Sakince yoruldum

362 35 7
                                    

Kaya- Halil

Halil: Kaya

Kaya nerdesin

Aç şu telefonu artık aklımı kaybetmek üzereyim (10:11)

Neden ulaşamıyorum sana

İyi misin onu söyle bari(14:12)

Yavrum lütfen bak artık şu telefona

Evde de yoksun ki(16:17)

En azından konum yollasan olmaz mı?

Geleyim yanına ne olur (20:21)

Kaya:   Mevcut konum paylaşılıyor  (20:30)

Telefonumu Özgürden alır almaz ilk işim Halil'e cevap vermek olmuştu. Şu an onun yüzüne nasıl bakacağımı dahi bilmesem de eninde sonunda karşı karşıya gelmemiz gerektiğinden daha fazla ertelemek istememiştim. 

İçimdeki meraka yenik düşüp Twitter'a yöneldiğimde adımı Türkiye gündeminde görmeyi beklemiyordum. Gerçi bu ülkede olup biten en önemsiz mesele bile TT olurdu zaten.

Ellerimin titremesini görmezden gelerek başlığın üstüne tıkladığımda karşıma çıkan destek tweetleriyle şaşırmıştım. 

Kısaca birkaç tweete bakındığımda isimlerini çerçeveleyen gökkuşağı temalı hesapların bana destek olduğunu görmek istemsizce yüzümü güldürmüştü.

İnsanlar, benim gibi olan insanlar, beni tanımamalarına rağmen beni savunuyorlardı. Hem de imza günüme gelen, kitaplarımı okuyan, benimle bir tane resim çekinmek için sırada bekleyen insanlar beni yargılarken bunu yapıyorlardı.

Önüme çıkan ilk tweete tıkladığımda yazan her bir kelime yüreğimi sızlatırken gözlerimden birkaç damla firar etmişti. 

İlk kez duyduğum bir yazar kendisi bunu lütfen benim cahilliğime verin ancak yazılan, konuşulan her şey o kadar saçma ki iki gündür ben bile üzüntüden kendime gelemedim. Umarım iyisindir kaya. Kendini, sevdiğin adama açtığın gün böyle bir talihsizlik yaşadığın için çok üzgünüm. Kendinden asla utanma! Hepimiz olduğumuz gibi güzeliz.

Teker teker alıntıları okumaya başladığımda asıl tartışmanın burada döndüğünü fark etmiştim. İnsanlar acımasız yaratıklardı. Başkaları hakkında ağızlarından çıkan hiçbir cümleyi umursamadan etrafa saçmaktan çekinmezlerdi.

  Kaç gündür aynı konu yeter artık! Böyle bir rezilliğin hala ana sayfalarımıza düşüyor olması bile o kadar utanç verici ki... Kendinizi düşünmüyorsanız evlatlarımızı düşünün!!! böyle bir saçmalığı yaymaktan vazgeçin. Ne siz ne de kaya denilen o ibne olduğunuz gibi güzel falan değilsiniz! TEDAVİ OLUN

NE FHNDJKMSJFDK ALLAHIN HEPİNİZİ YAKACAĞI GÜNÜ BEKLİYORUM SADECE BİR BİTMEDİNİZ YA HJEDKOLFVJKEDOFJIKED

Ne kadar kötü insanlarsınız ya? Hiç mi vicdanınız yok belki de ilk kez kendini açma fırsatı bulmuş bir insanı nasıl böyle acımasızca eleştirebilirsiniz? Anlaşıldı bugünlük bu kadar internet yeterli.

Sizin yüzünüzden başımıza geldi hep bunlar! Normalleştirdiniz her şeyi dinimizin yasakladığını unuttunuz! illa her seferinde lut kavmini mi hatırlatmamız gerekiyor?

Telefonun elimden hızlıca çekilmesiyle kafamı kaldırdım. Üzgün bir şekilde bana bağıran Özgüre de hak veriyordum aslında.

"Yeter artık kaya bakma demedim mi sana"

"Savunanlar da var"

"Anlamadım" 

Özgürün dikkatlice bana bakmasıyla cümlemi yeniden kurmuştum.

"Beni diyorum savunanlar da var"

Derin bir iç çekip yanıma gelen arkadaşımla ona sıkıca sarıldığımda göz yaşlarımın omuzlarına düşmesine izin verdim.

"Elbette var kaya. Bakma sen diğerlerine. Onlar sığ görüşlü insanlar ne kadar anlamak isteseler de anlayamazlar"

Birden benden ayrılıp kollarımdan tuttuğunda ciddi bir konuşmanın geleceğinin farkına varıp sessizce ona bakmaya başlamıştım.

"Kimsenin seni incitmesine izin verme kaya. İyi tarafından bak artık kimseden saklanmak zorunda değilsin. Seni sen olduğun için seven insanlarla birlikte olma fırsatın var."

Dediği şeyle gülümserken kafenin kapısının açılmasıyla o tarafa doğru döndüm. Saçı başı birbirine girmiş, Suratından endişesi dökülen adamı gördüğümde içime istemsiz bir sıkıntı çökmüştü.

Kısa bir göz temasıyla özgürün yanından ayrılırken emin adımlarla bana bakan adamın yanına adımladım.

Tam karşısında durduğumda diyebilecek hiçbir şeyim olmadığını fark etmiştim. Ne söylersem söyleyeyim geçmeyecek bir huzursuzluk vardı içimde.

Benimle aynı duyguları paylaştığı her halinden belli olan adam konuşmamaya yemin etmiş gibiydi. Sustu, her baktığında kendimi çaresiz hissettiğim gözlerini dikti gözlerimin içerisine. Sanki bakışlarıyla bir şey anlatmak istiyor gibiydi. 

Omuzlarımdan hafifçe çekilmemle Halil'in belimi sıkıca sarması bir olmuştu. Kollarım işlevini kaybetmiş bir şekilde onu sarmalamayı reddederken kafam istemsizce omuzuna yaslandı. 

Kokusunun burnuma dolmasıyla birer birer firar eden gözyaşlarım istemsizce tenine akıyordu. Yine sustum. Hiçbir şey demeye mecalim yoktu. Yapabildiğim tek şey günler sonra sevdiğim adamın kokusunda rahat bir nefes alabilmek olmuştu.

Göz yaşlarım hıçkırıklara hıçkırıklarım da iç çekişlere dönene kadar kaldırmadım kafamı. Halil'in nazikçe belimi okşayıp beni sakinleştirmesine izin verdim. 

Kapının açılmasıyla çıkan ses bütün kafede yankılandığında istemsizce ittim Halil'i 

"Sakin ol ben geldim"

Kuzeyin sesini duyduğumda istemsizce gözlerim kapansa da içim rahatlayamamıştı. Halil'in bana bakan kırgın gözlerini üzerimde hissettiğimde aksine içim pişmanlıkla dolmuştu.

"Konuşalım mı biraz?"

Kafamı olumlu anlamda sallayıp kafenin arkasındaki odayı işaret ettim. Şu anda konuşabileceğimiz en sakin yer orasıydı.

Odaya girdiğimde sakince koltuğa oturup Halil'in de benim yanıma oturmasını bekledim. Gözlerinin içerisine bakmak istediğimi belli edercesine koltukta ona doğru döndüğümde yapacağımız konuşmaya hiç hazır olmadığımın farkındaydım.

Şahsına Münhasır (B×B)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin