Albay Mı Baba Mı?

7.3K 365 14
                                    

Gözlerimi Hayta dan çekip albaya çevirdim. Aklıma albayın babam olabileceği düşüncesi gelince kaşlarım çatık bi şekilde albayı inceledim. Aslında benziyordu, bir dakika. Biz fena benziyoduk. Şaşkınlıkla atılan kaşlarım düzleşti. Ben bunları düşünürken albay üsteğmen le konuşmuş yanıma adımlıyordu. Hemen kendimi toparladım ve dikleşebildiğim kadar dikleştim. O gözlerime bakarken bende onun benim gözlerimle aynı renk olan gözlerine bakıyordum. Yüz hatlarındaki en keskin olan çene kısmı dikkatimi çekti. Çenesini çevresi biraz ihtiyarladığı için çökmesi gerekirken keskin ve düzdü. Gözlerim bana uzattığı ele kaydı. Hemen elini tuttum ve sıktım. Başını sallayarak konuştu.

"Hoş geldin Üstteğmenim. Sonunda yuvaya konabildin."
"Hoşbuldum albayım."

Gülümseyerek ellerimizi ayırdık. Albayın parmağında gördüğüm yüzükle tekrar kaşlarım çatıldı. Evliydi ama bütün askerler silah tuttukları için yüzük takmıyolardı. Gözlerimi albayın gözlerine çevirip konuştum.

"Komutanım silah tutarken acıtmıyor mu?"

Baktığımı anladığı yüzüklü elini hafifçe kendine çevirdi ve yüzüğe baktı. Yüzünde oluşan tebessüm çok güzeldi. İşte böyle sevilirdi insan. Onun tebessümü tebessüm etmeye yardımcı  olurken konuştu.

"Bazı insanlar  acıyı sevgiyle algılar. Bazılarıysa sevgiyle acıyı. Ben her silah tuttuğumda bu yüzük canımı yakar. Benimde istediğim bu. Karım şehit oldu. Ama daha erken yetişseydim olmazdı. Yanı sıra o bir sivildi. Anlıyacağınız Üstteğmenim ben sevgiyi acıyla hissediyorum. Belki yüzük canımı yakıyor ama o aklıma gelince içimde ki mutluluk geri de kalmıyor. "

Son kez gülümseyip karargah geri adımladı ve bir süre sonra içeri girdi. Annem de şehitti. Nasıl olduğunu tam bilmesemde şunu biliyordum annem tanıdığı üst rütbeliler hakkında çokça bilgiye sahipmiş. Bir terörist bilgileri alamayınca tırnaklarını koparmış, nefessiz bırakmış, parmaklarını yakmış, ayaklarını sıcak demire bastırmış zaten bundan sonra belden aşağısı felç. Orda yanarak şehit olmuş. Çok canice hem de çok.  Bunu yapanları, yapanı tsknın üst rütbeliler bilsede bana söylememekte anlaşmışlardı. Elinde sonunda ölecekti. Bu yüzden endişem yoktu. Ama her kaybettiğiniz saniyede belki binlerce can hayattan kopuyordu. Gözlerimi bana bakan Hayta ma çevirdim.

" Bence dinlenebiliriz.Nedersin?"

Diyerek ilerledi. Karargah girip albayın odasının önündeki postaya döndüm.

"Tekmil ver asker."
"Hüseyin Karacı /Bartın emredersiniz komutanım"
"Albay müsait mi?"
"Hemen soruyorum komutanım izninizle."

Hızlıca kapıyı tıklayıp içeri girdi.

"Albayım üsteğmen Umay geldi. Müsaitseniz izin istiyor."
"Bekletme al içeri Hüseyin,."
"Emredersiniz komutanım"

Aynı hızla kapıdan çıkıp bana döndü.

" İçer de sizi beklemekte komutanım."
"Saol karacı"
" Ne demek komutanım."

Hüseyin'e olan sohbetimiz bitirip içeri girdim. Arkamdan hüseyinn kapıyı kapatmasıyla hazır olda bekledim.

"Üstteğmenim odanızı size bir er gösterecek  normalde Esim üsteğmen le kalacaktınız  ama durumlar değişti. Şuanlık teksiniz. Oda arkadaşınız olacağı zaman zaten size haber verilecektir. Başka bir şeyler daha var ama onları konuşmak için uygun bir ortam değil askeriye o yüzden akşam sizi evime timinizle beraber bekliyorum. Onlar otururken biz çalışma odamda konuşuruz. Başka bir şey yoksa çıkabilirsiniz. "
" Emredersiniz komutanım. Başka bir mahlukatım yoktur. İzninizle"

Arkamı dönüp hüseyinn açtığı kapıdan çıktım. Kapıda bekleyen er konuştu.

"Komutanıilk odanızı mı gösteriyim yoksa timinizin olduğu dinlenme salonuna mı?"
"İlk valizlerimi odaya bırakiyim oradan direkt geçeriz dinlenme odasına."
"Emredersiniz komutanım"

Er bir adım önden ilerleyerek bir kat yukarı çıktı. Sola dönüp ilk kapıyı açtı. İçeriye hiç bakmadan kapımının kenarına valizlerimi bıraktım ve kapıyı kapattım.

TEK AMAÇ VATANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin