"ben seninle birlikte yapmak istiyorum... Yok bu olmaz"
Aynanın karşısında volta atarken Hoseok'la bu konu hakkında nasıl konuşacağımın planını yapıyordum.
"Hoseok... Ben senin ilkime sahip olmanı istiyorum... Hayır çok istekli gibi durdu"
Kendime dokunmamın üstümden neredeyse 1 hafta geçmişti. Kendimden bile utandığım için bu konuyu aklıma bile getirmemiştim. Yarın çarşambaydı ve Hoseok olmayacaktı. Bugün ona nasıl söyleyeceğimi bulamazsam perşembe anca söyleyebilecektim. Telefonum çalınca Hoseok'un aradığını sanıp telefona koştum. Ama Namjoon arıyordu. Garipseyip telefonu açtım.
"alo?"
"merhaba Yoongi"
"merhaba. Birşey mi oldu?"
"evet aslında. Yarın okula gelemeyeceğim. İdare edebilir misin?"
"niye gelemeyeceksin ki?"
"raporluyum"
"Hoseok'a söyledin mi?"
"söyledim. Seni arayıp idare edip edemeyeceğini sormamı istedi"
"anladım... Şey, i-idare edebilirim sanırım?"
"tamamdır o zaman. Dikkat et kendine olur mu? Gerekmedikçe yalnız kalmamaya çalış"
"çalışırım Namjoon"
"iyi akşamlar"
"iyi akşamlar..."
Telefonu kapatınca derin bir iç çektim. Namjoon'un yarın olmayacak olması kötü olmuştu. Yarın okula gitmesem mi diye düşündüm. Ama yarın matematik dersi vardı ve konulardan geri kalmak istemiyordum. Kendi kendime idare ederim diye düşündükten sonra kendimi yatağa attım. Luci üstüme çıkıp kendini sevdirmeye çalışınca kıkırdayıp başını okşadım. Umarım yarın başıma bir şey gelmezdi.
...
Çantamı koluma takıp ayakkabılarımı giymiştim. Kapıyı çekip merdivenlerden aşağıya indim. Tedirgince sokakta yürürken anahtarımı çıkarıp silah şeklinde tuttum. O sırada telefonumun çaldığını duyunca telefonu alıp panikle açtım. Öyle bir korkuyla açmıştım ki kimin aradığını bile görmemiştim.
"a-alo?"
"Yoongi? Çıktın mı evden?"
"evet şimdi çıktım. Siz uyumuyor musunuz?"
"çıktığın saate alarm kurdum"
"salak geri yat hemen. Enerji depolaman lazım"
"sen okula geçene kadar konuşalım bari. Hem sen tedirgin olmazsın hemde benim içim rahat olur"
"tamam o zaman öyle yapalım"
Okula gidene kadar konuşurken ara sokakların yanından geçmeye başlamamla adımlarımı hızlandırdım. Okulun önüne geldiğimde Hoseok ile vedalaşıp telefonu kapattım. Omzumda bir el hissetmemle yutkunup arkama döndüm. Namjoon'u görmemle kaşlarım çatılmıştı.
"Namjoon? Raporlu değil miydin sen?"
"raporu kaybettim. Babamda zorla gönderdi"
"hastaysan müdür yardımcısından izin al istersen"
"yok gerek yok. O şekilde gözüm arkada kalacak."
"peki, sen bilirsin"
Beraber bizim kata geldiğimizde veda edip sınıflara dağıldık. Etrafta Hyunho'nun olmaması şaşırtıcıydı. Birkaç gündür kendisi ortalıklarda yoktu. Garipsiyerek yerime geçip defterlerimi çıkardım. Elbet bir delik bulup çıkardı.
Uzun zaman sonra atmak degisik hissettiriyo lan
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Childhood Is You | Sope
Fanfiction"Benim çocukluğum sensin Yoongi" "ama Hoseok... Ben ölüyorum" Dedi genç çocuk son zamanlarını yaşadığını bilerek. Ardından bir gözyaşı düştü dudaklarına. Karşıdaki gözlere baktı ve burukça gülümsedi. Yaşayabilecek miydi? İçindeki aşk onu yaşatacak m...