"Sevgili günlük, ben geldim. Özür dilerim 2 gündür yazamıyorum. Çünkü 2 gündür halam bizde kalıyor ve nedense gözü hep benim üstümde. Her hareketimi izlediği için çok geriliyorum, çişim geliyor ve lavaboya çok sık gidiyorum. Bu seferde bana "Sen orada ne yapıyorsun da bu kadar sık gidiyorsun?" diye sordu. Ben bir şey yapmıyorum desem de bana inanmadığı için etimi birkaç kez sıktı. Merak etme, çok acımadı. Sadece aynada baktığımda kızardığını gördüm. Eğer morarsaydı daha kötü olurdu yani endişelenme.Babamsa bu olanları sadece sigara içerek izledi. Sanırım onu üzen bir şey var, çünkü dalgın gözüküyordu yoksa eminim halama kızar ve benim canımı acıtmaması gerektiğini söylerdi. Şimdiyse halam dışarı çıktı ve bende hemen gelip sana yazmak istedim. Bana evi toplamamı ve o gelene kadar yemek yapmamı söyledi ama ben şuan sana yazmak istiyorum. Hem ben nasıl yemek yapacağım ki?
Biz genelde kahvaltılık şeyler yeriz yada babam dışarıdan aldığı yemeği yer, doyduğunda ise kalan yemeği ben yerim. O yüzden yemek yapmak nedir bilmiyorum. Neyse bunları konuşarak canımızı sıkmayalım. Sen neler yaptın ben yokken? Eminim baban o masalın sonunu sana anlatmıştır. Şuan çok vaktim yok ama en kısa zamanda sen de bana anlat olur mu?
Eyvah! Kapı sesi geliyor sanırım halam geldi sakın sesini çıkarma."
Küçük kız, bir hışımla günlüğünü yastığının altına koydu ve yavaşça odasından çıktı. Gelen tahmin ettiği gibi halasıydı. Ama halası biraz.. biraz kendinde değil gibiydi, yürürken sendeliyor ve ağzında anlayamadığı bir şeyler söylüyordu. Halası sarsak adımlarla mutfağa gitti ve ocakta yemek olmadığını görünce bağırmaya başladı.
"Seni küçük fare! Ben sana yemek yap demedim mi he?! Bu tencereler boş öyle mi, şimdi bu tencereleri senin kafanda nasıl parçalara ayırıyorum gör bakalım."
Halası gözü dönmüş bir şekilde eline aldığı tencereyi kıza fırlattı. Son anda kaçmayı başaran küçük, koluna isabet eden tavayla birlikte düşecek gibi olsa da hemen kendini topladı. Kapıyı kilitleyip, sırtını kapıya yasladığı gibi yere çömeldi ve o sırada gözünden düşen yaş moraran koluna düştü. Hemen göz yaşını sildi. Günlüğüne bunu söylerse çok üzülürdü ve onu üzmek istemiyordu. Sağ kolu deli gibi zonkluyordu ve elini oynatamıyordu.
Sol eliyle koluna hafifçe masaj yaptı ve moraran yerin üstünü öptü. Bir keresinde bir çizgi flimde böyle görmüştü çünkü. Anne çocuğun kanayan dizini öpmüş ve çocuğun dizi iyileşmişti. Umarım onunki de iyileşirdi. Ağrıdan zonklayan kolu onu iyice mayıştırdığında kapının arkasında diz çökmüş bir şekilde uyuya kaldı.
---
İyi okumalar..
Yorum yapmayı ve küçük yıldıza basmayı unutmayın..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
çocukluğum • yarı texting
Genç Kurgu"Seninle nasıl savaşılır bilmediğimden ben hep kendimle savaştım, baba."