17. Bölüm - Kan

53 6 0
                                    

Görüşlerinizi paragraf aralarına yorum olarak bekliyorum. Bölüme oy verirseniz çok sevinirim.

Keyifli okumalarr


1 YIL ÖNCE

Onur, bugün görevinden dönmüştü ve şimdi onu yemeğe çıkartacaktım. Yılın sayılı günlerinde görüşebildiğiniz kardeşinizin gelişini değerlendirmeniz gerekirdi ve biz de bunu yapacaktık.

Ankara'da sevdiğimiz bir restorana gitmiştik. Cam kenarında oturmuştuk ve yemeklerimizi beklerken sohbet ediyorduk. Su'nun ölümünün üstünden neredeyse bir yıl geçmişti ve benim bunu aşamadığım açıkça belli oluyordu.

Onur da fark etmişti.

Dalıp gittiğimi fark etmişti. Odaklanamadığımı...

Gözlerimin sürekli hüzünle dolduğunu.

En çok da artık katlanamadığımı fark etmişti.

Karşımdaki sandalyesinden kalkıp yanımdaki sandalyeyi dibime çekerek oturması da bu yüzdendi. Kolunu omzuma attı ve beni kendisine çekti.

Çünkü o da biliyordu ki söyleyebileceği hiçbir şey beni daha iyi yapmayacaktı.

Olan olmuş, giden gitmişti ve ben yalnız kalmıştım.

Kaybettiklerimin yüküyle ezilirken yanımda bana yardım edecek kimseyi bulamamıştım.

Onur, hep yanımda olmak isterdi, biliyordum. Ama o da görevden göreve koşarken bana ulaşamıyordu.

Normalde inanılmaz umursamaz ve çocuk gibi hareketleri lan biri gibi gözükse de Onur, gerektiğinde inanılmaz olgun biri olabiliyordu.

Ve benim kardeşimdi. Fakat onun kardeşim olması, benim yalnız kalmamı engellememişti.

Omzunda gözlerim kapalı yemeklerimizi beklerken dışarıdan gelen seslerle kafamı kaldırdım. Önce kısacık bir an pencereden dışarı göz attım fakat hiçbir şey göremeyince anlamadığımı belli edecek bir şekilde Onur'a baktım.

O da dışarıyı inceliyordu. Dışarıdan gelen sesler netlik kazanırken bir çocuğun ağlama sesini duyduğuma yemin edebilirdim.

Hayır. Şizofren değildim.

Olmayan şeyleri görmüyor ya da duymuyordum.

Nefes aldım ve duyduklarımdan emin olmak adına gözlerimi kapatarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım

1

2

3

Dışarıdan gelen ağlama sesi keskinleşti.

4

5

''Baba, yapma nolur... Korkuyorum!''

6

7

Onur ayaklandı. Gözlerimi açtım ve koşarak restoran dışına çıkan Onur'u takip ettim.

Ağlama sesinin hayal gücümde değil de gerçekten yaşandığını da tam bu anda fark etmiştim.

Bir adam, henüz on yaşında bile olmadığını tahmin ettiğim küçücük bir çocuğu kolundan sürüklüyordu. Birkaç kere dönüp çocuğa bağırmıştı ve çocuk ağlıyordu.

Etraflarında toplanan insanlar hiçbir şey yapmıyordu. Yine o an şok içinde daldığım yerden beni çıkartan şey Onur'un kalabalığa dalmaya çalışması olmuştu.

KORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin