16. Bölüm - Köy

41 6 0
                                    

Görüşlerinizi paragraf aralarına yorum olarak bekliyorum. Bölüme oy verirseniz çok sevinirim.

Keyifli okumalarr


4 YIL ÖNCE

''Baba sence de biraz abartmadık mı?'' dedim dikkatle aşağı bakarak. Yerden tam on üç metre yukarıdaydık. Ellerim bileklerimden kelepçelenmiş üstüne de sert bir halatla bağlanmış, sırtımda duruyordu. Ayak bileklerim de güçlü bir şekilde bağlanmıştı. Tuğlaya. Ya da bu ağır şeye her ne deniyorsa ona!

Babamın bakışlarını gördüğümde kendisi çoktan çatık kaşlarıyla arkasını dönmüş ve çıktığımız atlama rampasından aşağıya inmeye başlamıştı. Benim ise rampanın en ucundan aşağıya göz attığımda gördüğüm tek şey suydu. 

''Ağlama velet. Alt tarafı ağırlıkla ve elin, ayağın bağlı suya atlayacaksın. Benim oradan çıkmam bir dakika sürmez'' dedi Onur.

''Ukala'' dedim ters bir bakış atarak.

Aşağıdan babamın sesi geldi. ''Sabaha kadar seni beklemeyeceğim. Bundan bile korkuyorsan bizimle işin yok'' dedi babam kesin ve sert sesiyle. Bizden kastı MİT'ti. Beni eğitiyordu. Oradakilerin eğittiğinin üstüne eğitiyordu. Beni dönüştürmeye çalıştığı insan ultra bir ajan olacak gibiydi.

Suyun altında nefes tutmak problem değildi. Henüz lisedeyken bile iki dakikaya yakın nefessiz kalabiliyordum. Özentilik sağ olsundu ki kendimi hep geliştirmemi sağlamıştı.

Babamı daha fazla bekletmemek adına hareketlendim. Onur'un da yardımıyla kendimi suya attım.

Yüksekten ve ağırlıkla atlamanın etkisiyle hızla derinlere kadar gitmiştim. Ağırlık sağ olsun ben dibe batana kadar beni aşağı çekecekti bu sebeple ondan hızlıca kurtulmam lazımdı.

Ellerimi çözmekle işe başlayacaktım. Bu işin en acısız yolu kesici bir şeydi elbette ama en acısızı değil, her koşulda yapmak zorunda kalacağım versiyonda kendimi kurtarmalıydım.

Düşünmeyi bırakmam ve derhal ellerimi, ayaklarımı çözüp tuğlayla birlikte yukarı çıkmalıydım ve kafamı doldurdukça oksijenimden yiyordum.

Parmaklarımı oynatabildiğim kadarıyla ipin düğümünü çözmeye başladım. Saymamaya çalışsam da en az elli saniye sürdüğüne emindim. Ve bu elli saniye düğümü çözmeme değil sadece gevşetmeme yaramıştı. Fakat kollarımı da iyice gererek halattan kurtulmayı başardım.

Sırada kelepçe vardı.

Önce sol elimle, sağ başparmağıma eklem yerinden baskı verdim ve parmağımı çıkarttım. Yani konumundan.

Bunu yaptıkça alışıyor olmanız, deli dehşet bir acı verdiği gerçeğini değiştirmiyordu. Bu da oksijenimden yiyecekti...

Sağ elimi kurtardığım anda parmağımı geri yerine oturttum. Bu da acı veriyordu ama konu bu değildi.

Neredeyse en dipteydim. Buradan yukarı çıkmam da uzun sürecekti ve şimdiden bir dakikayı aşkın süredir suyun altındaydım.

Hemen ayaklarıma erişerek onun halatını çözmeye başladım. Zor açılan bir düğüm attıkları için bununla da uğraşacaktım.

Amaan en kötü yukarıda ekip bekliyordu ve bana bir şey olması mümkün değildi.

Ya da mümkün müydü?

İnsan nefesini tutarken çok makul düşünemiyordu.

Ayak bileklerimdeki ipi de çözdüm ve tuğlayı elime alarak yukarı yüzmeye başladım. Bu kadar sık hareket etmek nefesimi tutabildiğim süreyi kısıtlarken tek şansım yukarı çıkmaktı. 

KORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin