Bacağıma giren sancı ile sıçradım. Kulaklarımın uğuldamasıyla buğulanan gözlerimi kırpıştırdım. Giren sancı tanıdık olsada sebebi belirsizdi. İnanamazlıkla oflarken yığılmamak için ellerimi zemine dayadım.
Yine zindandaydım.
Lanet olsun.
Şaka mı bu?
Sağıma soluma baktığımda zindan komşularımı göremedim. Fakat parmaklıklara yaklaşma riskine de girmedim. Olduğum yerde kalın duvarlara kaydı gözlerim. Penceresiz, kasvetli olan alan içimi daraltıyordu. Kulağıma giren keskin acı dizlerimi kendime çekmeme neden oldu. Avuçlarımın arasına aldığım kulaklarımla dizlerime dayanıp az ışıkla aydınlanan zindana baktım. Yerde olan kan dikkatimi çekerken Pseumizan'da olmayı istedim bir an.
Diğerlerine ne olmuştu bilmiyordum. Vücudumdan çıkan güç patlaması gözümde canlanırken yerimde duramayıp ayağa kalktım. Elim boğazıma giderken nefes almama engel olan şeyi gidermek için boğazımı sıvazladım. Derin nefesler almaya çalışırken gerçek olabilecek, yapma ihtimalimin ağır bastığı kötülüğü düşündüm.
Ya onlarıda yok ettiysem.
Cassius...
Boğazıma geçirdiğim tırnaklarımı çok sonradan fark edebildim. Onlara yaptığım 'şeyi' kabullenemiyordum. Diğer vakalarımda olanları onlara da yaparsam kendimi asla affetmezdim. Gözümden damlayan yaşları durduramazken ayaklarımın üzerine çöküp ağlamaya başladım. Sessiz gözyaşlarım yanaklarımı ıslatırken dudaklarımı ısırıp sessiz çığlıklarımın dudaklarımdan dökülmesine engel oldum.
Cassius'a zarar verme korkusu... Gözlerimden dökülen yaşlar içimdeki acıyı dindirmeye yetmiyordu.
Demire çarpan ses irkilmeme neden olurken nerede olduğum bilinci dikelmeme neden oldu. Aniden kalktığım için sallanan başımı dik tutma isteğiyle elimi alnıma dayadım.
"Cık cık cık" ses tüylerimi ürpertirken düştüğüm bela ile göz göze geldim. "Sonunda elime düştün küçük kız."
Sakın korkunu gösterme. "Sıfatlarla aran değil anlaşılan." Elimi alnımdan çekip önüme düşen saçları geriye itmeye çalıştım. Örgüm darma dağınık olmuş saçımın ucunda duran toka düştü düşecekti. Buklelerim görüş açımı daralttığı için önüme gelen saçları tekrardan itekleyerek arkamda kalmasını sağlamaya çalıştım . Elimle kendimi işaret edip "küçük sıfatına pek uygun olduğum söylenemez." dedim.
Kaşlarına değen sarı saçları dağınık, yanlarından kesilip tepesini kümes gibi göstermişti. Çizik kaşlarında yer alan piercing sayısı göze batarken kırmızı gözleri ben buradayım diye bağırıyordu.
Onunla önceki karşılaşmamızda yüzüne dikkat etmesem de şu anda onu inceleme şansına erişebilmiştim. İnce vücudu dal gibiydi. Fakat deneyimlerimden anımsadığım kadarıyla kaslıydı. İnce vücudunun altında yatan gücü gayet net hatırlıyordum.
Nasıl oynamayı sevdiğini de...
Kaçmasına neden olacak Cassius ortada olmadığına göre damarlarımda akan kanı korumak bana düşmüştü. Burnumun direği iblisin hatırasıyla sızlarken gözüme dolmak için hareketlenen yaşları geriye ittim.
Şimdi olmaz.
Gecenin karanlığında gözümden kaçan gerçeğe baktım. Boynu dövmeyle kaplıydı. Dövmenin ana teması ise... elimde olmadan gülümsedim. "Kuru kafalar mı ? Cidden çok orjinal."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAMHAİN
FantasyAsırlardır hakkı olanı almak için çabalayan bir savaşçı... Önüne çıkan engellerle durdurulamayacak bir paralı asker... Yüzyıllardır savaşan iblis, bin yıldır beklediği eşini sonunda bulmuştu. Eşinin türü hakkındaki gizemi ondan uzak durmasına neden...