Samanlığı tutuşturmadan atlattıkları saatlerin ardından eve gittiklerinde kendileri için endişelenmiş Ali beyle karşılaşmışlardı.
Adamı ufak bir devriye attıklarına inandırdıktan sonra ellerini yüzlerini yıkayıp küçük odaya kıyafetlerini değiştirmek için geçtiler.
Üzerlerini değiştirirlerken Diyar, bu sefer Doğan'ın çıplak sırtını izlemek yerine dokunmayı istediği noktalara birkaç öpücük kondurdu.
Doğan, en sonunda yüzünü muhtara dönüp çenesinden tutarak gencin yüzünü kendi dudaklarına doğru kaldırdı. Yumuşak dudakları kendininkiler arasında ezerek öperken biraz ses çıkınca Diyar, komutandan uzaklaştı.
"Yavaş gözünü seveyim."
Doğan, kafa sallarken gülümsüyordu. Geçirdikleri son iki saat, bu ilişkiyi sürdürebileceklerine dair bir umut filizi yeşertmişti göğsünün orta yerinde.
Boşta olduğu her gün buraya onun için gelebilirdi. Bazen muhtar şehre gelir yine birlikte vakit geçirirlerdi. Sık sık araşırlar, belki de birbirlerine mektuplar yazarlardı. İkisi de istediği sürece bir yol elbette bulunurdu.
Doğan bu düşünceleri kafasında sakinleştirmeye çalışırken muhtar, çoktan giyinmişti. Altına dışarda giydiklerine nispeten daha rahat olan eşofmanı giyinirken muhtarın, kenara bıraktığı tüfeğini aldığını görünce bir iki adımda yanı başında bitti.
"Ben onu alayım."
Diyar kaşlarını çatıp tüfeği Doğan'ın zıttı yönünde tuttu.
"Amma değerli silahın ha! Giyindiğinde sana vereyim diye aldım."
Doğan boynundaki kazağın kollarını çarçabuk giyinip tüfeğe uzandı.
"Giyindim ver."
Diyar bir adım geriye çekilip silahı biraz daha uzakta tutunca Doğan, üzerine gidip almak için hamle yaptı.
"Bir tüfek için beni ezeceksin komutan, az yavaş!"
Doğan, kendisine kaşları çatık vaziyette bakan muhtarı üzerine giderek köşeye sıkıştırdı. Eli hala tüfeğin tarafına uzanırken gözleri tadına doyamadığı dudakların üzerindeydi.
Diyar, öpmek için yavaş yavaş kendisine uzanan dudakların karşısında nefesini tutmuştu. Aynı şekilde göz bebekleri kendisine yanaşan dudakların üzerinde kalmıştı.
Doğan aniden sağa doğru uzanıp tüfeği alarak uzaklaşırken Diyar, soluğunu sinirle salıp küfür etti. Anlaması için özellikle Türkçe'yi kullandı.
"Hay senin ebeni sikeyim. Siktir git başımdan lan."
Doğan tüfeğin askısını eline sararken zafer kazanmış gibi sırıtıyordu. Muhtar ailesinin uyukladığını bildiğinden sesini alçaltmaya çalıştı ancak hala sinirliydi.
"Şerefsiz. Bir yanda geberecek olsam tüfeğin uğruna satarsın sen beni."
Diyar surat asınca Doğan'ın dudakları aralandı.
"Hassiktir. Muhtar, kıskançlık krizlerine çok çabuk geçiş yaptın. Yarın tüfeğin mi ben mi demeye de başlarsın sen."
Diyar göz devirip kollarını göğsünde çaprazladı.
"He aynen komutan. Silahın mı ben mi?"
Doğan gülümseyip kendisinden kaçan adamın önünü keserek duvarla arasında sıkıştırdı.
"Muhtar, silah bana ait değil ama sen bana aitsin."
Doğan kendisini öpecekken yüzünü biraz öteye çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAR FIRTINASI - GAY
Teen FictionTAMAMLANDI. Komutan görev esnasında bir köye sığınmak zorunda kalır ve köyün kürt muhtarıyla tanışır.