1.6

8.6K 484 47
                                    

Medya; Sen Ağlama...

                     🦋 Nil 🦋

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🦋 Nil 🦋

Not; Fotoğraf, bölümle ilgili. Normalde saçları uzun.

Emir'den...

Telefonuma gelen bildirim ile, gözlerimi telefonuma çevirdim. Kilit ekranımı açtım.

05***: Video*

Neydi bu?

05***: Video*

İkinci bir video daha atıldığında, kaşlarım çatıldı.

05***: İzle ve o yeni gelen sürtüğün, kardeşine ne yaptığına bak.

Kaşlarım çatıldı. Yeni gelen? Nil'den mi bahsediyordu?

Videoyu, her ne kadar tereddüt etsem de açtım. Ekranda beliren kişi, boğazımda bir yumrunun olmasını sağladı.

"Naber canım karım?" Yüzü, efekt ile kapatılmış olan adamın konuşması ile, Alya'm yüzünü buruşturdu.

"Demek küsüz, öyle mi? Olsun, karı koca arasında olur öyle şeyler." Ayla, evli miydi? Bana neden hiç bahsetmedi?

"O çok sevdiğin kardeşin, adı neydi? Hah, Nil! O küçük sürtük, konuşmamak için yemin etmiş sanırım. Ne yaptım, ne ettim konuşmadı." Adamın gülümsediği, konuşmasından belli oluyordu.

"Kardeşimi rahat bırak! Dokunma ona!" Kardeş mi? Kardeşi de mi oradaydı?

Bir saniye... Nil ve Alya kardeş mıydı?

"Öyle şey olur mu hiç, karıcığım? Benim ellerim, senden başkasına haram." Adam, Alya'nın yanına yaklaştığında, yutkunmaya çalıştım.

Olmadı. Boğazımdaki yumru buna izin vermedi.

"Bak burda ne var?" Adam, Alya'nın tam karşısında durduğunda, cebinden bir şey çıkardı. Bu... Bu bir bıçaktı.

"Merak etme, güzel yüzüne dokunmayacağım ama o güzel kalbinin tamamen benim olmasını sağlayacağım." Alya'nın gözünden bir damla yaş düştü. Parmak uçlarım, ekrana dokundu ama ne Alya'ya, ne de gözyaşına ulaşamadı.

Alya'nın kalbine saplanan bıçak, benim göğsümü delip geçti. Öyle acı çektim ki, midem bulandı.

Video ne zaman bitti bilmiyorum. Ama ben çoktan kendimi kaybetmiş, başımı dizlerime yaslamıştım.

"O, öldü..." Fısıltım, iki dudağım arasından çıktı ve odanın içinde yankı yaparak tekrar bana ulaştı.

"O, öldürüldü..." Kalbimde bir sancı hissettim. Görünmeyen bir el, kalbimi sıkıyor ve beni bilinmezliğin içine atıyordu.

İkinci videoyu izleyecek gücü kendimde bulamıyordum. Yapamazdım. İkinci kere kaldıramazdım.

İkinci videoda ne vardı? Nil mi vardı?

Eğer o konuşsaydı, böyle olmazdı. Belki de Alya hala yaşıyor olurdu. Hala korktuğunda bana sarılır, bana sığınırdı.

Telefonu elime aldım. İkinci videoya tıkladım. Beklediğim gibi Nil vardı. Alya gibi, bir sandalyeye bağlanmış oturuyordu. Şimdi ki gibi uzun değildi saçları, kesilmişti.

"Naber, küçük sürtük?" Midem bulandı. Adamın sesi mide bulandırıcıydı. Nil bir şey demedi.

Belki de diyemedi...

"Ah, hadi ama! Konuşmuyor muyuz? Oysa önceden bağırıp çağırırdın." Nil'in gözünden bir damla yaş süzüldü ve çenesine aktı.

"Eğer konuşamazsan, canın ablana kötü kötü şeyler olur." Kaşlarını kaldırarak dediği şeyle, Nil dudaklarını araladı. Ama hayır, sesi çıkmadı. Konuşamadı.

Bu yüzden mi konuşamıyor?

Adam kahkaha attı ve ellerini birbirine çarptı. "Pekala, o zaman ikinize de ceza!" Kapıdaki adamlardan ikisi sırıtarak odaya girdiğinde, Nil'in göz yaşları daha da hızlanmıştı.

Video bitti.

Alya, Nil yüzünden mi öldü?

O adam kimdi?

Bu videolar neden bana ulaşmıştı?

Telefonuma, üçüncü bir mesaj geldi. Sıkıca kapattım gözlerimi. Bunlar kaldırabiliceğim şeyler değildi.

05***: Nil yüzünden ölen kız kardeşinin, intikamını almak ister misin?

Yutkundum. Bunu gerçekten istiyor muydum? Kardeşime, Nil'e zarar verebilir miydim?

Hayır, yapamazdım. Onun canına kıyamazdım.

05***: Eğer Nil'i bana getirirsen, sana kardeşinin katilini söylerim. Merak etme, kardeşin yanımda çok mutlu olacak...

Ardından adam çevrimdışı oldu.

Nil'den...

"Kızım, senden rica etsem biz gelene kadar Ege'ye bakabilir misin?" Kafamı onaylar anlamda salladım. Annem bana sarılarak

"Çok teşekkür ederim."dedi ve yanağımı öperek kaçar adım babamın yanına gitti. Yüzümde ufak bir tebessüm olurken

"Abla! Hadi oyun oynayalım!" Dedi Ege heyecanla. Annemler bir iş yemeğine gidiyordu. Herkes evde olmasına rağmen, annem Ege'yi bana emanet etmişti.

Kafamı onaylar anlamda salladım. Ege koşarak yukarı çıkarken, bir yandan da bağırıyordu

"Ben oyuncak alıp geleceğim. Sen bekle beni içeyde!" Gülümseyerek adımlarımı salona doğru attım. Emir hariç herkes burdaydı.

Yanı boş olan Oktay'ın yanına giderek oturdum. Beni kolunun altına alırken, bende elimi beline sardım.

"Abla?!" Hiddetle bağıran Ege'nin ses il kafamı ona çevirdim. Gözler şokla açılmış ve dolmuştu. Elinde tuttuğu araba yeri boyladı.

Oktay'ın göğsünden kalkarak, ona doğru bir adım attım. Bir adım geriye giderek, kollarını göğsünde bağladı.

"Ne oldu, Ege?" Oktay'ın sorusu ile, Ege elini kalbine koydu.

"Ablam bana değil, sana sayıldı!" Oktay'a sarılmamı kıskanmış mıydı?

Gülmemi engellemek için yüksek miktarda kendimi tutarken, yanına giderek önünde eğildim. Kaşlarını hafifçe çatmış, dolu dolu gözleri bana bakıyordu.

Kollarımı ona sararak kendime çektiğimde, ilk önce hareket etmedi. Sonrasında o da kollarını bana sardı.

"Lan!" Oktay'ın sesiyle kafasını boynuma gömdü. Sanırım Oktay'a dil çıkarmıştı.

"Oyun oynayalım mı?" Boğuk gelen sesi ile konuşunca, kafamı onaylar anlamda salladım.

.

Kestikk!

Yine, yine ve yine yazdığım kısa bölümlerden birindeyiz. Ama olsun artık yapcak birşey yok.

Görüşürüzzzz 🤍

Hayaller Ve KırıklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin