Çatışma ortalığı daha da alevlendirmeden sona ermişti. Yüzbaşı hala endişeli olsada içinde ki umut onu canlı tutmaya yetmişti. Alim dayanırdı ama Umay için aynı şeyler söylenemezdi . İçeri hızlıca giren askerler, çatışma arasında gizlice kaçanları görmemişlerdi. Herkesle 2 kişi ilgileniyordu. 3kişide Umayın kaldığı odayı arıyorlardı. En sonunda bulunan odanın kapısına ateş ederek açtılar. Başı öne düşmüş Umay yaralı kurdu andırıyordu. Gözlerinin üstünde çatılmış kaşlar gözleri kapalıyken bile korku salabiliyordu. Askerler Umayı sedyeyle oradan çıkarıp helikopterde ilk müdahaleyi yapıyorlardı. Alp Yüzbaşı ne yapacağını şaşırmıştı. Hangi askerinin yanına gideceğini kime yardım edeceğini bilmiyordu. Bir yandan Umay İn yanına gitse mesleği açısından kardeşi ilk ona gitti derlerdi. Askerlerinin yanına gitse onlarda neden Umay İn yanına gitmediği için kızacaklardı. Oysa o hem kardeşinin hem de askerlerinin yanında olmak istiyordu. Alp yüzbaşının gözleri Alimin başında hem bekleyen hem de pansuman yaptıran Uğura kaydı. Uğur ses çıkarmadan ağzını hareket ettirdi.
Git.
Alp daha fazla düşünmek istemeyerek Umayın başına gitti. Çok olmadan helikopter havalanmış göklerdeki herkes yeryüzündekileri karınca misali görüyor oldular. Geride kalanlar sırt sırta toparlanmaya çalışıyorlardı. Uğur yorgunluğunu rafa kaldırmış sadece komutanını merak ediyordu. Çok düşünüyordu çok. Ateş timinden bir kaç kişi tuzağa düşmeden önce operasyona çıktıkları için fiziksel bir yorgunluktaydılar.
Peki devamı nolucaktı. Herkes Umay komutanları hakkında öğrenmemeleri ve duymamaları gereken çok şey öğrenmiş ve duymuşlardı. Çok soru vardı çok. Herkes düşünceli her kes hayıflanmalı.Gözlerim karanlığımdan koptu ve ışığa tutundu. Gün ışığına. Güce, çareye, huzura. Çok seviyordum. Güneşin ışığını. Hele yüzümde hissetmek bana yıllık huzur gibi geliyordu. Yorgunduk. Toplanmıştık.
Yaralanmıştık. İyileşmiştik.
Kaybediyorduk. Eşitlemiştik.
Yatakta ayağımın altından bana yatarak bakan Hayta bugünde beni yalnız bırakmamıştı. Zor gün dostum bee. Hastane odası çok sıkıcı olmaya başlayınca Haytayla odadan çıktık. Karşımdaki koltuklara boyunca uzanan bir yüzbaşı vardı. Hiç hastane odasından çıktığımda beni bekleyen bir insan görmemiştim. Bir kere haytayı görmüştüm o kadar. Şimdi ise karşımda yüzbaşı alp Türkoğlu, varlığımdan haberi olmayan abim...
Abim.Ayakta yüzünü incelemeye başladım. Kumral saçları ve kehribar rengi gözleriyle Ferdi albayın kopyasıydı. Tek fark Ferdi albayın yaşı ilerlediği için sarkmaya yüz tutmuş yüzü oğlunda keskin hatalarla belliydi. Üstüne kamuflajı sermiş, kendi üstündede ince biraz dar haki yeşili asker tişörtü vardı. Onu incelemeyi bırakıp içerideki yatağın üstünde ki örtüyü aldım. Tekrar onun yanına geldim ve her ne kadar hissedeceğini bilsemde çok hissettirmeden üstüne serdim. Hafiften konuştuğu şeyler kulağımı buldu.
"Teşekkürler Yiğit"
Beni başkası sansada. Pek ses çıkarmadım odaya geri girdim ve komidini açıp içinden malzemelerimi aldım. Hayta beni kapı önünde beklerken hızlıca hastaneden çıktım.
Yani pek onu orda bırakmış gibi gözükmesini istemem ama evet onu orda bırakıp hastaneyi terk ettim. Telefondan albayın numarasını değilde direk uğurun numarasını aradım. Açılan görüntüde Uğur değil sezgin abi vardı.Lan. Doğru bunlar uyuyordu. Oooo bunlar her şeyi kaçırdılar dayı. Onlar orda uyurken bizi orda kurşuna diziyolardı. Paşalarım.
"Abi Uğur nerede?"
"Umay iyi misin? Neredesin? Noluyo? Uğur yarım saat önce geldi. Geçti odaya yattı yatağa ağlıyor. Kapıyı da kitledi . Sende de haber alamıyoruz noluyor?"
"Off geliyorum abi dokunmayın Uğur'a"Durdurduğum taksiye bindim ve mahallenin adını verdim. Kısa bir yolculuktan sonra evinin olduğu mahallenin başında durduk. Parayı verdim ve indim. Eve hızlı hızlı yürüyerek girdim. Yaralarım hafif ağrırken hız kesmeden uçar adım çıktım 3 katıda. Kendi kapımın önüne gelince kapıyı çaldım ve bekledim. Mert kapıyı açtı. Ona bakmadan içeri adımladım. Tek kapalı kapının yanına gittim. Kitli kapıyı bırakıp salondan yedek anahtarı aldım. Her kes durmuş beni izliyordu. Açtığım kapıyla yavaşladım. Uğur cenin pozisyonunda iç çeke çeke yavaşça ağlıyordu. Kapının önünde beklemeyi bırakıp ilerledim.
"Uğur... Ben geldim."
"Dokunmasın sana... İstemiyorsun... Dokunmasın..."
"Uğur yapma böyle... Bak ben iyiyim bak bana."
"Umay özür dilerim. ALLAH BELAMI VERSİN Kİ ÖZÜR DİLERİM. SENİ KORUYAMADIM NE KOMUTANI MI NE SİLAH ARKADAŞI MI NE DE ABLAM GİBİ GÖRDÜĞÜM KİŞİYİ.. koruyamadım."Gözlerimden akan yaşlar Uğurun bana bağırarak dönmesiyle arttı. Söylediklerinden sonra sıkı sıkı sarıldım. O ağladı ben ağladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEK AMAÇ VATAN
Teen FictionYa annen delirtilerek öldürülseydi. Canice değil mi? Ya baban gerçek değilse. Bir umut değil mi? Ya tanımadığın kardeşlerin varsa. Keşkeler olur değil mi? Ya tanımadığın abin asker ve tanımadığın gerçek baban da askerse. Çok gururlu değil mi? Ya bi...