0.6-My Boy

95 12 8
                                    

[2 saat sonra]

"ara verelim mi artık?"

"saat kaç oldu ki?"

"12.25"

"oha. Neredeyse iki buçuk saat olmuş. Anladın mı her yeri?"

"bir yeri anlamadım ama sonra bakalım oraya lütfen"

Kıkırdayıp "peki o zaman" demiş ve gözlüğümü çıkarıp arkama yaslanmıştım. Hoseok ise sandalyeden kalkıp kendini yatağa atmıştı. Gülümseyip masayı biraz toparladıktan sonra ayağa kalkmış ve yanına uzanmıştım. Hoseok bana dönüp gülümsediğinde geri gülümseyip elimi saçına götürmüştüm. Saçıyla oynarken yerinden doğrulmuş ve üstüme çıkmıştı. Ne yapacağını kestiremediğim ve açıkçası korktuğum için göz temasını kaçırmıştım. Hoseok'un kıkırtısını duyunca alnıma bir öpücük konmuştu. Ona bakınca Hoseok gülümseyip dudaklarıma da bir öpücük kondurdu. Gülümseyip gözlerime baktığında derince nefes alıp elimi boynuna götürdüm ve dudaklarını uzunca öptüm. Hoseok şaşırmış olacak ki her hangi bir tepki vermemişti. Dudaklarından ayrılıp ona baktığımda Hoseok şaşırmış bir ifadeyle bakıyordu. Kıkırdayıp onun altından sıyrılınca telefonumu almış ve internette dolaşmaya başlamıştım. Bir süre sonra yanımda hareketlenme hissedince Hoseok'a baktım.

"ne yapıyosun?"

Hoseok ellerini karnıma koyup gıdıklamaya başlayınca kıkırdayıp onu durdurmaya çalıştım.

"Hoseok! Hoseok dur!!"

Hoseok durmayıp gıdıklamaya devam edince odaya kıkırtılarımı ve kahkahalarımı salmaya devam ettim. Hoseok bir süre durup soluklanmamı bekledikten sonra bu sefer ben onu gıdıklamaya başlamıştım. Hoseok tekrardan yatar pozisoya gelince bu sefer ben onun üstüne çıkmıştım. Aynı şekilde beni durdurmaya çalıştığında daha rahat hissetmek için Hoseok'un kucağına oturdum. Hoseok bana durmam için yalvarırken acıyıp ellerimi karnından çekmiştim.

"hadi yemek yiyelim"

Hoseok onaylar şekilde başını sallayınca üstünden kalkmış ve onu da kaldırmıştım. Mutfağa doğru adımlarken başımın dönmesiyle duraksadım. Arkamdan kollarımı tutan iki el hissedince derin bir nefes alıp Hoseok'a baktım.

"iyi misin?"

Sorusuna karşılık onaylar bir şekilde başımı sallamış ve Hoseok'un endişelendirmemek için elini tutup ayak uçlarıma çıkmış ve yanağına öpücük kondurmuştum. Birlikte mutfağa girdiğimizde Hoseok dolaptan tencereyi çıkartıp çorbayı ısıtmaya başlayınca bende tabak ve bardak çıkarmıştım.

"dolapta pilav yok mu?"

"olması lazım. Bak bakalım iyice"

Hoseok dolabı açıp pilav çıkartırken ben ise telefonumdan şarkı açmıştım. En sevdigim şarkılardan biri olan we fall in love in october'ı açınca Hoseok duyduğu sarkıyla gülümsemişti. Dolaptan yine bir tencere çıkarttıktan sonra ocağa koymuş ve altını yakmıştı.

~you so pretty and I love this view
We fall in love in november
Thats why, I love fall~

~my boy my boy my boy
You will be my boy my boy my boy my boy.
You will be my world my world my world my world~

(altı çizili yerler şarkıyı değiştirdileri yerler)

Şarkıyı beraber söylerken Hoseok yemeklerin altını kapatmıştı. Çorbayı kaselere koyarken bende küçük tabaklara pilav koyuyordum. Şarkıyı durdurup eşyaları içeri taşıdıktan sonra. Oturup yemeye başlamıştık. Aklıma bugünkü rüyam gelince ağzımdaki yudumu bitirip Hoseok'a döndüm.

"bugün rüyamda ilk tanıştığımız günü gördüm"

"gerçekten mi?"

Onaylar şekilde başını sallayınca Hoseok gülümseyip "ne kadarını gördün?" diye sormuştu

"bana oyuncağını verdiğin yerde sen uyandırdın"

"keşke uyandırmayaymışım devamını görseydin keşke"

"ya sapıklık yapma!"

"niye ya? Orda sen beni öpmüştün bi kere"

"sen zorladın!"

Hoseok kahkaha atınca koluna şakacıktan vurup yemeğime devam etmiştim.

Cok tatlılar....

My Childhood Is You | SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin