Özgürün bakış açısından
Bugün kafeyi normalden iki saat erken açmış, kafamı dağıtmak için çeşit çeşit kurabiyeler yapmıştım. Ya da yapmaya çalışmıştım.
Mutfağa girip bir şeyler yapmak her zaman beni rahatlatan bir durum olsa da bu sefer içimdeki kırgınlığı götürmemiş aksine kafam dağınık olduğu için yaptığım hiçbir şeyi beğenmeyip daha çok moralimin bozulmasına sebep olmuştu.
Fırından çıkardığım tepsiyi tezgahın üzerine koydum. Ortalarda kalan yanmamış kurabiyeleri bir tabağa alırken Batuhan yanıma gelmiş iğrenir bir şekilde tabağa bakıyordu.
"Bunları müşterilere vermiyoruz de ne olur" Gözlerimi tabaktan çekip batuhana yönelttim.
"Neden vermeyeyim? Bu taraflar yanmamış bir şey olmaz"
Derin bir nefes alıp elimdeki tabağı aldığında ona doğru döndüm.
"Özgür neyin var senin? İki gündür canın çok sıkkın görünüyor?" Eliyle omzumu sıkarken konuşmaya devam etti.
"Bir derdin varsa ben buradayım biliyorsun"
"Eyvallah kardeşim biliyorum"
Onu geçiştirecek birkaç cümle zırvaladıktan sonra kafenin arkasındaki küçük odaya geçmiş kendimi koltuğa bırakmıştım. Normalde birisi çiçeklerime zarar verse onunla kavga eder, canını okurdum. Ancak Ahmet'in böyle bir şey yapması içimdeki öfkeyi değil de kırgınlığı tetiklemişti.
Bu kadar kırgın hissetmem canımı daha çok sıktığı için ne kendimi işime verebiliyor ne de başka bir şey yapabiliyordum.
Birkaç gün öncesine kadar neden Ahmet'in yaptığı en ufak bir hareket bile beni bu kadar etkiliyor anlamlandıramasam bile şimdi yavaş yavaş hislerimi anlamaya başlamıştım.
Bir erkeğin başka bir erkeği sevmesi beni hiçbir zaman ilgilendirmemiş hatta mutlulukları hoşuma bile gitmiş olsa da benim başıma gelebileceği aklımın ucundan geçmemişti. Bununla nasıl baş etmem gerektiğini bilmediğim halde kendi içimde sonlandırmaya çalışmam da bir hayli canımı yakıyordu.
Ahmet' in bu konuya benim kadar sıcak bakmayacağından emin olmakla beraber beni dayak manyağı yapabilme olasılığı da beni korkutmaya yetiyordu açıkcası.
Düşüncelerimden telefonuma gelen bildirim sesiyle sıyrıldığımda sehpanın üzerindeki telefonu almak için uzandım. Bildirim panelinde ahmeti görmemle kalbimin atış hızının artması doğru orantılı bir şekilde artarken ne yapacağımı bilemez bir şekilde telefonu koltuğun öbür ucuna fırlattım.
"Siktirsin gitsin ne yazıyor hala bu ya" kendi kendime homurdanırken arka arkaya iki bildirim sesinin daha gelmesiyle kavuşturduğum kollarımı birbirinden ayırıp derin bir nefes aldım.
"Bu son olsun daha da bakmam zaten"
Mesaja tıkladığımda içimdeki kırgınlığın gerginliğe dönüşmesini saniye saniye izledim.
Mafya bozuntusu : Bir dışarıya gelebilir misin?
hadi bekliyorum?
Özgür: Sebep?
Mafya bozuntusu: Kurban olayım yavru aslan ikiletme de gel
Özgür: İyi geliyorum
Ama sen istediğin için değil ben istediğim için
Oturduğum koltuktan kalkıp kafenin kapısına doğru yürümeye başladım. Kafenin önüne çıktığımda arabasının bagajını kurcalayan ahmeti görmemle yanına doğru yürümeye başladım.
"Ne var?"
"Yav yine çok kibarsın"
"Ne var dedim" homurdanarak konuşurken bir anda bagajdan çıkardığı çuvalı kucağıma bırakmasıyla refleks olarak çuvalı kucakladım.
"Ne var bunun içinde ya bu sefer de adam öldürüp suçu benim üstüme mi atmaya çalışıyorsun?" Dediğimle gülümserken kafasını olumsuz anlamda salladı.
"Tcch insan öldürmedim. Ama az daha öldürüyordum." dediğinde ciddi mi değil mi anlamak için suratını süzdüm.
"Yani yapsan şaşırmam aslında" Dediğimde konuyu dağıtmamak için soruyu yineledim.
"Eeee ceset değilse ne bu?"
"Toprak"
"Bana neden toprak veriyorsun?"
"Çiçek dikeceğiz bugün seninle" Duyduğum şeyle duraksarken suratına bakmaya devam ettim.
"Anlayamadım?"
"Çiçek bahçesine çevireceğiz bugün burayı"
"Hatanı telafi etmeye çalışıyorsan böyle bir şey yapmana gerek yok" derin bir nefes bıraktım.
Beni duymazdan gelerek konuşmaya devam eden adamın her hareketini izliyordum.
"Sen çuvalı içeriye götür ben diğer eşyaları alıp geliyorum" dediğinde etkisine kapılmış bir şekilde dediğini yaparak içeriye girdim.
Bir sandalye çekip oturduğumda bir yandan onun gelmesini bekliyor diğer yandan da ona bu kadar yaklaşmanın benim için hiç iyi olmadığına yeniden emin oluyordum.
Ellerinde saksılarla içeriye giren ahmetle göz göze geldiğimizde elindeki eşyaları çuvalı bıraktığım yere bırakıp yanıma adımladı. Sandalyeyi çekip karşımdaki yerini aldığında gözlerim ellerindeki yaraya takılmıştı.
"Ne oldu ellerine?"
dediğim anda pişman olduğum için onun konuşmasına izin vermeden iyice sıçıp sıvamayı ihmal etmemiştim."Yani beni hiç alakadar etmiyor iyi olmuş sana"
Suratıma aval aval baktığı üçüncü saniyeden sonra gür bir kahkaha patlattığında afallamıştım.
"Komik mi?"
"Evet komik ve tatlı"
"Sensin lan tatlı düdük" Hala gülerken bir anda masada öne gelerek konuşmaya başladığında refleks olarak sandalyede arkaya yaslandım. Bütün beynim Ahmeti gördüğü anda tehlike alarmı verdiği için yaptığım kaçışın saçmalığı şu an umursayacağım son şeydi.
"Özgür bak" sıkıntılı bir nefes verdiğinde onu dinlemeye devam ettim.
"O gün de söyledim ama yeniden söylüyorum. Ben asla senin çiçeklerine zarar vermem. Senin onlarla nasıl ilgilendiğini biliyorum. Ben bu kadar aşağılık bir insan değilim."
"Adamlarına sen söylemedin yani?"
"Hayır Allah belamı versin ki ben söylemedim"
"Düzgün konuş anladım tamam"
Her stres olduğumda yaptığım gibi yine ellerimle oynarken, Ahmetin elimi tutmasıyla kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Anında elimi geri çekerken ağzımdan kelebekler fışkırmasın diye kendimi sıkıyordum.
"Ne yapıyorsun be"
"Ne çemkiriyorsun ya ellerini acıtıyorsun bir rahat dur yerinde. Neyse affettin mi beni?"
"Çiçekler açana kadar seni affetmem"
"Ne?"
"Dikeceğimiz çiçekler diyorum açana kadar seni affetmem"
"Yavrum o zaman hemen dikmeye başlıyoruz kalk kalk kalk"
İçimde yavrum kelimesini sindirmeye çalışırken bir anda kolumdan tutulmamla oturduğum yerden kaldırıldım.
Aldığı tohumları, çiçekleri teker teker saksılara dikerken içimdeki huzuru tarif dahi edemiyordum.
O anda yeniden anladım. Aşk denilen şeyin cinsiyetten ibaret olmadığını...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şahsına Münhasır (B×B)
General FictionYarı Texting ve BXB kurgudur. "Kardeşim bu saatte dolmuş mu kalır çalışmıyorum in arabadan" diye bağırdı radyodan sesini duyurmaya çalışırken. Can havliyle "BAS GAZA" Dedim son sesimle. "Evet ismail yk bas gaza kardeşim şimdi iner misin arabamdan" ...