Şehitlikteki her can daha fazla canımı yakarken abisinin fotoğrafını bırakmayan Rüya'ya baktım. Gözleri dolu, başı dik, dudakları tebessümlü.
Acının tatlı tebessümü...
Topraklar atıldı, dualar okundu, göz yaşları döküldü ve canlar yandı. Derin nefesler alıp artık gitmem gerektiğini gösteren şey güneşin doğmasıydı. Sabaha kadar onlarla sohbet etmiştim. Gülmüştüm, ağlamıştım. Artık toparlanma vaktiydi. Ayağa kalktım ve şehitliğin çıkışına ilerledim. Şehitliği önündeki al bayrağa döndüm ve selam durdum.
Vatana can feda..
Karargaha yürüyerek ilerledim. O ilk boşluk hissi canımı yaktı. Bütün vicudum dken diken oldu. Albay benim kendimi salmayacağımı bildiği için uzunca bir konuşma yapmamıştı. Onun yerine 2 gün izin vermişti. Gerçi o 1 haftaydı ama zar zor 2 gün yapmıştım. Karargaha sadece eşyalarımı almaya gidiyordum oradan eve geçecektim. Albay bana yeni ev ayarlamıştı. Hazır eşyalı rahat bir daireyi. O yüzden memnundum. Albayın attığı konumdaki sokağa arabamla girdim ve arabayı park edip girdim. Fotoğraftaki evle bakışması kesip ilerledim. Anahtarlarla kapıyı açtım ve içeriye bir göz attım. Gayet ferahtı." Güzel ferah bir atmosfer severim."
Odalara hızlıca bir göz attım. Sonra evden çıktım ve arabanın bagajını açtım. İçindeki bavulları aldım ve eve geri girdim. Yatak odası olan odaya geldim ve ilk kıyafetlerimi yerleştirdim. Sonra küçük bavulun içindeki küçük tabloları aldım. Hepsine bir köşe yaptım ve duvara asmak için evin kiler den bir çekiç aldım. Odaya geri girip duvarları çekiçle açtım ve tabloları taktım. Son kez fotoğraflardaki eski aileme baktım. Ailem yerine koyduğum insanlar. Eski timim, eski yol arkadaşlarım, eski silah arkadaşlarım, eski yandaşlarım, eski ailem. Zordu hayatta birini kaybetmek zordu. Herkes için zordu. İnsan kendi hayatından vazgeçerdi ama başkasının hayatından vazgeçemezdi. Kaybetmek zordur eğer geride kaldıysan.
Fotoğraflardan gözümü ayırdım ve çantamdan çıkardığım telefonla timden Uğur'u aradım. Açınca Karargahta ki kartal timinin odasında olduğunu gördüm. Açılan telefonu çıktığım küçük terasta dururken yüzüme çevirdim.
"Buyrun komutanım. Bir şey mi oldu?"
"Yok Uğur sorun yok. Bizim şu yemek işini ihtiyarları aradan çıkarıp yapalım mı? Müsait misiniz bu akşam?"
" Komutanım ne işimiz olacak bizim geliriz tabi. Alınacak bir şey varsa söyleyin gelirken alırız."
"Yok alınacak bir şey ee ne istersiniz yemekte?"
"Komutanım yemekleri siz mi yapacaksınız?"
"Yoo"
"Nasıl yoo ee kim yapcak o zaman?"
"Uğur ben yemek yapmasını bilmem ama yemesini severim. Sipariş edicem. Herhalde sizi zehirlemek istemem. Hastanelik olmak istemiyorum bugün. Hem kendi hem sizin can sağlığınız için sakın. Neyse akşam çıktığınız gibi gelin görüşürüz."Yüzüme kapattım. Askeriyede yazılı olmayan tek kural üst rütbeliler her zaman telefonları astların yüzüne kapatır. Oturduğum küçük terasta yemek masası etrafında sandalyeler vardı. 3katlı bu evin en üst katında yaşıyacaktım. Manzara mükemmeldi.
Sabahları terasta oturmak güzel olacaktı. Telefondan aradığım Uğur yemek seçmediği için şuan acayip canımın çektiği şeyleri söyledim. Liste şu şekilde :
10 çiğköfte dürüm
20 küçük şiş kebap
2 büyük soslu tavuk
15 ayran
Allah'ıma bu gün midem çok mutlu olacaktı. Siparişleri verip 550 TL ödedim. Maaşım full yemeğe gidiyor yemin ederim. Derince bir nefes aldım. Kafamı gökyüzüne çevirip gözlerimi kapadım. Biraz kafam dinlemişti. Çalan telefonumun isim kısmına bakmadan açtım ve kulağıma götürdüm."Komutanım biz çıktık karargahtan konum atarsanız sevinirim"
"Tamam"Yine yüzüne kapatıp biraz güldüm. Whatsaptan konum attım ve siparişlerin nerde Olduğuna baktım. Siparişler onlardan önce gelecekti. Odama gidip üstümü değiştirdim. Yarım kollu siyah üstünde mavi yazan tişörtü giydim. Altımada gri bir eşofmanla saçlarımı salık bıraktım. Çalan kapıya uçan adımlarla ilerledim. Gelen siparişleri içeri aldım ve terasa çıkardım. Masanın üstüne koydum ve Uğur'u aradım.
"Uğur senden isteyeceğim şey biraz saçma olacak ama plastik çatal alır mısın?"
"Niye plastik?"
"Of Uğur uğraştıracaksan kendim alırım bak, al gel işte."
"Tam-"Bu sefer kahkahalar atarak yüzüne kapattığım telefona baktım. Biraz oturup bekledim terasta aşağıdan gelen araba sesiyle demirliklere yaklaşıp aşağıya baktım. Sürücü koltuğundan inen Sezgin abi oflayarak Uğur'a konuşuyordu. Arabanın arkasından aşağı düşen kişi Mert ve Burak 'tan başkaları değildi. İkisi arkaya zor sığdırmışlar gibi kapıyı açar açmaz dışarı fırlamışlardı. Önden havalı güneş gözlükleriyle inen Uğur çok rahat ettiğini göstermekten çekinmiyordu. Arka taraftan bu sefer Yiğit gibi güneş gözlüğü tekmış adamlarda havalı olduklarını düşündükleri şekilde çıktılar. Onlar istihbarçıydı. Görevde oldukları için tanışamamıştık demekki ye gelmişler. Mert ve Burak yerden ayağa kalkmaya çalışırken Uğur gözlerini binada gezdirdiği için Burak'ı boştaki ayağına takılıp ikilinin tam ortasına düştü. Tabi düşerken durdurma yanındaki onun gibi havalı inen adamlardan birinin elinde tutunca oda düşmüştü. İki kişi ayakta kalırken onlara gülen adamın ayağından tutup çekti Uğur. Sezgin abi ellerini kaldırıp geriledi demekki o düşmek istemiyordu. Yani düşürmesinler koskoca adamı dimi yazık. Ben onlara bakarak kahkaha atarken yerdekilerin hepsinin gözü beni buldu. Ben daha çok gülmeye başlayınca aralarından bir el havaya yükseldi. Uğur kenara doğru düşünce altında kalan adamı yeni fark ettim. Burak nefes almaya çalışırken Mertte aynı durumdaydı ve hala hiç biri kalkmak için eylem göstermiyordu. En sonunda Burak ve Mert onları ite ite kendileri ayağa kalktılar. Sezgin abi Mert ve Burak benim evime doğru yürürken diğerleride ayaklanıp üzerlerini temizlediler ve Uğur'a söve söve eve girdiler. Hızlıca eve giriş kapıyı açtım. 3 katlı merdivenler insanı yoruyordu ve asansörde yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEK AMAÇ VATAN
Dla nastolatkówYa annen delirtilerek öldürülseydi. Canice değil mi? Ya baban gerçek değilse. Bir umut değil mi? Ya tanımadığın kardeşlerin varsa. Keşkeler olur değil mi? Ya tanımadığın abin asker ve tanımadığın gerçek baban da askerse. Çok gururlu değil mi? Ya bi...