Hoseok'un evine geldiğimizde derin bir bir nefes alıp ayakkabılarımı çıkardım. Artık korkmanın anlamı yoktu. Burdan geri dönemeyecektik. Gergin olduğum için arkamı dönüp Hoseok'u bekledim. Bana içten bir şekilde gülümseyip kapıyı kapattı. Geri gülümseyince elini tutmam için uzattı. Yutkunup elini sıkıca tuttum. Alnımı öpüp beraber Hoseok'un yatak odasına geçtik. Hızlı atan kalbimi umursamayıp elini daha da sıkı tuttum.
"Yoongi kalbin çok hızlı çarpıyor. Dayanabilecek misin?"
"çarpmıyor Hoseok. Hızlı atıyor sadece. O da heyecandan. Merak etme"
Hoseok gülümseyince bende geri gülümsedim. Çantasını çıkartıp gardolabın kenarına attı. Bende aynı şekilde yandan asmalı çantamın sapını başımın üstünden geçirip aynı yere atmıştım.
Derin bir nefes alıp Hoseok'un gözlerine baktım. İlk adımı benim atmamı bekliyordu sanki. Nefesimi tutup elimi Hoseok'un omzuna koydum. Ardından parmak uçlarıma çıkıp yüzümüzü aynı hizaya getirdim. Tuttuğum nefesimi verdikten sonra gözlerimi kapatıp dudaklarını öptüm. Bir elini belimde hissedince tüylerim diken diken olmuştu. Boşta kalan elimi yanağına koyunca Hoseok öpüşmemizi derinleştirmişti.
Dudaklarımı acemice hareket ettirirken diğer elini de belime koydu. Nefes almak için dudaklarından ayrılıp ayak tabanlarımı yere deydirdim. O sırada Hoseok pantolonumun beline sıkıştırdığım gömleğimin eteklerini çıkarmaya başlamıştı. Derin bir nefes alıp yanağındaki elimi de omzuna indirdim.
"gömleğimi çıkarmak ister misin?"
Sorduğu soruyla gömleğine baktım. Ardından tekrardan kahverengi gözlerine çıkardım bakışlarımı. Yavaşça başımı salladığımda ellerini belimden indirip öylece durdu. Ellerimi titreye titreye boynunun biraz aşağısındaki düğmeye getirip açmaya çalıştım. İlk üç düğmeyi zorlanarak açtığımda Hoseok bir elimi tutup avucumun içini öperek elimi yanağına koydu.
Güven veren gülüşünü gördüğümde dudaklarımın kenarları kıvrıldı. Yanağını baş parmağımla okşayıp dudaklarına küçük bir öpücük kondurduktan sonra yanağındaki elimi çekip düğmeleri açmaya devam etmiştim. Bütün düğmeleri açtıktan sonra Hoseok'a baktım. "devam edebilirsin" der gibi gözlerini kırpınca derin bir nefes alıp gömleği omuzlarından indirdim. Kısa kollu gömleği giydiği için kolayca çıkartıp yere bıraktım. Çıplak göğsüyle karşılaşınca yutkunmuştum.
"pantolonumu çıkartmak ister misin?"
Utandığım için göğsüne bakmaya devam edip başımı iki yana salladım. Ardından kızardığından emin olduğum yanaklarla yüzüne baktım. Gamzelerini gösterdiğinde gülümseyip terleyen avuçlarımı pantolonuma sildim.
"peki, seni zorlamayacağım. Gömleğini çıkarmamı ister misin?"
"olur"
Burnumun ucunu öpüp gömleğimin düğmelerini çok hızlı veya yavaş olmayacak şekilde çözüp bedenimden ayırdı gömleğimi.
"H-hoba?"
Ona sesleniş şeklimle yutkunup bana baktı. "efendim güzelim?" diyen tatlı sesini duyunca gülümseyip aklımdaki şeyi söylemek için cesaretimi topladım.
"pantolonumu da çıkartabilir misin?"
Dediğim şeyle şaşırmıştı. Ardından başını sallayıp dizlerinin üstüne çöktü. Karnıma küçük bir öpücük kondurduktan sonra ellerini kemerime getirdi. Kemerimi çıkartıp yere atarak tok bir ses çıkmasını sağladıktan sonra zaten düşmeye çalışan pantolonumun düğmesini açıp, fermuarını indirip pantolonumu serbest bıraktı. Omuzlarından tutup ayaklarımı kaldırdım ve bir adım geri giderek pantolondan kurtuldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Childhood Is You | Sope
Fanfiction"Benim çocukluğum sensin Yoongi" "ama Hoseok... Ben ölüyorum" Dedi genç çocuk son zamanlarını yaşadığını bilerek. Ardından bir gözyaşı düştü dudaklarına. Karşıdaki gözlere baktı ve burukça gülümsedi. Yaşayabilecek miydi? İçindeki aşk onu yaşatacak m...