İki günün üzerine ilk defa kendi isteğiyle huzurlu bir uyku çekebilmişti. Güzelce gerindikten sonra oturur pozisyona geçip refakatçi koltuğunda uyuklayan Alper'e doğru yumuşak bir tonda seslendi.
"Alper, uyan hadi aslanım."
Alper, tek gözünü aralayıp odanın sabah güneşiyle aydınlanmış olduğunu görünce gözlerini ovuşturarak yattığı yerden doğruldu.
"Günaydın komutanım."
Doğan, yatağın yanındaki çekmeceli dolabın üzerinden telefonunu alırken yanıtladı.
"Güzel bir kahvaltı yapalım sonra sen çık, evine gidip dinlen, anlaştık mı?"
Alper kafasını iki yana salladı.
"Yok, komutanım. Siz çıkana kadar buradayım."
Doğan, kaşlarını çatıp Alper'e baktı.
"Alper, görevden sonra dinlenme fırsatın bile olmadı. Ben kendimi idare ediyorum, sen gideceksin."
Alper sırtını dikleştirirken cıkladı.
"Komutanım, kabul etmiyorum. Olur da emir diyecekseniz yarbayımla görüşür lafınızın üzerine laf koyarım."
Doğan, tek kaşını kaldırıp dik bakışlarını yüzünde gezdirdi.
"İki oldu bu Alper. Eğitim var, elbet burnundan getiririm, sen bilirsin."
Alper yutkundu.
"Komutanım, zaten yapıyorsunuz daha ne olacak, canımı mı alacaksınız?"
Doğan, gözlerini kapatıp dişlerini gıcırdatacak kadar seslice birbirine bastırdıktan sonra yanıtladı.
"İyi, tamam. Eyvallah."
Alper zafer kazanmış gibi sırıtıp arkasına yaslanınca Doğan, ters bakışlarını onun üzerine çevirirken telefonunu kucağına doğru attı. Alper'in yüzündeki gülümseme silinirken telefonu yakalamak için yattığı yerden geriye fırladı. Telefonu yakaladığında Doğan, yeniden yerine yatarken mırıldandı.
"Kahvaltılık bir şeyler söyle bize, karnımızı doyuralım. Muhtar gidecek bugün yanına uğrarız o gitmeden."
Alper kafa salladıktan sonra yiyecek bir şeyler söylemek için telefona döndü. Kahvaltılarını yapıp öğle yemeğine kadar televizyonda bir şeyler izleyip vakit öldürdüler.
Öğle yemeği ve ilaç rutini de bitince Doğan, artık sabırsızlanmaya başlamıştı. Lavaboya girip elini yüzünü yıkadıktan sonra elinden geldiğince saçını başını düzeltti. Hastaneden çıkınca en tezinden berbere gitmesi gerekiyordu.
Kendini hazır hissettiğinde Alper'i de peşine takıp Diyar'ın odasının yolunu tuttu. Kapı aralık olmasına rağmen içeriye girmeden dikkatlerini çekmek için Doğan, işaret parmağının eklemiyle kapıyı hafifçe tıklattı. Diyar'ın bakışları malzemeleri toplamak için bir oraya bir buraya koşuşturan kardeşinden kapının ağzında dikilmiş kendisini parlayan gözlerle seyreden Doğan'a doğru kaydı.
Diyar, oturduğu yerden ayağa kalkarken dudak kenarları tatlı bir gülümsemeyle yukarı kıvrıldı. Zelal, hala askerlerin yaptığını sindirememişti bu yüzden kaşları gördüğü ikiliyle olabildiğince çatılmıştı.
Zelal, askerlerin baş ucuyla verdiği selamı burun kıvırarak karşıladı. Diyar, Alper'le tokalaştıktan sonra elini Doğan'a uzattı.
Doğan, kendisine uzanan eli kavrayıp sıkarken bakışları muhtarın gözlerindeydi. Baş parmağıyla Diyar'ın elinin sırtını usulca okşarken üst dudağının içini diliyle dişlerinin arasında sıkıştırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAR FIRTINASI - GAY
Teen FictionTAMAMLANDI. Komutan görev esnasında bir köye sığınmak zorunda kalır ve köyün kürt muhtarıyla tanışır.