32. Düşünmek

6K 520 135
                                    

İyi okumalar! 👁

-

Diyar, oturduğu divanın sırtına arkasını yaslamış annesinin ve Zelal'in mutfak ve salon arasında akşam yemeğini hazır hale getirmek için koşuşturmasını boş bakışlarla seyrediyordu.

Öğlen civarı komutanı aramak için Ağtaş'a çıkmayı istemiş ancak annesi bir türlü onu bırakmaya razı gelmediğinden canı fena halde sıkılmıştı. Konuşmadıkları her dakika onunla geçirdiği vakitler hayal ürünüymüş gibi geliyordu.

Bakışları kıyafetlerini değiştirdikleri küçük odanın açılan kapısından çıkan babasına döndü. Ahır işleri özellikle bu soğuk havada babasına kaldığından yorulan ciğerleriyle alıp verdiği soluğun sesi hemen değişmişti.

Adam, kapının kenarındaki çiviye asılmış yeleğini alıp sırtına giyindikten sonra cebindeki tespihi çıkarıp pencerenin önündeki divana doğru yürüdü. Diyar, babasının elindeki tespihi yavaş yavaş çekmesini izlerken kaşları hafifçe çatıldı. En tezinden kendisini toparlayıp işlere dönmesi gerekiyordu.

Annesi iyice pişmiş yemekleri sobanın üzerinden indirdiği sıra kapı çalınca Musa ve Semih kapıyı açmak için itişip kakışmaya başlamıştı. En sonunda Zelal, ikisini azarlayıp kenara iteledikten sonra kapıyı açarak gelenleri içeriye buyur etti.

Kader Hanım elindeki tepsiyi Zelal'in eline tutuştururken birkaç dakikayı selamlaşmalar ve geçmiş olsun dilekleriyle geçirdiler. Yavaş yavaş sofraya geçtikleri sıra Diyar da kendisine bir köşe bulup oturdu.

Dila'nın annesi ve babası kendi anne babasıyla muhabbet ederken Diyar'ın kafası bu muhabbetten çok uzaklarda dolaşıyordu. Hemen karşısında oturan Dila'nın da kendisinden bir farkı yoktu. Kaçamak bakışları muhtarın üzerine değip geçerken tabağındaki yemeği aynı onun gibi bir sağa bir sola iteleyip duruyordu.

Muhtar, Dila'nın bakışlarını üzerinde hissetmesine rağmen başını kaldırıp kızın yüzüne bakmamaya çalışıyordu. Tabağında iteleyip durduğu bir parça yemeği ağzına götürürken göz ucuyla saate baktı. Misafirleri geleli bir saat bile olmamıştı.

Ciğerlerindeki soluğu diğerlerine belli etmemeye çalışarak dışarıya bırakırken bakışlarını annesine doğru indirdi. Annesi yanında oturan Kader Hanımla sohbet edip sessizce gülüşüyordu. Yeniden önündeki yemeğe dönüp biraz daha yiyebilmek için kendisini zorladı.

Yemek faslı son bulduğundan yer sofrası toplanmış aile büyükleri oturmak için divanlara geçmişlerdi. Çocuklar sobanın yanındaki minderlerde oturmuş oyun oynarken Dila ve Zelal biraz uzaklarında yerlerini almış sessizce konuşmaya dalmışlardı.

Ali Bey, tespihini yeniden eline almış çektiği sıra Dila'nın babasına dönüp sordu.

"Bekir, torun ne durumda, sağlığı sıhhati, yerindedir?"

Bekir'in yüzü gözlerinin içine yansıyan bir gülümsemeyle aydınlanırken başını salladı.

"İyidir, iyi. Her gün şekli şemail değişiyor sanki. Çabuk büyüyor kerata. Sizin komutanı Allah gönderdi bize."

Diyar, komutandan bahsedilince oturduğu yerde dikleşip bakışlarını ikisine çevirdi.

Ali, gülümseyerek yanıtladı.

"Yaşayacak ömrü varmış, komutan vesilesi oldu. Allah, sizinle birlikte, sağlıklı, huzurlu uzun ömür versin."

Bekir, elini göğsüne koyup başını hafif öne eğdi.

"Amin, darısı sizin başınıza."

Ali, kafasını sallarken gözbebekleri Diyar'ı kısa süreliğine yokladı. Diyar, bu bakışın manasını bildiğinden az önce üzerlerine verdiği ilgisini onlardan çekip bakışlarını kucağında duran ellerine indirdi.

KAR FIRTINASI - GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin