37. Meydan Okumak

5.5K 451 70
                                    

Ahıra yürüdükleri sıra sigaraları bitmişti. Diyar, ahırın kapısını ardına kadar açıp botlarını çizmelerle değiştirdiği sıra Doğan, duvara yaslanmış sabırsızca onu bekliyordu.

Diyar, adımını ufak eşikten aşağıya atıp içeriye girdiğinde Doğan, peşi sıra ilerleyip kendisini içeriye attıktan hemen sonra kapıyı ardından kapattı. Arkasından vuran ışık azalıp kaybolurken Diyar, yüzünü komutana doğru çevirdi.

"Az sabret erkenden işimizi bitirip gidelim."

Doğan, bir adımda Diyar'ın önüne vardıktan sonra dudaklarına doğru eğilip duraksadı. Nefesinin çarptığı dudaklar hafifçe aralanıp kendisine doğru uzanınca gülümsedi.

"Ne diyordun az evvel?"

Diyar, kaşlarını çattı ancak geri çekilmedi. İkisi de meydan okur gibi ilk adımı atması için karşı tarafı bekliyordu. Soluğunu yavaşça verirken yanıtladı.

"Erkenden gitsek daha mantıklı olmaz mı?"

Komutan, Diyar'ın sıcak soluğu tenine değerken bakışlarını hemen dibindeki dudaklardan kendisine odaklı bakışlara yükseltti.

"Daha mantıklı tabii ama az önce baklavamı yedin sen, onu ne yapacağız?"

Diyar, bu sefer kafasını biraz uzağa çektikten sonra elini midesinin üzerine yerleştirip daire çizerek sıvazladı.

"Afiyetle indirdim mideye. Yemeyenin malını yerler komutan."

Doğan, dili yordamıyla dudaklarını ıslatırken hafifçe sırıttıktan sonra uzanıp ufak bir buse kondurdu Diyar'ın dudaklarına.

Diyar'ın gözleri daha fazlasını beklediğinden kapanırken komutanın devam etmeyeceğini fark edince montunun yakasından tutup kendisine çekerek alt dudağını iki dudağı arasına aldı.

Doğan, elini muhtarın sırtından yukarıya kaydırıp ensesine ulaşınca onu kendisine doğru çekerek öpüşlerini derinleştirdi. Uzun uzun birbirlerini öptükleri sıra damaklarına yayılan zevkin sesi ahırın sessizliğinde yankılandı.

Yeni bir solukla dudakları iyice birleşirken birbirlerini keşfetmek için üzerlerinde dolaşan parmakları tahta kapının gümbürtüsüyle birbirinden ayrılıp uzaklaştı. Düzensiz nefesleri göğüslerini yükseltip alçaltırken kapı ardına kadar açıldı.

"Muhtar?"

Diyar, komutandan bir iki adım geri çekilirken boğazını temizleyip yanıtladı.

"Mehmet, efendim?"

Mehmet, içeriye bakıp Doğan'ı görünce kollarını iki yana açarak içeriye girdi.

"Komutanım da gelmiş, hiç haber etmiyorsunuz."

Doğan, soluğunu hala düzene sokmaya çalışırken bir kolunu açıp adamın sarılmasına karşılık verdi.

"Öğlen civarı geldim zaten, gitmeden önce uğrayacaktım size de."

Mehmet, sırıtıp Doğan'ın sırtını sıvazlarken Diyar, kızaran suratını saklamak için sırtını dönmüş sağına soluna bakınmaya başlamıştı. Bir yandan içinden Mehmet'in zamanlamasına sövüyordu. Mehmet elinin tersiyle kendisine dönük olan sırta yavaşça vurdu.

"Muhtar, Serhat abi yanıma uğradı bugün. Yeni yaptırdığı ahıra tesisat çekmek için izin mi ne lazımmış. Dedim seni alıp geleyim de bir konuşuverin."

Doğan, onlara dönen muhtarın kızarmış kulaklarını fark edince sırıtmamak için dudaklarını birbirine bastırdı. Diyar, başını hafifçe sallarken Mehmet'le göz teması kurmamaya çalışarak yanıtladı.

"Tamam, yem işini halledeyim uğrarım bir soluk."

Mehmet, başparmağıyla dışarıyı gösterdi.

"Ben geçeyim de yemeğe bir şeyler hazırlatayım öyleyse. Komutanı da alır gelirsin."

Doğan araya girdi.

"Sağ ol Mehmet, ancak o kadar kalmayacağım. Gece inmeden yola çıkarız. Muhtarınızı da yanımda götüreceğim."

Diyar, mümkünmüş gibi biraz daha kızarırken boğazını temizledi.

"Aynen, bir kaç gün olmayacağım. Belediyeye falan da uğrayacağım işler için. Sen ilgilenirsin buradaki işlerle, değil?"

Mehmet kaşlarını çatıp Diyar'ın omzunu sıktı.

"Hallederim halletmesine ama..."

Yüzünü Doğan'a dönüp devam etti.

"Komutanım yemeğe kalmadan giderseniz darılırım. Serhat'ın işini konuştukları sıra çarçabuk yersiniz yemeğinizi, söz fazla tutmam sizi."

Mehmet, bir iki adım ahırın kapısına doğru ilerlediği sıra Doğan, itiraz edecek gibi oldu ancak Mehmet, bir iki adım kapıya doğru yürüyüp komutanın lafını kesti.

"Komutanım siz itiraz edene kadar gidip haber etmiştim. Haydi geçtim ben, bekliyorum sizi."

Doğan, omuzlarını düşürüp soluk verdi.

"İyi, peki madem."

Mehmet başıyla selam verip çıkıp gittiğinde Diyar, çatık kaşlarının altındaki bakışlarını Doğan'a çevirdi.

"İyice gecikeceğiz şimdi."

Doğan, şaşkınlıkla kaşlarını kaldırırken dudağının kenarı ufak bir sırıtış için yukarıya kıvrıldı.

"Ne için muhtar?"

Diyar, komutanın sağlam omzuna vurup ağzının içinde mırıldandı.

"Tam şerefsizsin yemin billah."

Doğan, seslice gülerken çenesinin ucuyla yemlerin bulunduğu tarafı gösterip imayla konuştu.

"Hadi geç hallet işini sonra geç kalırız."

Diyar, yeniden komutana vurmak için elini kaldırdı ancak Doğan, bir adım geri çekilerek onun menzilinden dışarı çıktı.

Muhtar, dilini damağında şaklatıp cıkladıktan sonra kafasını sağa doğru yaylandırırken bir yandan kendi kendine mırıldanarak söylenmeye başladı. Yine de daha fazla oyalanmak istemediğinden adımlarını samanlığın altında kalan yemlerin bulunduğu tarafa çevirdi.

Doğan, bedeninin yükünü bir bacağından diğerine verirken aceleyle hareket eden muhtarı dudaklarında ufak gülümsemesiyle izlemeye koyuldu.


Helööö!!!!1!1!!!

Son iki bölüm diğerlerine göre biraz daha kısa oldu farkındayım ama bekletmek istemiyorum pek o yüzden vakit buldukça yazdığımı atıyorum hemen.

Bugün gece ya da yarına bir bölüm daha atmaya çalışırım.

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, öbdüm ✨️❤️




KAR FIRTINASI - GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin