17. BÖLÜM

776 69 24
                                        

Ulaştığımız şehir düzlük araziye kurulmuştu. Daha çok bir panayır alanına benzeyen yerleşkeye şaşkınlıkla baktım. Pseumizan'da olan güvenlik önlemlerinin aksine şehre girilen kapı açık bırakılmıştı. Denetlemeden bir haber yığınla içeri girip çıkan iblislere dikkatle baktım. Kendi telaşları içinde olan grup umursamadan yanımızdan geçerken omzuma çarpan kişiye dönüp bakmadım. Önümde kafaları eğik ilerleyen kendi grubuma yetişmeye çalıştım. Tam iki gündür yoldaydık ve ulaşabildiğimiz en yakın şehrin burası olması beni şaşırtmıştı. Aslında burada da durmadan geçecektik fakat iki gündür bulduğumuz yerde sadece ikişer saat uyumam isyan etmeme yol açmıştı ve insafa gelen İblis Kral beni başından savmak için sonunda şehre uğramayı kabul etmişti. Çarşıda emin olduğum da yerde kendi etrafımda tur atarak duyumsadığım kokunun nereden geldiğini anlamaya çalıştım. Fazla uzakta olmayan dükkânı gözüme kestirdiğimde grubumdakilere ardımda bırakıp koca kazanlara atıldım. Mis gibi kokan yiyeceğin ne olduğu bilmiyordum fakat o kadar acıkmıştım ki midemden gelen sesler kazanın başındaki iblisin gülümsemesine neden oldu. Göz göze geldiğim yaşlı iblise şaşkınlıkla baktım. İlk defa bu kadar... Yaşlı bir iblisle karşılaşıyordum. Kadının buruşuk olan elleri kepçeyi hızla çevirirken dış görünüşünden alakasız gücüne hayretle bakakaldım. "Sipariş vermek için oturmanız gerekli." Arkasındaki masalı alanı işaret etti. Gruba dönecekken çoktan dibime gelen Cassius bileğimi asılarak en ücra köşede olan masaya yönlenmemizi sağladı. Tek tek oturduğumuzda kadının hepimize getirdiği kâselere baktım. Kaşığı içine daldırıp karıştırdığımda et, patates ve havuçların birleşiminin nasıl bu kadar güzel kokabileceğini anlamamıştım. Yemek karşısında hayal kırıklığına uğrasam da böldüğüm ekmekle çoktan yemeye başlamıştım. "Görende aç bıraktığımızı zannedecek"

Utanarak kaşığı elimden bıraktım. Peçeteyle ağzımı silip yanımda ki iblise baktım. Asaletinin kral olmasından mı yoksa davranışlarından mı kaynaklandığını anlamıyordum. Yavaşça yediği yemeği sakinlikle çiğnerken bana laf attığını unutmuş gibiydi. Bu sakinliği asap bozarken benden tamamen farklı yeme tarzına bakarak vakit kaybetmek istemedim. Kaşığı tepeleme doldurduğum yiyeceği ağzıma atıp etrafa göz gezdirdim. Kendi hallerinde olan iblisler sürekli bir hareket halindeydi bizden çok uzakta olup grubumun garipliğinden bir haberlerdi. Kafalarına geçirdikleri pelerinlerin şapkaları ile yüzlerini gizlerken onlardan farklı olarak giyindiğim spor kıyafetlere baktım. Kâsenin dibini sıyırıp bir tane daha sipariş verecekken bileğimden tutan iblise baktım cıvalarındaki onaylamaz ifadenin nedenini anlayamıyordum. Yola çıktığımızdan beri ilk defa doğru düzgün yemek yemiştik oda, şimdi. Neden bir kâse daha fazla yiyemiyorduk?

"Paramız mı yok?" diye fısıldadım. Kendini tutamayıp kahkaha atan grubumuz Cassius'un bakışıyla sustu. Kıkırtıya benzeyen gülüşlerini durdurmaya çalışırken gözlerini kaçırıp ilgilerini bizim üstümüzden çektiler. "Paramız var. Sadece bir an önce bir han bulup dinlenmelisin. Yolda vakit kaybedemeyiz." huysuz tınısına sinirlenirken bileğimi asılıp serbest bırakmasını sağladım. Yere bıraktığım çantayı sırtlarken ona bakmadan dikeldim. Yaşlı kadın yanımıza geldiğinde diğerlerinin toparlanmasını bekliyordum. "Sizi aramızda görmek ne büyük mutluluk kralım" Şaşkınlıkla baktığım yüzünde oluşan gülümseme bilmişliğin izlerini taşıyordu. Cassius'a eğilip "Varlığınızı fark ettirmeden sizi güvenli bir hana götürmeliyiz. " Cassius'un omuzları gerilirken sertçe onaylamakla yetindi. Tekrar bileğimden tutarak hareket eden krala göz devirdim. "Yürümeyi bebekken öğrendiğime eminim. Yani kolumu bırakabilirsiniz majesteleri."

Parmakları bileğimi daha çok sıkarken onunla aynı hizaya gelmem için asıldı. Tökezleyerek ona ayak uydurduğumda sinirle pelerinin altında olan yüzüne baktım. "Bu yürümen için değil. Ortadan kaybolmanı engellemek için bir önlem." Göz devirdim. Sanki bu mümkünmüş gibi.

SAMHAİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin