19. Bölüm - Düğün

66 7 0
                                    

Bölüme oy vermeyi ve düşüncelerinizi paragraf aralarında yorum olarak paylaşmayı unutmayın.

Keyifli okumalarr


1 YIL ÖNCE

Ayılıp bayılma taklitleri yaptığım ve Daniil'e gittikçe yakınlaştığım birkaç haftanın ardından, buradaki herkes- gardiyanlarımız dahil- benim açlıktan güçsüz düştüğümü ve yavaştan delirmeye başladığımı düşünmeye başlamıştı.

Bakışlarından anlıyordunuz.

Plana göre Daniil ile yakın olmamalıydık ama konuşmalarımız zaten sürekli ölüm tehditleri ve kavgalar içerdiği için kimse bize aldırmıyordu.

Gardiyanlar artık benden korktukları için yanıma yaklaşmıyor oalbilirlerdi ama onları da hizaya getirmeyi bilirdik. Bildik. Bildim...

Buradaki ikinci ayımın sonunda planı uygulama vakti gelmişti.

Kafeslerimizin içine itilen yemeklere uzandığımda Daniil kolumu kendi kafesine doğru çekip yemeğe ulaşmamı engelledi ve benim tepsimi kendi önüne çekerek benden uzaklaştı.

Gardiyanların dikkatini çekmek için çok da büyük bir kavgaya ihtiyacımız yoktu ve bu da dikkatlerini çekmeye yeterdi.

''Geri ver onu!'' dedim çatık kaşlarımla ikimizi ayıran demirlere tutunarak.

Daniil sadece güldü.

''Geri ver!'' diye bağırdım.

Flash Tv senaryosuna gösterdiğim oscarlık oyunculuğuma şok olmuş gibi gözleri büyük bir şekilde beni izlemeye başladı. 

Ben de demirlere elimi geçirmeye başladım.

''Benim o!''

''Çekin şu manyağı dibimden!'' dedi Daniil olağan sesiyle. Bense delirmiş rolümü oldukça güzel yerine getirerek dizlerimin üstüne çöküp ağlamaya başlamıştım.

''Benim yemeğim!''

''Geri ver!'' gibi cümlelerimi tekrar ederken hüngür hüngür ağlıyordum.

Herkes ne izlediğini şaşırdığı sırada dizlerimin üstünde gardiyanla ve diğer rehinelerle aramızı açan demirlere tutundum.

''YARDIM ET!'' diye bağırdığımda adam açık gözleriyle beni izliyordu.

Hayatında ilk defa bir tepsi yemek için deliren birini görmüyordu herhalde.

''YARDIM ET!'' çığlıklarıma devam ederken ağlamam da kesilmemişti.

Ben oyuncu olsaydım ya.

Şimdi de mental çöküşümü gösterme vaktiydi.

Kimsenin beni sallamadığından fakat dikkatli izlediğinden emin olduğum anda kendimi yere bıraktım. Ağlamam kesilmese de sesim kısılmıştı.

''Çıkartın beni buradan'' diyordum. Kendimi sürekli tekrar ederek.

Arada ''Yeter'' falan da diyordum tabii. İnsanların daha fazla dayanamadığımı düşünmeleri için.

Oysa dayanırdım. Yemek ve su da veriyorlardı. Burada yıllarca bile yaşabilirdim. Tabii bunu tercih etmezdim. Orası apayrı bir konuydu.

Ağlamaya ve kendimi kaybetmeye(!) devam ettiğim sırada kimse çıt çıkartamamıştı. Herkes şok içinde beni izliyordu. Eminim gülenler de vardı. Mesela karşımda duran gardiyan yani şerefsiz2.

KORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin