2. Bölüm - MİT

187 22 29
                                    

4 YIL ÖNCE   

   Sevgilimin cenaze töreni oldu. Söylerken bile bana acı veren olayı bizzat yaşadım ben. Ailesinin yanına, Fransa'ya götürüldü. Zar zor ayakta durmaya çalışarak gittiğim törenin sonunu görememiş ve bayılmıştım. Gözlerimi beyaz hastane odasında açtığımda her şey bulanıktı. İlk netleşen şey biricik yeğenim Su'nun omzumdaki başı olmuştu.

   Henüz beş yaşına yeni girmiş sarı saçlı bir çocuktu Su. Abimin çocuğuydu ki ben de onun halası oluyordum. Abimle ilişkimiz her abi-kardeş ilişkisinden farklı olmasa da birbirimize çok düşkündük. Bu düşkünlük abimin kızı Su ile bana da yansıdı. Ben, Su için dünyanın en mükemmel halasıydım. Tek halası olmam, en mükemmel halası olduğum gerçeğini değiştirmiyordu. Beni çok seviyordu çünkü halasının biricik yeğenini dünyalar kadar çok sevdiğini biliyordu. Biri için kurşun atıp kurşun yemek tabiri benim için geçerliydi. Su için her şeyi yapardım.

   Beni bu halde görmesini istemediğim tüm aile bireylerim odada bekliyordu. Vücudum yavaşça kendine gelirken kulaklarım da duymaya başlamıştı. Abim Deniz, İngilizce konuşarak Fransız doktorlarla anlaşmaya çalışıyordu. Kendisinin de doktor olduğunu ve detaylı bilgi almak istediğini belirtse de Fransız doktor, bunu yapamayacağını ama benim durumumda endişe edilecek bir şey olmadığını söylemişti.

  Odadaki herkes uyuyordu ama gözlerimi açtığımı gören doktor bana odaklanıp yanıma yürüyünce arkası dönük abim de hemen bana dönüp yanıma gelmişti. Abimin bana her zaman güven veren yüzünü görünce beynimin gerisine ittiğim tüm düşünceler geri gelmiş ve gözlerimi sulandırmıştı. Sevgilim ölmüştü. Sanki öleceğini hissetmişti ve bana son kez sımsıkı sarılmıştı. Düşünceler bana akın ederken abimin saçlarımı okşadığını fark etmemiştim. Gözyaşlarımı kontrol etmeye çalışmak istiyordum ama ama kendimi durduramıyordum. Her ne kadar hıçkırarak ağlamasam da nefes alışverişimin düzensizliğinden dolayı yanımda yatan Su uyanmış ve hemen ''Halam uyanmış'' demişti ve hastane yatağından hafif doğrularak bana sarılmaya çalışmıştı. 

   Sesleri duyan tüm ailem uyanınca ilk önce annemle göz göze geldim. Gözlerim az önce ağladığımı ele vermişti muhtemelen çünkü annem de hemen yatağın başına gelmiş ve gözyaşlarımı silmeye çalışmıştı. Bir yandan Su da bana sarılmaya çalışıyordu. ''İyiyim ben'' dedim ya da demeye çalıştım. Annem resmen benden de çok ağlamaya başlamıştı. Tüm bunlar olurken babam ayakta benim durumumu kontrol etmeye çalışıyordu. İyi olmadığımı anlamak için yılların istihbaratçısı olmaya gerek yoktu fakat babam yılların istihbaratçılığıyla daha detaylı bir durum kontrolü yapıyor gibiydi. Tam o an abimin eşi Sude kapıdan elinde 2 kahveyle girdi ve beni uyanık görünce gözleri ışıldadı. Abimle yakınlığım Sude ile de yakın arkadaş olmamı sağlamıştı ve onun da yüzünde endişe vardı. Herkes bana bir şey oldu diye korkmuştu ve ben uyanınca gayet sağlıklı olduğumu gördüler. İçten içe yandığımı ne kadar anlıyorlardı bilmiyordum...

***

   Tüm ailemin yalvar yakar Türkiye'ye dönmesini sağladığımda ben anlamlandıramadığım bir şekilde Marc'ın avukatı tarafından ailesinin evine çağırıldım. Marc'ın abisinden öğrendiğim kadarıyla vasiyet için çağırılmıştım ama neden vasiyet için ben de çağırılmıştım, bilmiyordum. Daha ayakta duracak gücü bulamazken bir de Marc'ın ailesinin durumunu görmeye hazır değildim. En son cenazede gördüğüm annesi, perişan olmuştu. Marc'ın ölümünü kendi içimde sindiremezken onun arkasından üzülen ailesini görmek beni mahvedecekti biliyordum. Öyle de oldu...

   Avukatın söylediği birtakım hukuki şeyler haricinde Marc'ın bana bıraktığı şeyleri öğrendim. Böyle bir şey beklemiyordum. Araba koleksiyonu ve Monaco'da birlikte yaşadığımız evi artık bana aitti. Tüm Formula alemi gibi biz de Monaco'da yaşıyorduk. Eskiden...

KORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin