Eski dost

228 25 2
                                    

Genç kız üzerinde hissettiği ağırlıkla gözlerini aralamaya çalıştı. Dün gece nasıl bir ağlama kriziyle sona ermişti biliyordu. Hayatını mahvetmekle tehdit eden o adamın hiç şakası yoktu. O korkunç ses tonu hâlâ kulaklarında yankılanıyordu. Yanağında hissettiği yumuşak elle hareketlendi. Doğrulmaya çalışıp başucunda olan kişiye baktığında kendisini on sekiz yaşlarında bir genç kız karşılamıştı.

''İyi misin?'' diye sordu endişeyle. Anın şaşkınlığından hızla toparlanarak bulunduğu yere baktı. Dün gece eli kolu bağlı bir sandalyenin üzerindeyken bu yatak da nereden çıkmıştı?

''Oldukça iyi görünüyor.'' dedi hemen diğer tarafında buz gibi bir ses. Bakışları o tarafa kayarken yine kızın yaşlarında bir genç çocuğun durduğunu fark etti. Genç kız uzun kahve siyah karışımı saçları ve kahve gözleriyle oldukça güzeldi. Genç çocuğa baktığında ise ona odaklanmış gözlerdeki umursamazlık kan donduracak cinstendi.

''Bitti mi?''

''Anlamadım?''

''Analizlerin diyorum, bitti mi?''

Bu çocuk ya içini okuyordu ya da boş bakışlarıyla şimdiden fazla açık vermişti. Burada ne arıyordu? Nasıl gelmişti? En ufak bir fikri yoktu. Acaba onu tehdit eden adama ne olmuştu?

''Burası neresi? Sizlerde kimsiniz?'' diye sordu endişeyle. İki genç birbirine baktıktan sonra kız konuşmaya karar vermiş olacak ki Leya'nın koluna hafifçe dokunarak yüzüne baktı.

''Bizde sana aynısını soracaktık. Abim seni neden buraya getirdi? Şimdiye dek bu eve hiç yabancı birini getirmemişti. Sevgilisi misin yoksa?'' Şaşkınlıkla büyümüş gözleri genç çocuğu şüpheye düşürmüştü. Abisinin bir sevgilisi olacağını zannetmiyordu. Aslında düşüncelerinde haklıydı.

''Ne? Hayır! Hayır, ben onun sevgilisi falan değilim! Abinizi tanımıyorum bile! Beni... Beni kaçırdılar. Zorla elimi kolumu bağladılar hem dün gece...'' demişti ki sözleri genç çocuk tarafından kesildi.

''Abim sonunda onu bulmuş.'' dedi ve alaycı bir gülüş atarak odadan ağır adımlarla çıktı. Onun ardından şaşkınlıkla bakan iki kişi şimdi birbirinden cevap bekliyordu.

''Benden ne istiyorsunuz?'' diye sordu Leya korkuyla. Ancak tüm bu olanlardan habersiz ve en az Leya kadar masum olan genç kız çaresizce başını salladı.

''Ben gerçekten bilmiyorum. Abimle konuşacağım. Seni burada zorla tutamaz!'' dedi ve kardeşinin aksine koşarak odayı terk etti. Kendi odasının hemen yanında duran odaya hızlı bir giriş yaptığında Esat'ı yatağında uzanırken buldu.

''Nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun? Abim o kızı resmen kaçırmış! Bir şeyler yapmamız gerekiyor.'' Esat söylenenleri umursamadan elindeki kitabın diğer sayfasını uyuşukça çevirdi. Kız kardeşinin susacağı yoktu.

''Defne, abime o kızı serbest bırak diyebileceksen git ve söyle. Ne yaparsa yapsın ikimizde onu durduramayız.''

''Bu kadar korkak olduğunu bilmiyordum!'' diye bağırdı. Aralarında sadece iki yaş olsa dahi kız kardeşinin çocuksu tavırları çileden çıkmasına sebep oluyordu. Abisinin ne işler çevirdiğini elbette biliyordu. İçeride her şeyden habersiz öylece duran kadına ne olacağını bildiği gibi. Sadece, habersizce durmak işine geliyordu. Esat bıkkınca uzandığı yerden kalkarak ayağa dikildi.

''Korkaklık mı? Buraya neden geri döndüğümüzü unuttun mu sen? Hayatımız çok mu mükemmel? Yıllardır oradan oraya sürüklenmekten başka ne yapıyoruz? Anla artık bizim hayatımız asla normal bir hayat olmayacak!'' dediğinde Defne arkasını dönerek odadan hızla çıktı. Geride bıraktığı kardeşi yumruklarını sıkarak öfkesini yatıştırmaya çalışıyordu. O da biliyordu... Asla huzurlu bir hayatları olmayacağını o da biliyordu...

***

Dizlerine kadar uzanan siyah kabanının düğmeleri ilikli olmadığı gibi adım attığı her an geniş vücudunu daha da ön plana çıkartıyordu. Dimdik ve korkusuz yürüyordu genç adam, ela gözleri her zaman ki alaycılığının aksine ciddiyetle kısılmıştı. İki elini beline koyarken bakışlarını etrafta dolaştırmayı ihmal etmedi. Beklenmedik bir çeviklikle belindeki silahı çıkartıp karanlığa ateş ettiğinde kulağını tırmalayan sesten nedense rahatsız olmuyordu. Tüm şarjörü boşalttıktan sonra aniden aydınlanan depoyla, arkasını dönerek kapının girişinde kendisini izleyen adama yöneldi. 

''Sen kimseyi öldüremezsin, indir o silahı.'' dedi Yağız.

Duyduklarıyla gülümsemesi genişleyen Çağan, elindeki silahın burun kısmını başparmağıyla hafifçe okşadı.

''Öldürmek mi? Çok vahşice, dediğin gibi ben kimseyi incitemem.'' diye yanıtladı. Bu sözleri söylerken, Yağız onu tanımasa oldukça ciddi olduğunu düşünecekti. Aklına Çağan'ın yıllar önce gözünü bile kırpmadan yaptığı karanlık işler geldi. Gerçekten hiç ama hiç acıması yoktu.

''Seni hâlâ eğlenceli, komik ve hiçbir şeyi umursamayan bir adam olarak mı görüyor etrafındakiler?''

''Eski dostum...'' dedi ve iki adım atarak tekrar duraksadı.

''Hakkımdaki kötü dedikodulara inandığını söyleme bana.''

Yağız az kalsın gülecekti. Aradan geçen yıllar arkadaşının oyunculuk yeteneğini de bir hayli geliştirmişti.

''Belki... Düşününce ölüm kısmı pek eğlenceli değil. Ruhsuz bir ceset bana ne kadar zevk verebilir ki?''

Yağız derin bir nefes alırken karşısında duran bu adamın ne derece ciddi olduğunun farkındaydı. Tanıdığı Çağan zerre değişmediği gibi daha da engellenemez bir hale gelmişti. Eğdiği kafasını kaldıran genç adamın şeytani gözleri insanı ürkütecek cinstendi.

''Buluşma yeri olarak ailelerimizin cesetlerinin bulunduğu yeri seçmiş olman beni duygulandırdı.''

''O görünmez kız, ailesini senin öldürdüğünü biliyor mu?'' diye sordu Yağız.

Duyduklarıyla geçmişte yaptığı hata yüzünden yeniden pişmanlıkla dolan genç adam ister istemez dişlerini sıkmıştı.

''Hayır.'' dedi ve bu sefer kendisi sordu.

''Peki, Leya senin ona neler yapacağını biliyor mu?''

''Hayır ama çok yakında öğrenecek.'' diye yanıtladı kendinden emin bir şekilde. Çağan duyduğu cevaba gülmeden edemedi.

''Desene epey sürükleyici bir hikaye olacak.''

Her iki adamda zor bir hayat geçirmişti. Karşılaştıkları tüm zorlukların üstesinden sevdikleri ve ellerinde kalan son insanlar sayesinde gelebilmişti. Şimdi yaşamak için yeni bir neden oluşturma zamanıydı. Yıllardır sineye çekmek, hiçbir şeyi unutturmadığı gibi acıları da yok etmemişti. Yağız bakışlarını sabitlediği yerden çekemiyordu. O olay tüm çıplaklığıyla gözlerinin önünde canlanırken Çağan'ın da ondan farkı yoktu. Ailesini koruyamamıştı... Gözyaşları içinde veda ettiği sadece anne ve babası değildi. Genç adam o gün çocukluğuna da veda etmişti.

''O halde okunacak bir hikaye yazalım dostum.'' dedi gülümseyerek. Arkadaşının söyledikleriyle dudaklarında tehlikeli bir gülümseme her zamanki gibi yerini almıştı. Başını hafifçe sallayarak onayladı. Artık geri dönüşü yoktu.

Demren yayına geri dönmemek üzere çoktan fırlamıştı...

&

Kısa bir bölüm oldu kusura bakmayın. Başka bir kurgu üzerinde çalışıyorum, onunda ilk bölümünü bitirirsem bugün atarım ama o kurguya bunun gibi sık bölüm gelmeyecek bu kurgu bitene kadar.

Nasılsınız? Bölüm nasıldı?

Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın. Yıldızlar kadar öpücük!


VarisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin