18. BÖLÜM

439 40 19
                                    

Terler içinde fırladığım yatakta olan, dibimdeki bedenin tanıdık kokusuna sığındım. Yine aynı rüyayı görmüştüm. Yine aynı yerde yakalanıp debelenerek uyandığım rüyanın bıraktığı adrenalin kalbimin ritmini bozmuştu. Sessizce önüme uzatılan bardağı zorla tutarak kana kana içtiğim su sakinleşmeme yetmemişti. Boynuma yapışan terli saçlarımı iten ellerden uzaklaşıp banyoya attım kendimi. Yüzüme çarptığım soğuk su bir nebzede olsa iyi gelmişti. Kapı koluna dayanıp bana bakan cıvalara sessizce bakıp omuz silktim. Çeşmenin koluna taktığım tokayı elime alarak saçımı rastgele bir topuz yaptım. Yanlardan çıkan bebek tüylerimin kıvrılıp kulaklarımın yanında anten gibi durmasını umursamadım. Yanından geçip yatağın üstüne geçip bağdaş kurarak oturdum. "Sen sormadan ben söyleyeyim. Yine aynı rüyaydı."

Saçlarından geçirdiği parmaklarının ardından yüzüne yumuşak tutamlar halinde inen saçlarına baktım. "Rüyaların bir anlamı olmalı."

"Ne anlama geldiğini inan bilmiyorum. Rüyaların hangi zamana olduğunu dahi ayırt edemiyorum. Adelian özellikle buna dikkat etmemi istedi ama..." devamını getirmeme gerek yoktu. Rüyalarımda yaşadığım korku algılarımın tamamen kapanmasına neden oluyordu.

Gerginlikle sıktığı çenesini öne çıkararak derin bir nefes verdi. "Aşağıya, yemek yemeye inelim hadi."

Duyduklarımla yerimden fırladığımda kafasını hafifçe salladı. Bu heyecanımı biliyordu. "Odadan çıkmak söz konusu olduğunda enerji doluyor olman..."

Ne dediğini dinlemeden kendimi banyoya atıp bir çırpıda üzerimi giyindim. Saçımı sıkı bir at kuyruğu yaptığımda hazırdım. "Çıkabiliriz artık." Hazır olan Cassius beni şöyle bir süzüp omuzlarıma yerleştirdiği pelerinin başlığını kafama geçirdi. "Burada ki çoğu kişi geleneksel giyiniyor. Arada sırıtmaman için giymen mantıklı."

Odadan çıkarken göz devirdim. "Sen yanımdayken ilgi çekmemem mümkün değil ki." İç çekti doğru söylediğimi en az benim kadar biliyordu. Aşağıya indiğimizde yüzümüze vuran duman ve iblis topluluğundan yükselen sesleri pas geçip handan çıktık. Serin sokakta havanın tadını çıkararak yürürken Cassius'un yönlendirdiği yere girip boş masalardan birine oturduk. Benim yerime de sipariş veren iblis, garsona bakmadan isteklerini sıralayıp başımızdan gönderdiğinde dikkatle yüzüne baktım. Commodus gideli bir kaç gün olmuştu ve henüz Adelina gelmemişti. Cassius ise beni günlerdir ilk kez handan çıkartıyordu. Esaretime son vermesinin sebebini merak ediyordum. Uyanık olduğum vakitler sessizce iblisçe çalışmamı izleyip arada bana eşlik ediyordu. Uykuya daldığım anda ise ortadan kaybolduğundan emindim. Araştırma yapmak için benim uyumamı bekleyip, ben uyanana kadar dışarıda duruyordu. Bunu uyandıktan sonra üzerine sinen soğuk kokusundan alabiliyordum. Beni odada bütün konulardan uzak ve cahil tutmasının ardından bugün dışarı çıkmamızın şerefini neye borçlu olduğumuzu soracakken dilimin ucuna gelen kelimeleri yuttum. Günlerdir üzerinde olan gerginlik manasızca onu daha da ketumlaştırmıştı. Benimle konuşmaktansa camdan dışarıyı izleyen iblisin yanında çalıştığım iblisçeye dair yönlendirdiğim sorular dışında sesini duyamaz hale gelmiştim. O yüzden şu anki ortamı öyle hemencecik bozmayacaktım. Bunu yapmadan önce açık havaya doymam gerekliydi başta.

Önüme koyulan iri kıyım etle yanında sunulan küçük kâsedeki koyu renkli sos tamamen dikkatimi dağıttı. Bardakların içinde bulunan vaire kokusu burnuma ulaştığında tek kaşımı kaldırarak yüzüne baktım. "Tadını sevdiğini biliyorum."

Kollarımı sıvarken gülümsedim. "Normalde alışık olmadığım bir tat olsa da müptelası olduğum bir gerçek. Keşke daha az sarhoş edici olsaydı."

Kestiğim eti ağzıma attığımda damağımda patlayan lezzet tufanıyla gülümsemem büyüdü. Duraksamadan, daha ağzımdaki lokmayı yutmadan kesip sosa batırdığım eti ağzıma attım. Lezzetten kaynaklı gözlerimi kapattığımda gurme olma fikrini bir kez daha gözden geçirdim. Dünyanın en şanslı kişileri kesinlikle bu mesleği yapanlardı.

SAMHAİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin