Medya; Dursun Zaman
.
Saçlarıma birinin sertçe asılması ile gözlerimi acı içinde aralamıştım. Getirildiğim bu deponun iğrenç kokusu tekrardan doldu burnuma.
"Naber, küçük sürtük?" Ve mide bulandırıcı seslerden biri, tekrar doldu kulağıma. Cevap vermedim. İstesem de veremezdim.
"Küs müyüz?" Diye sordu pişkince. Gözlerimi yüzüne çıkardım. Gözünün biraz altından başlayıp, yanağına inen bir yara vardı. Onu korkunç yapan şey bu değildi. Asıl korkunç olan şey gözleriydi. O gözlerin içinde geçen duygulardı.
Kafamı geriye iterek, sertçe bıraktı saçımı. Ardından bağlı olduğum sandalyede gezindi gözleri. Sırıttı. "Bugün çok güzel bir akşam olacak." Gözleri asla yüzüme çıkmıyor, üzerimde dolaşıyordu.
Yutkundum. Ve bu yutkunuş kesinlikle canımı yakmıştı.
Bileğimde olan ipleri açtı. Hava kararmış, gece yarısı olmuştu. Bu küçük depoda yalnızca ben vardım. Ablam neredeydi, hiçbir fikrim yoktu.
Bileğimdeki ipleri çıkardı. Bu kez ayaklarıma geçti. Vücudum uyuşmuş gibiydi. Hiçbir şey yapamayacak, konuşamayacak kıvama gelmiştim. Kaç hafta, kaç ay olmuştu, bilmiyordum. Ablam nerede, ne yapıyordu onu da bilmiyordum.
İpleri çıkardı. Ardından derin bir nefes verdi. Bir dizinin üzerine çökmüştü. Kafasını yukarıya kaldırarak, solmuş yüzüme baktı. Sırıttı.
Ayak bileğimde olan elleri, sandalyenin ayaklarını tuttu. Sandalye ile birlikte beni de kendisine çekti. "Hazır mısın?" Kaşlarım çatıldı.
Yapmayacaktı. Yapmayacaktı, değil mi?
Bir kolu belimi sarıp kendine çekerken, midem çalkalanmaya başlamıştı. Diğer eli bacağımın üzerinde geziyordu.
Boş midemi boğazımda hissettim.
Beni ensemden tutarak çekmeye başladığında ve gözlerini kapattığında, sıcak sıvı dudaklarım arasından çıkmış ve adamın üzerine bulaşmıştı.
Evet, kusmuştum. Ama kustuğum tek şey kandan ibaretti.
Ellerini saniyesinde üzerimden çeken adam, gözlerini kendi üzerinde gezdirdi. Ardından çatık kaşları altında alev alan gözleri bana döndü. Yüzüme atılan tokat canımı yakmak yerine sevinmemi sağlamıştı çünkü adam ayaklarını yere vura vura depodan çıkmıştı.
İplere bağlı değildim ama yine de ayağa kalkıp da kaçacak gücüm yoktu. Kendimi sandalyeden yavaş olmaya özen göstererek attığımda, sırtımı yere yasladım. Gözlerim acı içinde kapandığında, bir damla yaş da hemen süzülmüştü.
Annem neredeydi? Büyük ihtimalle şuan evde televizyona bakıyordu.
Babam neredeydi? Büyük ihtimalle şuan arabada, eve gidiyordu.
Abim... Abim neredeydi? Büyük ihtimalle şuan odasında sevgilisi ile konuşuyor, ona bebek gibi davranıyordu.
Peki ben? Ablam? Biz neden o normal ailenin dışındaydık? Biz neden o ailede merak edilmiyorduk? Biz neden onlardan ayrıydık?
Sağ elim, atan kalbimin hemen üzerinde durdu. Hızlı atıyordu. Bunun nedeni az önce olacak olan şeyden dolayıydı. Bunun nedeni, canımın acıyacağından dolayıydı. Bunun nedeni, her aynaya baktığımda vücudumda el izleri göreceğimden dolayıydı.
Deponun kapısı açıldı ve bir kaç saniye sonra kapanarak kilitlendi. Birisi bana acımış olacak ki sandalyeye geri koymamış, biraz da olsun yerde yatmama izin vermişti.
Ama öyle olmadı.
Ayak sesleri kulağıma dolduğunda, gözlerim bir kez daha doldu. Karnıma tekme atıldığında, midem bir kez daha bulandı. Saçlarım derisinden kopacak gibi çekildiğinde, canım bir kez daha yandı.
Ama bu kez mutluydum.
Çünkü vücuduma vurmak dışında dokunulmuyordu.
Uyuşmuş vücudumda hissettiğim son darbe; kalbimdi. Kalbime son kez tekme atılmış ve acımla başbaşa kalmıştım.
.
Kestik!
Bazı okurlar, Nil'in geçmişi ile ilgili bölüm istemişti. Uzun bir zaman sonra da olsa yazıp atayım dedim.
Bu arada haberiniz yoksa ikinci bir aile kurgusu yayınlıyorum.
Hepinizi cok seviyorum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayaller Ve Kırıkları
ChickLit/Aile Kurgusu/ Suskunluğa mahkum bir kız. Kız konuşabilecek mi? Aile onu kabul edecek mi? İki karışan çocuk. İki farklı hayat. İki can, iki kalp. Nil sessizdi suskundu. İkizi onun sesi oldu. İkizi ona yoldaş oldu. İkizi onun herşeyi oldu. Nil sus...