Diyar içeri girip kapıyı arkasından kapattı. Samanlık dışarısı kadar olmasa bile soğuktu. Özellikle burada tartışmak istemişti çünkü hem kendini daha fazla tutamıyordu hem de çocukları uykusundan etmek istemiyordu.
Doğan saçlarında biriken kar tanelerini eliyle dökerken Diyar, sıktığı dişleriyle onu seyrediyordu. Pervasız görüntüsü gerginliğinin pimini çekmek üzereydi. Diyar daha fazla dayanamayıp konuştu.
"Neden siktir olup gittin?"
Doğan'ın keyfi az önce yaşadığı olaydan dolayı yerindeydi. Bu yüzden muhtarı kibarca uyardı.
"Ağzını topla muhtar. Tartışmayalım, gitmedim işte."
Diyar, bebeğin sağ salim doğmasından ötürü rahatlamıştı ancak uyandığından beri Doğan'a karşı bastırdığı sinirleri boşalacak fırsatı yeni buluyordu.
"Toplamıyorum lan! Neden gecenin köründe çıkıp gittin? İnsandan saymadın mı lan bizi?"
Doğan yine sakince yanıtladı.
"Gitmek istediğimi söylesem çeneni çekmek zorunda kalacaktım be muhtar. Gidip beni şikayet edecektin falan filan. Ne gerek var uğraşmaya Allah aşkına."
Diyar yarım ağız gülümsedi karşısında kendisiyle dalga geçen adama. Avuçlarının içerisi karıncalanmaya başlayınca yumruklarını sıktı.
"Lan yüzümüze gülüp götümüze koydun resmen. Hala karşıma geçmiş gevşek gevşek konuşuyorsun. Ayıp değil mi yaptığın?"
Doğan'ın sakinliği yavaş yavaş dağılıyordu. Azarlanmaya bu kadar tahammül etmesi bile mucizeydi zaten. Muhtarın üzerine bir adım yaklaşıp yanıtladı.
"Muhtar, eyvallah çok güzel ilgilendiniz benimle ancak şu an haddini aşıyorsun. Ben senin askerlik arkadaşın değilim. Benimle düzgün konuş, son kez uyarıyorum seni."
Diyar içindeki ateşi bir türlü söndüremiyordu. Çatık kaşları altındaki kahvelerini askerin yüzünden ayırmadan konuştu.
"Canının değeri de mi yok senin? Çıkıp gittiğin havaya bak. Göz gözü görmüyor lan. Kolunu kaldıracak halin bile yokken bu havada, gecenin karanlığında çıkıp gidiyorsun."
Doğan'ın kaşları da yavaş yavaş çatılmaya başlamıştı.
"Muhtar, göğsüm sıkışıyor, dayanamıyorum öylece burada oturmaya. Hava diyorsun, gece diyorsun, canının değeri yok mu diyorsun ama oradaki erlerimin canı yok mu?"
Konuşurken titreyen çenesini kelimelerine yansıtmamaya çalışıyordu.
"Nasıl durayım sen söyle?"
Muhtar sonunda gözlerini kapatıp nefes verirken bir eliyle yüzünü sıvazladı.
"Nereden bulacaksın onları Doğan, gözünü seveyim ya! Biraz gerçekçi düşün. Haline bak, kendine faydan yok şu an. Onları bulamadan ölüp kalırdın bir yerde."
Doğan alaya alır gibi sırıttı.
"Hafife alıyorsun beni muhtar. Ben böyle koşullarda hayatta kalmak için eğitim aldım kaç sene."
Diyar aynı şekilde alayla sırıtırken mırıldandı.
"Aynen paşam seni bulmasak yitip gitmiştin çoktan."
Doğan kaşlarını iyice çattı.
"Muhtar, gerekirse yitip giderim. Seni ne ilgilendirir? Şu anda burada elimden bir şey gelmeden beklemenin bana ne hissettirdiğini anlamanı beklemiyorum senden. Şansımı denerken ölmeyi tercih ederim. Bu kadarını bil yeter."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAR FIRTINASI - GAY
Teen FictionTAMAMLANDI. Komutan görev esnasında bir köye sığınmak zorunda kalır ve köyün kürt muhtarıyla tanışır.