası var ne de sana bir faydası var. Bu yüzden... Bana alışmaya başlasan iyi edersin. Özgürce yaşadığın hayata veda et.'' dediği an genç çocuk duyduklarının etkisinden çıkamamıştı. Yıllardır kurduğu hayali sonunda gerçek mi oluyordu? Çağan onu kabullenmeyi mi seçmişti? Bu... Bu inanılmazdı! Söz konusu kişi bir başkası olsa kullanıldığını anlardı ama Çağan öyle biri değildi. Yalana ihtiyaç duymazdı. İstese şimdi bile Tuana'yı tutup kolundan götürebilirdi ama o hep birlikte yaşamayı teklif ediyordu. Düşüncelerinden sıyrılmasına sebep olan ise genç kadının sinirli sesi oldu.
''Seninle hiçbir yere gelmiyoruz! Anlamıyor musun sen?''
''Benimle gelmeyeceğinizi biliyorum. Bu yüzden buraya taşınıyorum. Beni kendi evimden kovabileceğini düşünüyor musun gerçekten?'' dedi kendinden emin bir şekilde. Tuana nefesini tutmuş onun özgüven fışkıran tavırlarına hayretle bakıyordu. Bu ev... Onun evi miydi? Deniz'i nereden tanıyordu? Cevabı olmayan o kadar çok soru vardı ki! Genç adam varlığında da yokluğunda da hayatını cehenneme çevirmeye kararlıydı. Deniz'in sırıtan yüzünden bu durumu çoktan kabullendiği açıktı. Aklına gelenlerle toparlanarak son sözlerini söyledi.
''Seninle tek bir şartla aynı evde kalırım.'' dediği an Çağan kıstığı gözleriyle kendisine bakıyordu.
''Şartın ne?''
''Ne istersem yapacağına söz ver. Eğer söz verirsen...''
''Sana şartını sordum.'' diye yanıtladı sabırsızca. Genç kadının keyfi yerine gelmişti. Onu nasıl köşeye sıkıştıracağını artık öğrenmişti. Çağan'ı ancak Çağan'ın darbeleriyle alt edebilirdi.
''İraden bir duvar gibi önüme geçtiği için gücümü üzerinde kullanamıyorum. Bana tüm anılarını açar mısın? Ancak geçmişine gidebilmeme izin verirsen seninle birlikte yaşamayı kabul ederim.'' dedi. Deniz ve Çağan duyduklarının ciddiyetiyle genç kadına bakarken Tuana kendinden emin bir şekilde sözlerine devam etti.
''Demren'i tanımama izin verecek misin?'' diye sorduğu an sorusu ortalığa bomba etkisiyle düşmüştü.
&
Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın. Yıldızlar kadar öpücük!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Varis
Teen Fiction"Kimsin sen? Neden kendimi hep senin yanına sürüklenirken buluyorum?" NOT: Bu kurgu Demren kitabının Çağtu'ya uyarlanmış halidir.