6. Bölüm - Rehine

113 14 63
                                    

Umarım beğenirsiniz. Yorum ve düşüncelerinizi paragraf aralarında bekliyorum :)

Keyifli okumalar

2 YIL ÖNCE

   Su eğlensin diye çıktığımız tatil benim için de fazlasıyla kafa dağıtıcı gidiyordu. İspanya'da Su ile geçirdiğimiz günlerin ardından Formula pilotlarından iki arkadaşım Luke ve Emillian bir iki günlüğüne çıkacakları yat tatiline davet etmişlerdi. Bu tatile Luke'un 10 yaşındaki yeğeni ve Emillian'ın sevgilisinin 9 yaşındaki kızı da katılacaktı. Bu yüzden Su kendisine arkadaş bulmuş olacaktı ki yaşına göre oldukça güzel bir İngilizceye sahip olduğu için yanlarında yabancılık çekmeyecekti. Biz de o sırada biraz eğlenecektik ki buna ihtiyacım vardı. Ailemi kaybettikten sonra teşkilat ve Su ile aynı anda ilgilenmek çok zor olmuştu. Bir istihbaratçı olmak başlı başına zor bir durumken, ailemizi birlikte kaybettiğimiz yeğenime de ailesinin yokluğunu aratmamak gerçekten kolay değildi. 

   İspanya'dan açılmıştık ve güzel bir koya demir atmıştık. Koy tamamen ıssız olmamasının yanında bize özel gibiydi. Başta o kadar çocukla yatta ne yapacağız diye korkmuştum fakat çocuklar durumu oldukça güzel idare etti ve tehlikeli hiçbir hareket yapmadılar. Biz de efsane iki gün geçirmiştik. Emillian, şu an Formula'nın en iyi pilotuydu ve onu hiç kimse geçemiyordu. Marc'ın bile zamanında en çok rekabet ettiği insandı ki aslında Emillian, Marc'a göre çok daha fazla yarış kazanmış biriydi. Muhtemelen gelmiş geçmiş en yetenekli pilotlardandı ve Redbull'un şahane arabası sayesinde neredeyse tüm yarışları kazanıyordu. Tatile gelen kız arkadaşı ise modeldi ve onunla da iyi anlaşıyorum diyebilirdim. Benden yaşça baya büyük olmasına rağmen sohbeti inanılmaz saran bir kadındı.

   Luke ise inanılmaz yetenekli olmasına rağmen kendisine şampiyonluk getirememişti. McLaren, tarihin en iyi takımlarından biri olmasına rağmen son yıllarda pek aktif olamamıştı. Luke buna rağmen inanılmaz şeyler başaran, müthiş bir pilottu. Ayrıca yaşayan en komik insan falandı.

   Ya yüzdüğümüz ya da tıkındığımız iki günün ardından eve dönme vaktimiz gelmişti. Buradaki kimse benim MİT mensubu olduğumu bilmiyordu fakat benim yapmam gereken görevler vardı. O yüzden Su da yeni arkadaşlarına veda edince Türkiye'ye geri dönmek için havaalanına geçtik. İstanbul aktarmalı Ankara uçağımıza bindik ve İstanbul'da hiç vakit kaybetmeden hemen Ankara'ya geçtik. 

   Havaalanından çıkar çıkmaz karşımızda bekleyen Oğuz başkan Su'yu çok şaşırtmıştı. Koşarak Oğuz başkana sarıldı. ''Oğuz amca'' derken son kelimeyi her çocuk gibi uzatarak söylemişti. Oğuz başkan ise çoktan Su'yu küçük bir havaya atıp tutma eylemi göstermişti bile. 

   Su yaşadığı travmatik trafik kazasının ardından teşkilatın bize özel olarak ayarladığı pedagogla fazlasıyla görüşmüştü. Hala da görüşmeye devam ediyordu. Bu süreçte de hep yanımızda olan Oğuz başkanı ayrı bir seviyordu Su. 

   Oğuz başkan ise bizi sanki babamdan emanet almışçasına davranıyor, kendi evladıymışız gibi muamele ediyordu. Tabiki profesyonel sahada yani görevlerde ve teşkilatta iş böyle yürümüyordu ama her ihtiyacımız olduğunda yanımızda olan kişi Oğuz başkandı. Şu dünyada Su hariç sevdiğim tek insan olarak tehlikedeydi çünkü ben sevdiğim herkesi kaybediyordum. 

   Oğuz başkanın ise iki çocuğu olduğunu ve küçük çocuğunu çok eskiden kaybettiğini biliyordum. Acı kıyaslanmazdı ve biz büyük acılar çekmiştik.

   Makam aracına bindiğimizde Su'ya telefonumu vermiş ve ona oyun açmıştım. Bu sırada Oğuz başkanla görüşmemiz gereken konuları görüşmüştük. Yakın zamanda gideceğim görevi öğrenmiştim. 

KORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin