Tenime değen rüzgâr kollarımı kendime sarmama neden olmuştu. Bacaklarıma sürtünen her ne ise verdiği hisse gülümseyerek gözlerim kapalı uyumaya devam etmek için iç çektim.
Duyduğum gümbürtü korkudan sıçramama neden olduğunda çoktan ayağa fırlamış etrafıma bakıyordum. Bulutlara dokunacak kadar yüksekteydim. Biraz önce bacaklarıma değen çimenler haşince rüzgârın yönüne doğru savruluyordu. Üzerimdeki ipek gecelikle birlikte uzun saçlarım rüzgârla hareket edip görüş açımı kapattığında nerede olduğumu anlamak için ileriye adımladım. Zirvede, bir dağın tepesindeydim. Gök gürlüyordu. Yıldırımlar az ilerimde olan yere düşerken bulutlardan gelen sesler korkmama neden olmuştu. Yıldırımların ardı arkası kesilmeden düştüğü yere baktığımda gördüklerime inanamadım. Sanki gördüklerim hemen dibimdeymişçesine netti. Dürbünsüz baktığım gözlerim her şeyi yakın merceğe almıştı ve ben en ufak taşı bile elimde tutuyormuş gibi detaylı görebiliyordum.Bir an gördüklerim karşısında şok içinde duraksadım. Akan kanlar yüzünden toprak kana bulanmıştı. Kırmızının olmadığı bir karış toprak dahi kalmamıştı. Burnuma çalınan kan kokusunu bulunduğum yerden dahi alabiliyordum.
Birbirine çarpan metal sesleri kulaklarımı doldururken ayaklarımın altından kayan toprağı hissetmiştim. Sarsılan vücudum gelen zelzelede düşecekken kollarımı sallayarak dengede durmaya çalıştım. Zorlukla dik durduğum yerden gökyüzünde oluşan minik hortumlar gözümün önündeki kara parçasına yaklaşıyordu.
Zaten hali hazırda savaş halinde hortumlardan habersiz birbirini katleden topluluğa bağırmak istedim. Onlara yaklaşan felaketi haykırmak, kaçmalarını söylemek istedim.Titreyen zemin yüzünden diz çöktüğümde önümdeki kara parçasının ortadan ikiye ayrıldığını fark ettim. Yükselen çığlıklar kılıç sesini bastırmıştı. Hortumların hareketiyle tamamen görüş alanım kapanmıştı. Saniyeler geçtikçe gerginlikten buz tutan parmaklarımı sıktım, çığlık sesleri birer birer kesilmişti. Uzaklaşan hortumların ardından görüş alanıma giren kara parçasının son hali içler acısıydı. Gördüğüm cesetlerin yanında sökülen ağaçlar devrilen kayalar göz hizamı esir almıştı. Neden sonra ayakta kalan iki kişiyi savaş meydanında karşılıklı dururken fark ettim.
Kim olduklarını bilmiyordum. Gözlerim yüzlerini net seçemiyordu. Daha demin her ayrıntıaına kadar gördüğüm yer bulanıklaşmaya başlamıştı. Rüzgârın ani şiddetini hissettiğimde ayakta kalan son iki kişiyi görmek için tekrar baktım. Gelen esintiyle vücudum şiddetle havaya karıştığında hortumun beni de yuttuğunu anlamak zor olmamıştı. Hava dalgasının içinde öylesine savrulduğumda çığlığım boğazıma dizildi, nefes almam imkânsızdı. Boğamıza ulaşmak isteyen ellerim rüzgâr yüzünden kontrolünü kaybetmeme neden olmuştu.Nefes almak için ettiğim dualar eşliğinde gözlerimi kapattım.
Sarsılarak uyandığımda nerede olduğumu anlayamayacak kadar rüyanın etkisindeydim. İçime çektiğim havayı derince, hızlı hızlı solurken gözlerimden akan yaşları durdurmaya çalıştım.
Rüya o kadar gerçekçiydi ki ölümü hissetmiştim. Öldüğümü hissetmiştim.
Yatakta üstüme örttüğüm battaniyeyi köşeye fırlattığımda şöminenin henüz sönmediğini anlamıştım. Kendimi durduramıyordum. Ölüm korkusu ruhumu ele geçirmişti. Soluklar boğazımdan zorla geçerken çıplak ayaklarla odamdan çıktım. Kalenin soğuk duvarlarına tutunarak yürürken bir yandan da nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum.
Hayatım boyunca tek bir an dahi panik atak belirtisi göstermeyen bedenim şu an krizin eşiğindeydi. Gündüz vakti ölüm sessizliğine bürünen kalede kimse önüme çıkmadan dışarı çıkmayı başarmıştım. Günlerdir ilk defa gün ışığında sokaktaydım. Düzene girmeyen soluklarım saçlarımı yolma isteğimi arttırırken bana tek iyi gelen yere doğru hızla ilerledim. Sokakların boş olması yararıma olmuşken bir kaç nöbetçi iblise yakalanmıştım. Ne olduğunu sorduklarında hava almak için çıktığımı söyleyerek yanlarından kaçmayı başarmıştım. Kendimi Vaire bahçesine zorlukla ulaştırdıktan sonra toprağa sırt üstü uzandım. Gözlerimi kapatıp yasemin çiçeklerinin kokusunu derinden soludum. Sakin olmam için kendimi telkin ederken derin derin çektiğim nefesler işe yaramıştı. Sonunda yasemin çiçeklerinin arasında kendimi iyi hissetmeye başlamıştım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAMHAİN
FantasyAsırlardır hakkı olanı almak için çabalayan bir savaşçı... Önüne çıkan engellerle durdurulamayacak bir paralı asker... Yüzyıllardır savaşan iblis, bin yıldır beklediği eşini sonunda bulmuştu. Eşinin türü hakkındaki gizemi ondan uzak durmasına neden...