23. Bölüm - Yüzük

34 2 0
                                    

Aylardır gelmeyen o bölüm...

Okunma ve yorum sayıları sıfıra yakın olunca final ve vizelerin arasında bölüm yazmak çok zor arkadaşlar affedin... Bölüme oy vermeyi ve düşüncelerinizi paragraf aralarında yorum olarak paylaşmayı unutmayın.

Keyifli okumalarr


''Gerçekten hatırlamıyor musun?'' dediğinde hala arkası dönüktü ve ben neden bahsettiğini anlamamıştım. Dün geceden mi bahsediyordu?

''Gerçekten hatırlamıyorum'' dedim sıkkın sesimle. ''Lütfen utandırma. İlk defa sarhoş oluyorum'' dedim göz devirerek. O ise söylediğimle arkasını dönmüştü. Üzerime kısacık bir bakış atıp yutkundu. Kafasını iki yana salladı ve bana doğru bir adım attı.

''Dün geceyi değil'' dediğinde bana tekrar nefes aldıran gözlerine odaklandım. Bir adım daha attığında çoktan yanıma gelmişti. Eli saçlarıma gitti. Önüme düşen parçayı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Ona engel olmadım.

''Beni hatırlamıyor olamazsın...''

''Anl-'' derken amacım anlamıyorum demekti fakat yakınımızda çaldığını düşündüğüm polis sireni odağımı bozdu. Ben kısaca etrafıma bakacakken Ozan çoktan tekrar elimi tutmuş ve hızlı adımlarla ilerlemeye, beni de arkasından sürüklemeye başlamıştı. Ana caddeye yani arabaya yaklaştığımızda ''Yüzünü gösterme. Görüntü vermeyelim'' derken sokaktaki kameralardan bahsediyordu.

Yaptığımız şeyi küçücük bir ifadeyle bile atlatabilirdik ama ya Formula magazinine düşerdik ya da askeri ve ajan kimliğimiz ortaya çıkardı ve bu da politik bir kargaşaya dönüşebilirdi. Her şey ihtimal dahilindeydi sonuçta.

Hızlı ama olağan adımlarla kiraladığımız arabaya ulaştık. Arabanın plakasını takip ederek bizi bulabilirlerdi ama bunu yapmak içi bir sebepleri yoktu. Alt tarafı birinin havuzuna girmiştik. Polislerin bunu büyütmeyeceği ortadaydı. 

Arabaya bindiğimizde ise sessiz geçeceğini düşündüğüm bir yolculuğa başlamıştık. Ama ona sormam gerekenler vardı. Arabayı sürerken gözü çoğunlukla yolda olsa da ara ara bana bakıyor ya da gözlerimiz dikiz aynasında kesişiyordu.

''Neyi hatırlamıyorum ben?'' dedim direkt konuya girerek.

''Neyi hatırlıyorsun ki sen?'' dedi normal bir tonla. Bu nasıl bir sitemdi!

''O ne demek?'' dediğimde yüzünü yoldan çekmeden bana yan bakış attı. Sakince gülümsedi. ''Yorulmadın mı sen? Uyusana.'' dedi aynı gülümsemeyle.

Beni başından savmaya çalışıyordu!

Yüzümü ani bir hızla ona çevirip öldürücü bakışlarımı fırlattım.

''Efendim Derin'' dedi yüzüne yayılmasını engellemeye çok da uğraşmadığı müthiş gülümsemesiyle.

'' Soru soruyorum sana.'' dedim sitemle ve gözlerimi yüzünden çekmeden. Bu esnada yüzünü inceliyor olmamı ise kimse sorgulayamazdı...

''Cevap vermeyi düşünmüyorum'' dedi yüzünden silinmeyen gülümsemesiyle. Gülmesi içten içe tabiki çok hoşuma gidiyordu zira bu gülüş bir şaka olmalıydı... Ama 'hatırlamıyor olamazsın' dedikten sonra neyi hatırlamadığımı söylememesi sinirlerimi bozmaya başlamıştı.

''Cevap vermek zorundasın ama'' dedim sakinliğini koruduğuma inandığım ses tonumla. Küçücük bir kahkaha koptu dudaklarından. O kadar küçüktü ki görmesem güldüğüne inanmazdım. Ama bana aklımdakileri unutturan gülümsemesi baki olduğundan her şey çok gerçek geliyordu.

KORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin