2.4-You Are So Lucky...

36 5 0
                                    

Namjoon ile okuldan ayrılırken telefonumu çıkarıp Hoseok'u aradım hemen. Namjoon'un geldiğini bilmiyordu. Ve teneffüslerde Namjoon ile olduğum ve telefonum sessizde olduğu için duymamıştım. Birinci çalıştan sonra açıldı.

"Yoongi?! Iyi misin?"

"iyiyim hobi. Namjoon geldi onunla takıldığım için telefona bakmadım. Özür dilerim"

"çok şükür... Merak ettim birşey oldu diye. Namjoon niye gelmiş?"

"raporunu kaybettiği için babası zorla göndermiş"

"ya salak bu çocuk ya"

"her neyse. Siz ne yaptınız?"

"kazandık maçı ne yapalım"

"cidden mi?!"

"evett"

"seuldeki takımın maçına denk gelmiştim. Baya iyi oynuyorlardı. Kazandığınıza emin misin?"

"eminim. Hem sen bizi çok kötü oynuyoruz zannediyorsun ama kaç ilçe yendik biz sayamıyorum artık"

"egolu. Sakatlandın mı bir yerini?"

"evet ya uf"

"yalancı. Bu şekilde kandıramazsın beni"

"kandırmıyorum bir kere"

"gerçekten sakatlasaydın telefonu açar açmaz ağlamaya başladın Hoseok. Yalan söyleme"

"tamam ya. Ama cidden bileğimi burktum sanırım"

"revire baktırdın mı?"

"hayır"

"niye baktırmadın? Ya önemliyse?"

"senin yanına gelince geçer. Yemekten sonra hemen yanına geleceğim zaten. İyileştirirsin beni"

"y-yok yok, gerek yok gelmene"

"Yoongi? Bunun altından bir anlam çıkarmalı mıyım?"

"hayır o anlamda demedim. Eğer tek gelirsen kendimi sorumlu hissedeceğim"

"bebeğim seuldeyiz zaten. Aramızda çok mesafe yok. Ki yemekten sonra hemen seulden ayrılmayı düşünüyoruz hocanın kızı hastaymış"

"peki madem öyle diyorsan..."

"dikkat et kendine"

"sende dikkat et. Dinlenirken beni düşünüp durma tamam mı? İyiyim ben"

"tamam, tamam. Düşünmemeye çalışırım"

"hadi görüşürüz"

"görüşürüzz"

Telefonu kapatınca çantama tatıp Namjoon ile birlikte bizim apartmana doğru yürürken Namjoon'a döndüm.

"istersen evine dönebilirsin. Diğer tarafta zaten evin fazladan yürüme"

"o zaman kendimi çok sorumlu hissederim. Böyle daha iyi"

"sen öyle diyorsan"

Bir süre yürüdükten sonra o ara sokakların olduğu yere geldik. Yutkunup istemsizce hızlı yürümeye başlamıştım. Burası beni hep korkutuyordu.

"ikinizde çok şanslısınız"

"pardon?"

"y-yanlış anlama. İkinizde birbirinize karşı çok düşüncelisiniz. Şanslısınız bu konuda"

"ha anladım... Teşekkürler"

"birşey değil. Bazen bazı konularda yetersiz olduğunu düşünüyor musun?"

"a-anlamadım?"

"ilişki içerisinde, kendini her hangi bir konuda yetersiz hissediyor musun"

"hissetmiyoru- ya da hayır... Hissediyorum"

"anlatmak ister misin?"

"ya... Hoseok iliskimiz sırasında bana karşı çok güzel şeyler yaptı. Hatta beni benden daha çok düşünüyor. Ama ben galiba çok bencilce davranıyorum"

"ne gibi?"

"Hoseok benimle ilişkiye girmeyi istiyor. Ki hakkı da. Ama ben korktuğum için reddediyorum sürekli"

"ne için korkuyorsun ki?"

"ben... Ben bilmiyorum. Galiba beni kullanacak diye. Onun böyle bir şey yapmayacağını biliyorum. Ama yine de kafamda 'ya yaparsa?' düşüncesi var"

"Yoongi. Bak bu kim olursa olsun birisi biriyle sevgiliyken ilişkiye girmek istemesi onun hakkı değil. Ki bu bir hak bile değil. Gerekirse 10 yıldır sevgili olmuş olsunlar. Biriyle sevişmek diğerinin hakkı değil. Aynı zamanda Hoseok'u tanıyorum. Kusura bakma önceki ilişkisinden bahsedeceğim ama örnek vermem lazım. Hoseok önceki ilişkisinde gerçekten çok sevmişti. Her hangi bir şekilde kızı yarı yolda bırakmak gibi bir düşüncesi yoktu. Her ne kadar siz sevgili olduktan sonra Hoseok ile çok konuşmasakta sana da karşı farklı düşünceleri olduğunu düşünmüyorum. Ki zaten seni kullanmak istedeydi sen ilk istemediğini söylediğinde seni zaten bırakırdı"

"öyle mi dersin?"

"evet Yoongi. Ki bencilce davrandığını düşünmende bence saçma. İstememek senin en büyük hakkın"

Bir süre dediklerini idrak etmeye çalıştım. Ne derse desin, içime su serpilmiyordu.

"bak Yoongi. İstersen senin için bu konu hakkında Hoseok ile konuşurum. Net bir cevap verdiğinde ise sana haber veririm. Olur mu?"

"ona güvenmediğimi düşünecek"

"güvensizlik değil bu. Çok kötü bir nesildeyiz. Gördüğün şeyler seni korkutuyor sadece. Ve başına gelmesinden korkuyorsun. Hoseok'a zaten çaktırmamaya çalışırım. Hem öğrense veya anlasa bile dert edeceğini sanmıyorum. Anlayışla karşılar bence"

"anladım..."

"ne dersin? Dediğim gibi, istersen bu konu hakkında konuşabilirim onunla"

"tamam, olur"

"tamamdır o zaman. Anlaştık"

Gülümsedim. Her ne kadar yanlış anlayacağından korksamda öyle birşey olmadığını duymak istiyordum. Namjoon ile vedalaşıp apartmana girdim. Umarım her hangi bir yanlış anlaşılma olmazdı.

Bumbumbum

My Childhood Is You | SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin