13. BÖLÜM

596 64 34
                                    

Tabağımdaki zeytini çatalla tepelerken sandalyenin çekilmesi ile dalgınlığım kayboldu. Cassius ellerini ovuşturarak yerine yerleştiğinde göz göze geldik. İkimizde bakışlarımızı kaçırırken içimdeki huzursuzluk artmıştı. Benden rahatsız olduğunu bildiğim bu iblisle karşılaşmamak için elimden geleni yapıyordum. Ama şimdi burada, yalnızdık.

"İblisçe nasıl gidiyor?" aniden sorduğu soruyla benimle konuşmasına şaşırmıştım. Son günlerde olan gerginliği şu anda sesinde yoktu. Bugün pozitif uyanma ihtimali neydi acaba? Boğazımı temizleyip cevapladım. "Sanırım iyi gidiyor. Gönderdiğin parşömenler için teşekkür ederim." Her ne kadar kendi gelip anlatmasa da her gün kapımın önünde bulduğum parşömenlerin ona ait olduğunu biliyordum. Aşinası olduğum yazısıyla en ufak ayrıntısına kadar düşünülerek basitçe anlattığı bu benzersiz dilde epey yol kat etmiştim. Belki de basit çocuk hikâyelerini okumaya başlayabilirdim. Kafasıyla onayladığını göz ucuyla fak ettim. Konuşacak bir şeyimiz olmadığı için odanın içindeki tek ses çatal bıçak sesleriydi. İkimizin arasındaki diyaloğun uzunluğu ancak bu kadar olabilirdi.

"İki gün sonra dolunay var." dedim. Ne demek istediğimi anlamıştı. Elinde sıktığı bıçaktan anlamıştım. Türümü öğrenmemiz için Adelina'nın verdiği zamandı. "Endişelenmeli miyim?"

"Türün hakkında fikirlerim olsa dahi emin değilim." İç çektim. Hepsinin fikri olsa da dile getirmemeleri artık tepemin tasını attırıyordu. Bu gizem niyeydi?

"Demek istediğim her an kapı önü edilme ihtimalim var mı? Ona göre hazırlık yapayım bende kendimce."

Dediklerimle yüzüme derin bir süre baktı. İfadesini çözemesem de birbirimize bu derece uzun süre bakmayı garipsiyordum. "Ben olduğum sürece bu gerçekleşmeyecek. Seni kilit altında tutabilirim ama bırakmayacağım." Kaşlarım cümlesiyle çatıldı. Kapı önü edilmek hapis tutulmaktan iyiydi. Şu an bile dışarı çıkmam için içimde yanıp tutuşan bir ateş vardı fakat buna gem vuruyordum. Burada pek de hoş karşılanmayan bir misafirdim sonuçta. Ve kalenin sahiplerine daha fazla yük olmak istemediğim için uslu kız rolümü haliyle güzel oynamak zorunda kalmıştım. "Buna lüzum yok. Hapis tutulmaktansa buradan sürülmeyi yeğlerim." peçeteyle ağzımı sildikten sonra "İzninle" diyerek odadan çıktım. Bu olmayacaktı. Beni burada daha fazla hapsetmesine izin vermeyecektim. Ardı arkası kesilmeyen rüyalar günlerdir diken üstünde olmama neden olmuştu zaten, bir de bu durum olursa...

Düşüncesi dahi ortalığı yıkıp kül etme isteği doğuruyordu. Dışarıya açılan büyük tahta kapının önünden geçerken durdum. Hasretle baktığım kapı artık gözüme zindan demirlerinden farksız gözüküyordu. Kafesimden ayrılabilmem için iki gün vardı. Aslen ne olduğumu öğrenmek için iki gün...

"Sana eşlik edebilirim." aniden duyduğum sesle sıçradığımda beni takip eden Cassius'u gördüm. Bugün garipliği üstündeydi. Diğer günlere göre daha... Nasıl desem? Daha sabırsız ama sabırlıydı. Yumruk yaptığı ellerine baktım. Kendini tutuyordu. Fakat benden de uzak durmuyordu. Aniden değişen bu tavrı merakımı arttırmıştı. "Dışarı çıkmam yasak değil mi?" Yanımıza ulaşan çalışan elime tutuşturduğu ceketin ardında ardına bakmadan kaçarcasına gitti. Kalede benden korkan insanların varlığını Adeline ile konuştuktan sonra anlayabilmiştim. Artık yanımdan hızlıca uzaklaşmalarına bir anlam verebiliyordum. Buda bir şeydir.

Cekete giyip soğuk havaya adımımı attım. Esen rüzgâr saçlarımı savururken onları tutup tek omuzumda sabitlemeye çalıştım. Ellerimi sertçe ovuşturduğumda az da olsa ısı kaynağı elde etmekti amacım. Sokakların arasında oyun oynayan minik iblisleri gördüğümde rahatladım. Olay bir nebze de olsa unutulmuş gibiydi. Cassius aniden kolumdan tutarak hafifçe yönlendirdiği yer göz hizama girdiğinde gerildim. Burada görülmek istemediğime emindim. Kapıda ki çanın eşlik ettiği sesle içeri girdiğimizde keyifleri yerinde olan topluluk bir anda buz kesti. Şaşkınlıkla bize bakan topluluktan yayılan gerilim elle tutulur cinstendi. Her an çıkacak olan kavgaya hazırladım kendimi. Rahatsızlıkla Cassius'a yaklaştığımda bana yandan bakış atıp takip etmemi işaret etti. Geride gölgelerin altında kalan masaya ilerlediğimizde masadakilerle rahatladım. En azından tanıdık birileri olacaktı.

SAMHAİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin