36. Şerbet

5.6K 491 75
                                    

Yorum yapabilirsiniz, teşekkür eddim.

İyi okumalar! 👁

-

Gül Hanım ve kızı kendilerine oyalanacak iş bulup, erkekleri salonda bir başına bıraktığında Ali Bey, bir sohbet başlatarak az evvel gerilen ortamı iyice yumuşatıp dağıtmıştı.

Doğan ve Ali Bey, en kolay ulaşabildikleri ortak konu olan silahlardan ve parçalarından konuşurken Diyar, sessiz kalmayı tercih etmişti.

Diyar, komutanın yüzünü daha rahat seyredebileceği şekilde bedenini ona doğru çevirdi. Fazla olmasa da uzamış ancak hala düzenli sakallarından sonra kelimeleri sarf ederken kıpırdanıp duran koyu pembe dudaklarına kaydı bakışları. Bu adamın kendisine nasıl bu kadar huzur verdiğine şaşırıyordu.

Rahat bir tavırla tüfek temizliğiyle ilgili detay veren komutana fazla uzun süre baktığını düşündüğünden görüşünü önce babasına sonra hala önlerindeki sehpanın üzerinde duran Doğan'ın dokunulmamış tatlısına çevirdi. Cümlesini yeni tamamlamış komutanın yan boşluğunu dirseğiyle dürtüp tabağı işaret etti.

"Yiyecek misin onu?"

Doğan, tabaktaki baklavaya bakıp dilini damağında şaklatarak cıkladıktan sonra bakışlarını ufak bir çocuğun heyecanıyla tabağa uzanan Diyar'a çevirdi. Dudaklarını saran gülümsemeyi saklamaya çalışırken dikkatini yeniden Ali Bey'e vermek için çabaladı.

Muhtar, tabaktaki iki dilim baklavanın üst kısmını ayırarak ağzına atıp sakince çiğnerken kendisine göz devirip sessizce söylenerek uyaran babasına omuz silkti. Komutan, az önce kaldıkları konuyu hatırlamak için bir süre bekledikten sonra konuştu.

"WD 40 dan bahsediyordum az evvel."

Ali Bey, oğlunu uyaran bakışlarını komutana çevirip devam etmesi için başını salladı. Konuşma sürerken Diyar, ağzındaki lokmayı yutup her zaman sona sakladığı bol şerbetli olan alt tabanı ağzına attı.

Damağını ele geçiren yoğun şerbetle gözlerini yumarak olduğu yerde hafifçe sağa sola yaylandı. Duyduğu lezzetin mırıltısını dışarıya yansıtmamak için dudaklarını sıkı sıkı birbirine bastırdı ancak komutan onu işitmişti.

Doğan, göz ucuyla Diyar'a bakarken büyükçe yutkunup boğazını temizledi. Kendisini elleriyle onu yedirdiğini düşlerken bulunca gözleri iri iri açılmıştı. Konuyu çarçabuk sonlandırmak için konuştu.

"Demem o ki, tüfekte pas olmadıkça yağlarken WD 40 kullanmaya gerek yok Ali abi."

Ali Bey, anlamış gibi başını sallarken Doğan, saatine bakmak için sağ bileğinin içini yüzüne doğru çevirdi.
Vakit epeyce geçmişti dudaklarını dili yordamıyla ıslattıktan sonra boğazını bir kere daha temizleyerek konuştu.

"Abi müsaadenle ben erkenden kalkayım. Yol şartları belli, geceye kalmayayım."

Ali Bey kaşlarını kaldırıp gözlerini belerterek konuştu.

"Olur mu öyle? Yemek yemeden yollamam seni. Söyleyelim erkenden kursunlar sofrayı. Gül, Gül!"

Doğan, elini öne uzatıp onun eylemini durdurmak için havada iki yana salladı. Hem onların düzenini bozmak istemiyordu hem de Diyar'la baş başa kalmak için sabırsızlanıyordu.

"Yok, düzeninizi bozmayın ayrıca..."

Elini Diyar'ın dizinin biraz üstüne vurarak yerleştirip sıktı.

"Oğlunuzu da yanımda götürüp birkaç gün misafirim etmek istiyorum, izninizle. Geldiğimden beri gezme fırsatım olmamıştı merkezi, bana sağı solu gezdirir."

Diyar, hala ağzının içerisini kaplayan şerbeti temizlemek için yutkunurken öne doğru eğilip birazda diklendi.

"Aynen, hem şey benim de Belediyede ufak tefek işlerim var."

Gül Hanım az önce kendisine seslenildiğinden yanlarına gelmiş, konuşulanları işitmişti. Oğluna dönüp konuştu.

"Üç güne oğlanların okulu başlayacak, götürmeyecek misin onları?"

Ali Bey çenesini kaşıyıp konuştu.

"Mehmet'le çocukları bırakmaya gelir, seni de alır döneriz öyleyse, ne dersin?"

Diyar, başını hızlı hızlı salladı.

"Güzel olur."

Diyar, oturduğu yerden kalkıp babasının elini öptükten sonra koşturarak montların asılı olduğu duvara ilerledi. Ahırda giydiği kıyafetleri alırken komutana dönüp konuştu.

"Şu hayvanları erkenden yedireyim de gidelim öyleyse komutan, olur?"

Doğan, onun heyecanlı halini görünce kocaman sırıtarak başını aşağı yukarı salladı.

"Olur, olur."

Diyar, çarçabuk üzerini değiştirip salona geri döndü. Montunu sırtına giyinip hemen yanına asılı montu alarak arkasından gelen komutana uzattı.

Birlikte dışarı çıkıp kapıyı arkalarından örttükten sonra botlarını giyindikleri sıra sessiz kaldılar. Yürümeye başlamadan evvel Diyar, cebinden iki dal sigara çıkarıp birini komutana uzattı ancak almasına izin vermedi.

Komutanın kaşları ufaktan çatılırken Diyar, bu sefer sigarayı dudaklarına doğru tekrar uzattı. Komutan, muhtarın ne yapmak istediğini kavrayınca çenesini hafif öne uzatarak Diyar'ın sigarayı dudakları arasına koymasına izin verdi.

Diyar, uzanıp komutanın dudakları arasında bekleyen sigarayı tutuşturduktan sonra kendi sigarasını da tutuşturdu.

Sigaralarından kopardıkları ilk soluk dudakları arasından dökülüp havaya karışırken göz göze geldiklerinde göğüslerinden yükselen ufak kıkırtılar dumanlarına eşlik etti.

İkisi de fazlasıyla heyecanlıydı. Beraber oldukları sürece yollarının nereye çıkacağının bir önemi yoktu.


Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, öbdüm ❤️✨️

KAR FIRTINASI - GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin