"Sakın okuma o mektubu Chan !"
Bağırdığım için sinirlenmişti bana ve mektubu açıp okumaya başladı. Elinden mektubu almaya çalışsam da vermedi:
"Binnieee, ben Seo Yeonjun. Umarım bu mektubu okuma cesaretini ben öldükten hemen sonra bulmuş ve hızlıca okumuşsundur. Eğer hiç okumadan ölmek gibi bir hata yaparsan seni affetmem. Öleceğimi bildiğim için son günümü seninle geçirmek istedim. Omzunda uyumak isteyeceğim, umarım izin verirsin. Vermezsen bile eminim ki omzun cennet kadar rahat bir yerdir. Ben her daim Seo Yeonjun olarak kalmayı çok isterdim ama kalmayacağım. Bunu istemiyorum çünkü ben gittikten sonra kalbinin başkalarına açık olması lazım ki bir gün bir çocuk benim babam Seo Changbin diyebilsin. Eğer beni gerçekten seviyorsan birini bul kendine. Bana yaşattığın her güzel anıyı ona da yaşat ki kimse mahrum kalmasın. Senin kalbin çok temizdi. Eminim ki hâlâ öyledir, seni kimsenin sevmediğini düşünme çünkü ben seni hep seveceğim. Sen de başkalarını sev :) Zaten dediğim gibi yapıp asker olursan sevebileceğin birini bulmak zor olmaz. Askerler yakışıklı olur senin gibi :) Kendine çok dikkat et ve beni sadece güzel anılardan ibaret beyninde tut. Kalbini başkalarına aç...
Choi Yeonjun."
Mektup bittikten sonra Changbin gözyaşlarını tutamamıştı ve ağlamaya başladı. Bu mektubu dinlerken Yeonjun'un sesini duyuyormuş gibi hissediyordu. İçinden düşündüğü sırada fark etti. Changbin, Yeonjun'un sesini unutmuştu...
<BTS-JİMİN>
Oda arkadaşım Min Yoongi ile ilk gecemdi. Hepimiz gece boyu içmiştik ve sarhoş olmuştuk. Herkes odasına dağıldığında sonraki plan için düşünmeye başladık. Neler olduğunu anlamamış bir şekilde yatağıma yattım. Gece boyu çok rahat ve huzurlu uyumuştum. Uzun süre sonra ilk defa böyleydim.
Sabah uyandığımda derin bir okyanus kokusu alıyordum. Boynum çok ağrıyordu ve kafamı hafifçe kaldırdığımda gece tek uyumadığımı fark ettim. Yanımda Min Yoongi üstsüz bedeniyle yatıyordu. Onu o halde ve yanımda gördüğümde şok olmuştum. Yorganı üzerime çektim ve bağırdım:"NE YAPIYORSUN SEN BE ? APTAL !"
Benim bağırmamla Yoongi hyung uyandı ve gülümsemeye başladı. Kendini savunmasını beklerken o farklı şekilde kendini açıklamıştı:
"Cam kenarı benim yatağımdır. Cam kenarındaki yatağa yatma hakkını kim verdi sana ?"
Cümlesiyle sinirlendim ve:
"Ben hep cam kenarında yatarım Min. Kafamı bozma, yemin ederim seni odadan atarım."
Yoongi hyung hâlâ gülüyordu ve yataktan kalktı. Dolaptaki kıyafetlerden bir çift çıkarttı ve giydi. Sonrasında benim olduğum yere gelip aramızdaki mesafeyi birkaç santime indirdi:
"Beni odadan atabilirsin Park. Senin olduğun her yere gelirim ben."
Nefes almadan bekliyordum çünkü ilk defa aramızda bu kadar az mesafe vardı ve hayallerim gerçek oluyordu:
"Ne oldu ? Şimdi de 'AŞIK' Min'i mi oynuyorsun ? Amacın ne hyung ? Böyle yapıp sonra beni üzmeye mi çalışacaksın ?"
Dudakları dudaklarıma çok yakın olmasına rağmen daha da yakınlaştı:
"Hiçbir şey bilmediğini düşünmüştüm. Planlarımı berbat ettin."
Biz o hâlde tartışmaya devam ederken bir anda kapı açıldı. Kapıda Namjoon hyung'u görünce ikimiz de şok olmuştuk. Yoongi hyung onu susturmak için koşarak salona gitti ama Namjoon hyung çoktan gördüklerini anlatmıştı bile:
"YOONGİ HYUNG VE JİMİN ÖPÜŞECEKLERDİ ! NEREDEYSE ÖPÜŞMÜŞLERDİ, HATTA ÖPÜŞMÜŞ BİLE OLABİLİRLER."
Yoongi hyung eliyle Namjoon hyungun ağzını kapattı ve susması için ona bir şeyler söyledi. Söylediklerini duymamıştım ve merak ediyordum. Sonra Jin hyung telefonunun kilidini açtı ve televizyona yansıttı. Bir fotoğraf vardı ve o fotoğraftaki kişiler bizdik. Gece birlikte uyurkenki fotoğrafımızı televizyona yansıtmıştı. Sonra bir fotoğraf kaydırdı ve bir video başladı. Videoda Yoongi hyung ile konuşuyordum:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çete
FanfictionBTS adındaki çete uzun süredir şehrin huzurunu kaçırıyordu ve herkes onlardan şikayetçiydi. Yeni kurulan asker timi SKZ'in ise tek bir görevi vardı: BTS'i çökertmek